Bir süredir “internet para birimi” bitcoin gündemde. “Nedir bu bitcoin?” diye soranlardansanız bir okuyun, belki faydası olur
Geçenlerde teknolojiyi yakından takip eden bir arkadaşımla laflarken “Bitcoin nedir biliyorsan Allah aşkına anlatsana” dedim. Türk insanı böyledir. İlla “bir arkadaş”tan tavsiye alır. “İnternet para birimi” dedi arkadaşım. “Onu anladım, başka?” dedim. İnanılmaz bir şeyler söylemesini bekledim. Söyledi de ama önce şunu dinleyin.
Bitcoin’in en önemli özelliği dünya çapında alışılagelmiş aracılara, para aktarım sistemlerine başvurmadan P2P denen yani tarafların hem gönderici hem alıcı olabildiği şekilde doğrudan para aktarım imkanı sağlaması. Birinin bilgisayarından şarkı indirmek ya da birinin sizden şarkı indirmesi gibi. “Korsan download” denilen meselenin temelindeki paylaşım sisteminin paraya uyarlanmışı kabaca.
İnsanlar henüz “ben güvenemem” aşamasında ama dünyada bir sürü alışveriş artık bu şekilde yapılabiliyor. Arabadan tutun, eğitim masraflarına kadar bozdur bozdur harca.
Pek çok saygın kurum ve kuruluş bitcoin kabul ediyor.
Bitcoin: Kara para aklayanların yeni gözdesi
Bitcoin’e ilginç bir bakış açısını geçen hafta Serdar Kuzuloğlu getirdi (“Ayakkabı kutusu yerine bitcoin kullansak”, 25 Aralık Radikal).
Para bitcoin’e yatırıldığında takip edilemiyor. Bankadan
ya da benzeri bir ağ ve merkez üzerinden gitmediğinden takibi imkansız olmasa da zor. Dolayısıyla kara para aklayanların yeni gözdesi bitcoin. Biraz araştırınca bitcoin’in uyuşturucu ve kumar paralarının aklanması ve aktarımında kullanıldığına dair bir sürü makale bulabilirsiniz. Hatta tam anonimlik sağlayan yeni sistem litecoin’den bahsediyor Kuzuloğlu.
Bitcoin 21 milyon adetle sınırlı. Doğal olarak talep arttıkça fiyat da artıyor. Bu şekilde zengin olanlar var. Mesela dört yıl önce 27 dolara 5 bin adet bitcoin satın alan Norveçli Krisstofer Koch. 5 bin bitcoin ben bu yazıyı yazarken 3.2 milyon dolar ediyor.
Daha çok bitcoin hikayesi duyarız
Gelelim arkadaşıma. Zamanında “Acaba bu da nedir?” deyip denemek için bitcoin satın almış 15 dolarlık. Bitcoin’in arttığını görünce ikramiye vuran piyango biletini kaybeden Kemal Sunal gibi paniklemiş, annesini arayıp eski bilgisayarını sormuş. Sonuçta komşunun oğlundan utanıp sıkılarak “gaddarca” geri alınan bilgisayardaki kodla hesabına bakmış ve gözleri parlamış. Yok öyle piyango falan değil ama bu devirde insanın yüzünü güldürür cinsten. Daha çok böyle bitcoin hikayesi duyarız bence.
İnternette müzik paylaşımını daha halledememişken insanlık, bir de para paylaşımı çıktı yani sizin anlayacağınız. Kolay gele...
Bu arada komşunun oğluna iade etmişler bilgisayarı merak ediyorsanız.
Yılbaşında evde yapılabilecek 5 şey
1. Evde yakın dostlarla korku gecesi düzenlemek. Arka arkaya üç film (beşe kadar gider), saat tam 12’de elektrikler de gitti mi al sana yılbaşı eğlencesi / korkusu.
2. “The World’s End” ve “Black Dynamite”ı art arda izlemek, ardından “Eastbound&Down”ın Meksika’da geçen ikinci sezonuna dalarak uyuyakalmak.
3. En az bir hafta evvelden kaydedilmiş bayat ve samimiyetsiz yılbaşı eğlence programlarını hipnotize olmuş gibi izlemek. 12’de yatmak, sabah erken kalkıp herkes uykudayken şehri turlama hayalleri kurmak.
4. Kitap okumak. Bunu yaparken şahane bir single malt eşliğinde Dexter Gordon’ın “Montmartre Session”larını dinlemek.
5. Tanıdığın herkesi eve çağırıp ortama müzik, yemek ve muhtelif içecek yerleştirip olacakları beklemek.
Anladığım kadarıyla yılbaşı sorunsalı bu yıl çözülmüş durumda. Nereye gitsek, ne yapsak, nerelere uğrasak, hangi partiye takılsak diye bir mesele yok insanların kafasında. Kimi görsem “evdeyim” diyor. Alın size ev programları.
CD
MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR
“Drive All NIght” Glen Hansard
Eski bir dost, 2007 yılının hüzünlü “Once” filminin başrol oyuncusu ve müziklerinin bestecisi Glen Hansard bir EP yayımladı. Dört şarkılık bu albüm yolda dinlenecek türden. Konuk sanatçı Eddie Vedder da hediyesi...
“Baby Steps” Cengiz Baysal
Memleketin en şahane caz müzisyenlerinden davulcu Cengiz Baysal üçüncü solo albümünü yayımladı. Onu sadece “Duman’ın davulcusu” olarak tanıyanlar, çok şey kaybediyorsunuz, muhakkak kulak verin.
Şimdi neredeler?
Şu ara her şey o kadar hızlı değişiyor ki gündeme gelmekle tarihe gömülmek arasında bazen saatler oluyor... Açılım vardı hani ve açılımı Anadolu’ya anlatacak seçilmiş neferler olan akil insanlar. Orhan Gencebay, Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit, Yılmaz Erdoğan, Lale Mansur... Ne oldu onlara? Gündemle ilgili bir yorumları var mı acaba? Kendilerini kandırılmış hissediyorlar mı? Bu iktidar çok fena tüketti bazı isimleri. Sadece siyasetçileri değil.