Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hayatını, varlığını, toplumdaki konumunu Tayyip Erdoğan’a borçlu o kadar fazla insan var ki. O giderse hepsi gider. O giderse yaşam tarzı da gider. No Tayyip no lifestyle...

Sosyolojik açıdan ilk kez 20’nci yüzyılın başında Alfred Adler tarafından kullanılan lifestyle kavramı aslında kişinin, grubun, kültürel bir topluluğun kendi yaşam biçimini tanımladığı değerler bütünü. Kültürel olduğu kadar psikolojik bir yönü de elbette var. Kendini nasıl biri olarak görüyorsun, yaşarken kendini ifade etmek için yaptığın şeyler neler? Kime özeniyorsun, kahramanların kim? Giyim kuşamın, oturduğun ev, gittiğin kahve, okuduğun gazete, neye ne kadar para harcadığın, çocuğunu hangi okula göndermek istediğin, hangi müziği dinlediğin, hangi sanatçıları takip ettiğin, eğlenmek için ne yaptığın, nerelere gittiğin...
Hangi yönetmenleri, yazarları takip ettiğin... Kahve mi, çay mı,
limonata mı, gazoz mu, ayran mı,
rakı mı, viski mi, şarap mı sevdiğin...
Akşamları nasıl vakit geçirdiğin, tatillerinde nerede ne yapmayı tercih ettiğin, nasıl bir araba kullandığın, arkadaşlarını kimlerden seçtiğin, hangi semtte nasıl bir binada oturduğun, hangi mesleği seçtiğin.... Geç mi erken mi yattığın, dışarıda yemek yiyip yemediğin, hangi sergileri gezdiğin, yurt dışına festivale mi yoksa umreye mi gittiğin... Ve elbette kime oy verdiğin. Bizim ülkede bu da lifestyle.
Şimdi deniyor ki nasıl oluyor da hakkında bu kadar ciddi yolsuzluk ve yozlaşma iddiaları bulunan kişilerin temsil ettiği parti bu kadar oy alıyor?
Bir taraf diyor ki “Hırsızlara oy verdiler, bunlar nasıl insan?” Diğer taraf diyor ki “Bak bana oy verdiler, demek ki hırsız değilmişim”.
Ekonomik faktör önemli deniyor. “Çalıyorlar ama çalışıyorlar”, “Çalıyorlar ama bize de veriyorlar” gibisinden teorik cümleler ortalıkta geziyor. Hiçbiri doğru değil. Daha doğrusu hiçbiri durumu anlatmıyor.

Oylar yaşam tarzını korumak için verildi
AKP seçmeni -ki milyonlarca insandır- hırsıza “Daha çok çal” diyor olamaz. İhtimal vermiyorum. Ülkenin neredeyse yarısı. Üç beş, belki yüz, bin, on bin, yüz bin kişi vardır. Ama milyonlar böyle olamaz. Kötü kokular geldiğini biliyorlar, yine de oy veriyorlar. Bir nedeni var.
Ben AKP seçmeninin cahil olduğuna da inanmıyorum.
O yüzden, dezenformasyon yapıldı, insanlar tapelerden habersiz, bilseler oy vermezlerdi tezini de yanlış buluyorum. İnsanlar bilselerdi de oylarını vereceklerdi.
AKP’ye oylar “Ne güzel çaldınız, daha çok çalın” diye verilmedi. “AKP’ye oylar ne güzel Youtube’u, Twitter’ı kapattınız, Suriye’yle bir savaşa girsek şahane olur hakikaten” diye de verilmedi.
Peki neden? Lifestyle yani yaşam tarzı yüzünden kardeşim. Hayatını, varlığını, toplumdaki konumunu Erdoğan’a borçlu o kadar fazla insan var ki. Bakkalından genel müdürüne o giderse hepsi gider. O giderse yaşam tarzı da gider. No Tayyip no lifestyle.
Ne evin taksitlerini ödeyebilirsin ne eş dost umreye gidebilirsin ne araba alabilirsin ne çocuklarını iyi okullarda okutabilirsin ne tatile çıkabilirsin ne alışverişe. Ne şimdiki eşin dostun kalır ne toplumdaki yerini muhafaza edebilirsin ne de çevrende önemli
biri olabilirsin.
Lifestyle’ı muhafaza etmek çok önemli bir güdüdür. Bunu kuru kuru para ya da ekonomi diye tercüme edince yetersiz kalıyor.
Bir an için düşünün. Yıllarca yaşam tarzına müdahale diye şikayet etmedik mi? Ki doğruydu, yaşam tarzına müdahale edildi ve yaşam tarzımızı korumak için her şeyi yapmaya hazırdık. Hâlâ da hazırız. Aynı iddialar, aynı yozlaşmışlık bu kesimin yaşam tarzını temsil eden partide olsa ne yapılacaktı, nasıl oy verilecekti. Yaşam tarzını kaybetme tehdidi karşısında elbette önce yaşam tarzı, sonra hırsızlıklardan hesap sorma olacaktı sıralama.
Hiç bilimsel değilim ama kriz durumunda gerçekçi denklem şudur:
Aman yaşam tarzımıza müdahale olmasın > para pul > hırsızlardan hesap sormak.
Yaşam tarzı sadece ekonomi ya da zenginleşme değildir. Burjuvalaşan muhafazakar AKP seçmeni 30 Mart’ta, “Yaşam tarzımı korumak istiyorum” dedi. Demeye de devam edecektir.
Kızmayalım, doğru anlayalım.

Haberin Devamı

Bu yaz nasıl geçecek?

Haberin Devamı

Justin Timberlake’ler, Metallica’lar, David Guetta’lar... Festivaller, konserler... Hepsi iyi de asıl soru şu, önümüzdeki yaz da geçen yaz olduğu gibi gösteriler, protestolar ve müdahalelerle geçerse ne olacak? Kulağıma gelenlere göre bu yıl son kozlar oynanıyor. Yine konser ve festival iptalleri olursa pek çok firma pes edecek. Etkinlik sayısında düşüş yok. Ancak endişe var. 1 Mayıs’a, Gezi protestolarının yıldönümü olan mayıs sonundaki tarihlere pek kimse konser koymak istemiyor. Çünkü protestolar yaşandığında zaten kimsede tat tuz kalmıyor. Bakalım bu yıl neler olacak, bu yaz nasıl geçecek? Birlikte göreceğiz.