E5 kenarında beton duvar. Üzerine önce metrelerce, kilometrelerce su tesisatı döşeniyor. Su borularından bir tür ızgara.
Bu boruların üzerine saksılar oturtuluyor. Kilometrelerce, binlerce, on binlerce saksı.
Saksıların içine toprak konuyor, çiçekler ekiliyor. Renkli çiçekler belli bir düzende ekilince muhtelif kilim desenleri oluşturuyor.
Ve en sonunda bütün bu çiçekten duvar kilimi, sadece su, emek, vergi, plastik, toprak ve çiçek israfı olmasın, aynı zamanda elektrik de israf ve çarçur edilsin diye kablolar döşenerek tepeden aydınlatılıyor.
Adeta Louvre Müzesi’ndeki Mona Lisa ya da Museo Prado’daki Las Meninas gibi...
Çoğu yerde bu saksıların bakımı için tek şerit yol kapanıyor, trafik aksıyor. Beklerken bakarsınız...
İstanbul’un her yerindeler. Mesela Gezi parkında kocaman ağaçların söküldüğü yerde şimdi bu saksılar duruyor. Yeşil hiç bu kadar masraflı olmamıştı...
***
Muhtelif karayollarındaki lambaların üzerine asılan binlerce dev plastik saksıdan ve içlerindeki çiçeklerden, yol kenarlarına çiçeklerle yapılan garip şekiller, yazılar, muhtelif resimlerden, hangi birinden bahsedeyim bilemiyorum. Daralıyorum. Çiçekler mevsimlik. Solup gidiyorlar, haydi baştan çiçek ek her sefer. Kalıcı, geliştirilebilir, sürdürülebilir bir iş değil. Kentin ekosistemine, havasına suyuna katkısı yok. Ne gölgesi var güneşten koruyacak, ne çimeni var üzerinde piknik yapacak. Faydası elbet birilerine var. Ama bize değil.
Anlattığımın on katı çarçur, lüzumsuzluk, zevksizlik, estetiksizlik ve görgüsüzlük görmek istiyorsanız bir gün işe giderken sağınıza solunuza dikkatli bakın.
Ya da İBB İstanbul Ağaç ve Peyzaj A.Ş.’nin web sitesini ziyaret edin. Buradaki projelere bir göz gezdirin. Rehabilitasyon ve bitkilendirme adı altında neler yapıldığını inceleyin. Renk ve estetiksizlik bombardımanından gözlerinizin kör olmaması için dikkatli olun ama.
Ben geçen gün Göztepe Parkı’nın önünden geçtim. Parkı görmek için artık gözleri kısıp “şaşı bak şaşır” şeklinde bakmak gerekiyor, çünkü renk cümbüşünden ve peyzajın karmaşasından ortada bırakın yeşil alanı, alan kalmamış. “Alabulaca bir karmaşıklık” var.
Park birinin gelip “Allah rızası için elleşmeyin, vurun beni artık” demesini bekliyor.
Bunların ihaleleri nasıl denetleniyor, kimler hangi işleri kimlere yaptırıyor, bütçe ne kadar, planlama nasıl yapılıyor, o renklere ve şekillere kim karar veriyor, biliyor musunuz? Bilmiyoruz.
***
Şimdi bunları yazdım ama inanın beteri var.
Ankara’nın dev yeşillendirme projesiyle tanışma vakti! Melih Gökçek Ankaralıya en az İstanbul’un plastik duvar saksıları kadar faydalı olacak, adeta Kadir Topbaş’ı kıskandıracak bir projeyi hayata geçirmeye çalışıyor.
23 Ekim’de, twitter’dan bir ara kafasını kaldırıp 1.8 milyon dolarlık plastik ağaç ve çiçek ihalesi açmış Gökçek. Ve ihale geçen gün verilmiş. Siz hâlâ ODTÜ’de 3000 ağaç kesildi falan diyorsunuz, nankörlüğün alemi yok, yerine bir şeyler düşünmüş işte adam. O halde özetleyelim.
***
Yeşil aşığı hareketin neferleri bu başkanlar,
Olmazlarsa perişan olur ormanlar, dereler, çayırlar,
Ankaralılara hayırlı uğurlu olsun plastik ağaçlar,
Milletçe hepimize armağan olsun duvarlardaki saksılar.
Hipnotize mi ediyorlar?
Polis rakamlarına göre Emniyet’ten aradıklarını söyleyen kişiler 2013’te sadece İstanbul’da 815 kişiyi dolandırdı.
Bana kalırsa gerçek rakam daha fazla. Çünkü bu çeteye para kaptıran, ama bunu söylemeye utanan, çekinen, aptal yerine konmaktansa bununla yaşamayı tercih eden insanlar var. “Saf mısın artık birader, her yerde çıkıyor haberi” denince de bu koca koca deneyimli aklı başında insanlar “ne bileyim, hipnotize oldum” yanıtı veriyorlar.
Düşünmeden edemiyorum, acaba gerçekten sesle hipnotize ediliyor, bu konuda uzman kişilerce dolandırılıyor olabilirler mi? Dikkat edin.
Vizesizlik özlemi
Neden AB’ye girmek istiyorduk hatırlayan var mı? Elbette vizesizlik özlemi. Hepimiz evden çıktığımız gibi sorgusuz sualsiz soluğu Paris’te, Berlin’de almanın hayalini kuruyoruz. Gerisiyle de pek ilgilenmiyoruz.
O yüzden alın bizi Şanghay’a, dönelim yüzümüzü Ortadoğu’ya, açın Türkiye’nin önünü çıkışları hiç ses getirmez.
Gerçekçi olduğunuzda dönüp dolaşıp geleceğiniz yer gene AB olur. Geçen hafta “Üç yıl içinde AB’ye vizesiz seyahat tamam” haberleri çıktı.
Hükümet medyasına bakarsanız Egemen Bağış müjdeledi, Başbakan talimat verdi (!), her şey halloldu. Hayallerinizi yıkmak istemem ama sadece müzakere başladı. 50 yıldır AB’ye giriş ve üyelik müzakeresi sürüyor, bir o kadar da bu devam edebilir.
Her seçim arifesinde her şeyin iyiye gittiği doğrudur. Ama gerçek hayat başka...
Alternatif parti önerileri
-Yılbaşında ne yapacağız sorusuna “hiç evdeyim” yanıtını verenler;
-Adıyla soyadıyla alt çizgisiz falan yahoo, gmail, hotmail sahibi olanlar;
-Arabanın kapısını açınca her seferinde “dank” diye demir ya da beton kaldırım babalarına çarparak mağdur olanlar;
-Vapura binince yaz kış dışarıda oturanlar;
-Uçaklarda pencere kenarı yerine koridor sevenler;
-Albümleri şarkı atlamadan baştan sonra dinleme sabrı gösterebilenler;
Birleşip parti kursun...