Eskiz’in ilk albümü “Kimsenin Ruhu Duymaz” 23 Ekim’de iTunes’da yayınlandı. Şimdi ikinci albümleriyle meşguller
Eskiz üç kişiden oluşuyor: Deniz Ağan, Can Tunaboylu, Sedat Girgin. Güzel sanatlar resim bölümünden tanışıyorlar. Birlikte stüdyoya girip çalmaya başlamalarıyla grubun da temeli atılmış oluyor. Müzikleri emprovizasyona çok açık; ucu bucağı, sınırı olsun diye pek uğraşılmamış, katıksız bir gitar müziği. 70’lerin “ilkel” rock riff’leri, davul sound’u ve çığlık çığlığa vokaller.
En sevdikleri grup The Beatles ama The Who’dan da etkilendiklerini anlatıyorlar. Müziklerindeki bu ele avuca sığmaz estetik kaba sabalığı (ya da doğallığı/yabanıllığı diyeyim) bu gruba borçlu olduklarını hakikaten düşünebiliriz. Özellikle erken dönem The Who mesela.
Kimi zaman melodik, kimi zaman melankolik, kimi zaman öfkeli olabilen bir albüm “Kimsenin Ruhu Duymaz”.
“Keyifle kaydettik” mesajı veriliyor
“Albümü çıkarsak kimsenin ruhu duymaz” tadında bir ironi mi yapmak istediler bilmiyorum adını koyarken ama Eskiz’den aldığım elektrik, “hakikaten çok dert değil, biz zaten
bu müziği yapıyoruz nasılsa” tadında.
“O”, “Delilik”, “Ayva”, “Yankı” hemen sevdiklerim. Sekiz şarkılık albüm
(55 saniyelik intro’yla birlikte) her notasında “biz bu parçaları severek keyifle kaydettik” mesajını veriyor.
Şimdilik sadece iTunes’da. Belki sonra farklı formatta da basılır, alır bir köşeye koyarız. (Eskiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız Berk Sayan imzalı hafifmuzik.org röportajına göz atabilirsiniz.)
İTİRAF EDİYORUM
* Beşli CD çalar, “teknoloji nostaljisi” kategorisinde yeni bir numara adayım olabilir. Bkz. 90’ların kayıp cihazları.
* John Coltrane’ın “Offering: Live at Temple University” albümünün plağını evimin başköşesine koyacağım o anı sabırsızlıkla bekliyorum. Coltrane babanın gaza gelerek saksafonu bırakıp anlaşılmayan sözcükler mırıldanarak şarkı söylemeye başladığı bir bölüm var ki...
* Son dönem anime izlemeye merak sardım. Bir öneri: Claymore.
CD
MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR
MICHAEL - LES SINS
Toro Y Moi ile tanıdığımız Chuz Bandik, disco ve house merakını çeşitli alt tarzlarla yorumlayıp geliştirerek projeler üretmeye devam ediyor. Toro Y Moi’da yapamayacağını düşündüğü müzikleri, kaydettiği sample’ları burada bir araya toplamış. Sonuç: Yer yer DJ Shadow tarzı dokunuşların eksik olmadığı yaratıcı bir dans albümü.
CUPID DELUXE - BLOOD ORANGE
İngiliz müzik insanı Dev Hynes 20’nci yüzyıl dans ve pop tarihini baştan sona hatmedip en beğendiği şeyleri “Ben bunları bir yerlerde muhakkak kullanırım” diyerek bir kenara not etmiş olmalı. Bir pop albümü olarak hayli sofistike
ve tatmin edici. Yine de nasıl derler, “neşesi az”.
Ama zaten zamanın ruhu böyle.
Ormanın içine park yapmak
Serdar Bilgili, Parkorman’da Doğuş Grubu ile birlikte gerçekleştirecekleri projeyi Hürriyet’ten Ceyhun Kuburlu’ya anlattı. Buna göre Parkorman’da konaklama alanları olacak. Ancak bunlar beton yığını şeklinde değil, minik ahşap evlerden oluşacak. Parkorman’da havuz olan bölgeyi yere gömerek İstanbul’un en önemli konser alanını yapacaklar. Burada tenis turnuvası, boks maçı ve konserlerin düzenleneceği
18 bin kişilik dünya standardında bir arena inşa edecekler.
Bu arena yere gömülü, kapalı ve üstü yeşillik olacak.
Bazı sorular
Bunun yanında şu bilgiyi de veriyor Bilgili: “Herkes ağaçları kesip gökdelenler dikeceğimizi sanıyor. Öyle bir şey olmayacak. İstanbul’un en önemli parkını yapacağız.”
Benim aklımda sorular beliriyor.
*18 bin kişilik arena da acaba ahşaptan minik kulübeler şeklinde mi olacak? Yoksa betondan mı?
*İstanbul’un
“en önemli parkı” acaba ormanın içine mi yapılmalı?
*Zaten yeşillik olan, ağaçlık olan, adı üzerinde orman olan bir yerin bu şekilde imara açılarak park yapıldığı başka bir örnek var mı?
*Amaç park yapmaksa ağaçsız, niteliksiz bir yer seçilip orası ihya edilemez mi? New York’taki Central Park’ın bir zamanlar bataklık olması ve sonradan parka dönüştürülmesi gibi...
*“Gökdelen dikmeyeceğiz” demek bir alanı orman olmaktan çıkaracağımız gerçeğini değiştirir mi?
Bilgili “bizimkisi hizmet yarışı” tadında konuşmuş ama ben pek ikna olamadım açıkçası. Umarım yanılıyorumdur.