Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Abi ülke üzerinde çok büyük oyunlar oynanıyor” diyor taksici.
“Devleti ele geçirmiş bir çete var, bunlarla mücadele ediyor adam” diyor piyangocu, ganyan bayii önünde bir gözü televizyondaki koşuda...
“Adama çok eziyet ettiler” diyor çiçekçi, papatya demetini bağlarken.
“Bunlar hep dış güçlerin oyunu, başarılı olmamızı çekemediler” diyor berber makasını iki şaklatıp...
“Başbakan giderse Bosna’da, Filistin’de ezanlar susar” diyor jöleli devlet televizyonunda kalemini sallayarak, karşısındaki abi huşuyla dinliyor.
“Başbakan’ın yolsuzlukları örtmeye çalıştığı yönünde bir algı olduğunu düşünmüyorum” diyor haber kanalındaki kadın yorumcu. Şaşkın. Böyle bir görüntü kesinlikle yokmuş.
“İşin yolsuzluk kısmı detay” diyor mavi çerçeveli gözlükleriyle gazeteci analizci televizyonda.
“Ben tertemizim, haram yemem” diye iktidara gelen ve 11 yıldır bunu iddia ederek oy alan dindar ve muhafazakar bir hükümetin içinde dünyanın en zengin adamı Bill Gates’in servetini kat kat aşan hortumlama, cukkalama ağı iddiaları var, bantlar var, kayıtlar var, görüntüler var, evlerde bulunan paralar, kasalar, para sayma makineleri var, kutularda istiflenmiş eurolar, dolarlar var.
“Detay” diyor mavi çerçeveli gözlük.
Yanak sıkmayı seven bir diğer gözlüklüye göre bunun adı sivilleşmeymiş. “Artık gazeteciler Genelkurmay’ın kapısında değil, bakın artık polisin kapısındalar” diyor sevinçle.
Ya sabır çekiyorum. Bu iş babalar gibi örtbasa doğru gidiyor, seçime kadar kimse yolsuzluk falan hatırlamayacak diye düşünüyorum. Çaresizlikten perişan hissediyorum.
Televizyonu açıyorum. Günlerdir, aylardır, yıllardır, yirmi kanalın yirmisinde birden sabahtan akşama aynı surat, giderek daha yüksek perdeden bağıra çağıra azarlıyor. Komplolar, oyunlar, Türkiye’de mutlu azınlıklar varmış falan filan aynı ezberler...
“Sizden mutlu azınlık kaldı mı” cümlesi geçiyor kafamdan. İçten içe söylendiğim için kendime sinir oluyorum. Ruh hastası olduk hepimiz, 7/24 şiddet görüyoruz, gün boyu söylene söylene geziniyoruz ortalıkta.
Galiba dünyada bir ben hala bu işe bakınca hırsızlık, yolsuzluk, yozlaşma ve yüzsüzlük görüyorum. Bunun için kendimden şüphe ediyorum, adeta utanıyorum. Bir taksici kadar anlamıyorum siyasetten, memleket meselelerinden.
O sırada “Operasyonun zamanlaması manidar” diyor kuruyemişçi para üstünü verirken minik televizyonundan gözünü ayırmadan.
“Ulan hırsızlığı ortaya çıkarmanın doğru zamanlaması mı olur, ne zaman çıksa normal olacaktı bi desene bakayım” diyemiyorum.
Ezik ezik yürüyorum. Şehrin her yanında süslenmiş yılbaşı ağaçları var. “Dış güçlerin bize komplo kurduğu şu günlerde ortalık bir başka dış güç olan Noel Baba’dan geçilmiyor. Yılbaşının zamanlaması çok manidar” diyorum.
2014’e girerken durumum budur. Hepinize mutlu yıllar, temiz vicdanlar, yeni umutlar...

Haberin Devamı

Her şeye karışan adam 2013

Haberin Devamı

Samimi buğday unu ye: “Şu beyaz ekmek denilen ekmeği sofralarımızdan kaldıralım. Artık has, samimi buğday unundan ekmek üretelim” dedi (17 Ocak). Suat Kılıç destek verdi: “Samimi ekmek buğday tenli olur” (5 Şubat).
Ayran iç: “Bira maalesef, ‘milli bir halk içkisi’ olarak takdim edilmiştir. Halbuki bizim milli içkimiz ayrandır” dedi. Efes bir günde 1.3 milyar dolar eridi. (27 Nisan).
Üç de yetmez, dört çocuk yap: “Bir çocuk iflas, iki çocuk iflas, üç çocuk ise yerinde saymaktır. Annelerin şahsında ülkeme sesleniyorum; bu hassasiyetimizi hafife almayın, bunu dalga dalga yaygınlaştırmamız lazım” dedi (2 Ocak).
Sezaryen yapma: “Bu ülkede yıllarca doğum kontrolü mekanizmalarını çalıştırdılar. Adeta bizim vatandaşlarımızı, halkımızı kısırlaştırdılar. Bununla ilgili tıbbi müdahalelere varıncaya kadar her şeyi yaptılar. Sezaryen denilen olay budur” dedi (19 Haziran).
TOKİ’de otur: İstanbul’da kentsel dönüşüm projeleri törenlerine katıldı. Kimseyi mağdur etmediklerini söyledi “Kimseyi kümes gibi evlerde yaşatmayız” dedi (24 Şubat).
Kızlı erkekli oturma: “Kız-erkek öğrenci aynı evde kalamaz. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters. Talimatını verdik, denetimi yapılacak” dedi (4 Kasım).