Bugün pazar siyasete bulaşmayalım.. Ama pek de uzak kalmayalım, kıyısında köşesinde dolaşalım..
Veya şöyle diyelim..
Ankara mahreçli siyasete değil de, o mahreçli siyasetin yaşamımıza etkisine bakalım..
Yaşam tarzına müdahaleye.. Toplumun yaşam tarzına ayar çekildiği zaman zaman gündeme gelir..
Küçük küçük hamleler yapılır, çarşı karışır..
Kimi şiddetli tepki gösterir, kimi küçük sesle eleştirir.. Hamle yapanlara yakın duranlar ‘ne var bunda ya’ diyerek haklı kılma çabası gösterir..
Son zamanlarda onların sesi hiç çıkmıyor.. Yaşam tarzına müdahaleyi içine sindiremeyenlerle artık endişeli modern diye alay etmiyorlar..
28 Şubat’a bir dalga daha geldi.. Dönemin generalleri gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.. Bu sefer iddialar çok ciddi, çok sağlam..
Balyoz gibi değil.. Ergenekon’un içine atılan bazı davalar gibi değil..
Belgeler ıslak imzalı.. Genelkurmay tarafından savcılığa yollanmış.. Yani dışarıda üretildi iddiasını kaldırmayacak halde..
Sahici..
Peki ne olmuş?
Olan şu.. 28 Şubat tarihli MGK toplantısından sonra 30’a yakın general Genelkurmay karargahında gizli bir toplantı yapmışlar..
Tarih; 7 Nisan 1997..
Bekle beni döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Karakış üşütürken bekle
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni.
Bekle beni döneceğim.
*
İktidar ‘başkanlık’.. İktidara destek olacağı söylenen BDP ‘bölgesel başkanlık’ peşinde..
İkisi bir arada olur mu?
Özerklik verdin mi olur..
BDP’nin istediği de bu zaten.. Bölgesel Başkan, Bölgesel Meclis, Bölgesel Kamu İdaresi..
Tabii ki mali özerklik..
Tabii ki ayrı yasa yapma yetkisi..
Teklif Meclis’e sunuldu.. Demek istedikleri şu.. Güneydoğu’yu bize bırakın biz idare edelim, Türkiye’nin öbür tarafında siz ne yaparsanız yapın, nasıl idare ederseniz edin..
Deniliyor ki; sivil, demokratik anayasayı yapacak birikime sahibiz..
Deniliyor ki; Türkiye darbe anayasası ayıbından kurtulmalı..
Deniliyor ki; Meclis tarihi fırsatı heba etmemeli..
Doğru..
Doğru da iktidar partisinin istediği bu değil ki.. Daha demokratik bir anayasa talebi yok..
Tam tersi.. Geri adım var..
Anayasayı değiştireceğiz diye, darbe anayasasından kurtulacağız diye niye demokrasiden fedakarlık edelim ki..
Üç beş yıl önce bu söylem revaçtaydı.. Dillere pelesenk olmuştu.. Tutuklamayan hakimler ‘hain’di..
Abartmıyorum..
Tutukluluğa itirazı dikkate alan, tahliye kararı veren hakimler ‘vatana ihanet’ ediyordu..
O günleri yaşadık..
Hukuk mukuk diyenin ensesine biniliyordu.. Hakimler çaresiz, önüne geleni tutukluyordu..
Dosyaya bakmadan!..
Dedim ya tutuklamayan hakim ayvayı yiyordu.. Bu sebeple, çok hakim görevden alındı, çok hakim sürgün yedi..
Sağlık Bakanı ile Milli Eğitim Bakanı’nın görevden alınmasını kimse beklemiyordu..
Sürpriz oldu..
O Milli Eğitim Bakanı ki, 4+4+4 denilen köklü değişikliği pat diye uygulamaya koymuştu..
Yetişmez diye mırın kırın yapmadı..
Kervan yolda düzülür mantığıyla hareket etti.. Aksaklıkları gidermek için canla başla çalışırken koltuk altından kayıverdi!..
Neden?
Nedeni belli oldu.. Eski Bakan eş durumu nedeniyle yılda bir defa atama yapılmasında ısrarlıydı.. İkinciye izin vermedi..
Üç aşağı beş yukarı iktidar partisinin nasıl bir Türkiye istediği ortaya çıktı..
Nihai hedef başkanlık sistemi..
Yeni anayasa için verdikleri tüm öneriler ‘başkan’a göre ayarlanmış.
Mesela Anayasa Mahkemesi’nin sadece yasalar ve başkanlık kararnamelerine bakması öngörülüyor..
Diyelim ki; Anayasa Mahkemesi ‘başkanlık kararnamesini’ Anayasa’ya aykırı buldu..
Yürütmeyi durdurma kararı veremeyecek..
Anayasa’ya neden aykırı bulduğunun gerekçesini yayımlayana kadar ‘başkanlık kararnamesi’ yürürlükte kalacak..