TRT’nin “Eurovision’da adalet istiyoruz” çığlığını sorunlu buldum. Her yıl belli ülkelerden 10-12 puan alırken oy sistemindeki ‘ülkeler blok halinde hareket ediyor’ anlayışı sorun edilmiyordu
Bülent Özveren, Baltık ülkeleri birbirine, İskandinav ülkeleri birbirlerine, balkan ülkeleri birbirlerine oy veriyor diye canlı yayında az öfkelenmemiştir. Ama Özveren Belçika, Hollanda, Avusturya gibi ükeler bize 12 puan verdiğinde pek seviniyordu. TRT’nin o zaman sisteme adil değil diye itiraz ettiğini hatırlamıyorum.
Bosna Hersek, Avusturya, Belçika, 12, Almanya, Hırvatistan 10 puan vermiş Sertab Erener’e. Azerbaycan 12, Almanya, Arnavutluk, Fransa, Hollanda, Belçika 10, İngiltere 8 puan vermiş Mor ve Ötesi’ne.
Almanya neden hep ‘çok beğeniyor’ Türkiye’yi? Almanya’daki gurbetçi vatandaşlar oy veriyor. Bunu bilmeyen var mı? Fransız halkı Türk müziği sevdalısı mı? Değil. Ama orada da gurbetçiler faal. Ya Hollanda, Belçika, İngiltere? Bu ülkelerin hiçbir tanesinde tek bir Türk şarkısı listeye giremez, adı bile duyulmazken hep Eurovision’da en beğendikleri ülkenin biz olmamız TRT’yi rahatsız ediyor muydu? Hayır. Gurbetçi kardeşlerimiz sağolsunlar.
Azerbaycan? E kardeşimiz. Makedonya? O da öyle. İlk tanıyanlardanız. Bulgaristan? Soydaşlar... Arnavutluk? Müslüman kardeşler elhamdülillah... Bosna Hersek? Onlar da hem kardeş, hem dindaş...
TRT’nin adalet anlayışı
Türkiye’nin Eurovision’daki kaleleri bunlar. Şarkıya göre diğer memleketlerden de sempati geldi mi ilk üç, ilk beş zaten... Bu ülkelerin neredeyse her defasında Türkiye’ye oy vermesi TRT’nin Eurovision’a dair adalet anlayışında problem miydi? Değildi. Ayrıca burada adil olmayan bir durum da yok zaten. Kurallar neyse o oluyordu.
Peki ne değişti? 2010’dan itibaren telefonla gelen oylarla ülke jürilerinin ağırlığı eşitlendi. Yani ülkelerin müzik adamlarından oluşan jüriyle halkın oyları eşit ağırlıkta oldu. TRT bu yüzden son iki yıldır başarısız olduğumuz görüşünde olduğundan bu yıl katılmıyor. Şunu diyor yani; Biz ne güzel Türklerden ve komşulardan oy alıyorduk şimdi alamıyoruz.” Bu iddianın doğruluğunu tartışmayı başka bir zaman bırakıyorum.
Bülent Arınç’ın açıklamasınadan bölüm aktarıyorum: “İleride şartlar müsait olduğunda bu yarışmaya tekrar katılabiliriz ama bu sene bazı ülkeler zaten katılmıyor. Değerlendirme kriterleri değişmedi. Bu yarışmaya biz hangi güçlü grupla gidersek gidelim istediğimiz puanları alamıyoruz.”
Yani biz blok halinde oy alıyorduk ne güzeldi, şimdi onlar blok halinde oy alıyorlar, katılmayalım...
Katılmamak bir tercihtir
Sistem bize çalışırken iyiydi. Şartlar değişti şimdi başka ülkeler kendi aralarında birbirini desteklemeye başladı, sistem kötü.
Katılmamak bir tercihtir. Saygıyla da karşılanır. Ama bence TRT’nin argümanları zayıf. “Okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdik” hesabı yaptı TRT. Eurovision yoksa, kadın mı olsun erkek mi, popçu mu olsun rockçı mı, mini etekli mi olsun, pantolonlu mu, Türkçe mi İngilizce mi, Kürtçe mi gibi tartışmalar da olmuyor. Herkes rahat ediyor.
Benim üzüldüğüm şey şu, Eurovision Türk sanatçıları Türkiye’ye tanıtmak için iyi bir mecra olabiliyordu. Can Bonomo beş yılda geleceği noktaya bir iki haftada geldi. Onun gibi isimlerin inanın Eurovision’da kaçıncı olduklarını kimse hatırlamayacak.
Yöneticiler büyük resmi göremediler. Bu yarışmanın komik, kitsch ve yüzeyselliğinin yanında eğlenceli bir şey olduğunu ve dereceye girmek dışında da faydaları olabileceğini fark edip durumu yönetemediler. Oysa geçen yılki Can Bonomo seçimiyle umutlanmıştım. Bakalım ileride neler olacak? Gurbetçiler kime oy verecek şimdi?
Sertab Erener, 2003 yılındaki performansıyla birinci olmuştu.
Geçen yıl TRT’nin Can Bonobo seçimiyle umutlanmıştım.
Bu yarışma Türkiye’deki başarılı müzisyenleri ülkeye tanıtmak için iyi bir mecra olabiliyordu. Yöneticiler büyük resmi göremedi. Eurovision’ın bir yarışma olmasının yanında eğlenceli bir organizasyon olduğunu unuttular.