Mehmet Tezkan

Vesayet denilince aklımıza hemen askerler geliyor.. Yıllardır her söz askeri vesayetle başladığından olsa gerek vesayet kavramıyla askeri özdeşleştirdik..
Oysa vesayet askerle sınırlı değil.. Mesela bürokratik vesayet de askeri vesayet kadar önemlidir..
Bazı kurumlar vesayet rejiminin temel taşıdır.. Kuruluş amacı da budur..
YÖK gibi..
Vesayet kurumudur..
Aslında cumhurbaşkanı vesayetini icra etmektedir.. Daha doğrusu cumhurbaşkanı vesayetini perdelemek için icat edilmiş kurumdur..
Kimin için icat edildi?

Geçenlerde gazeteci Mustafa Sağlamer ile kebapçıda buluştuk.. Maksadımız maç seyretmekti ama medyanın hallerini de konuşmadan edemedik..
Söz döndü dolaştı 40 yıldır değişmeyen haber diline geldi..
Sağlamer’in Türkçeye hâkimiyetini, doğru kullanılması için gösterdiği titizliği bilen bilir..
Aslında birlikte çalıştığı herkes bilir..
En bariz hataları toparlasana dedim.. Genç habercilere küçük bir rehber olsun..
Aşağıdaki satırlar, daha doğrusu uyarılar Sağlamer’in..

Memleketin önemli tartışma meselelerinden biri de bu..
Hapisteki gazeteci sayısı..
61 mi, 49 mu?
Takıldığımız yere bakın..
Rakamı açıklayan Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ile bazı gazeteciler kafa yapıyor..
CPJ bir türlü sayıyı tutturamıyormuş..
Ekrana çıkıp kahkaha atıyorlar.. 61’i 49’a düşürdüğü için kafa buluyorlar..

Bu yanımız meşhurdur.. Bir olayı çözmek için ele alıp daha da karmaşık hale getirmede, işin içinden çıkılamaz kılmada üstümüze yoktur..
Hünerimiz budur..
19 yıllık şüphe.. 19 yıllık tartışma..
Cumhurbaşkanı Özal zehirlendi mi zehirlenmedi mi?
Bu konuda yapılan tartışma programlarını alt alta sıralasak, Guinness rekorlar kitabına aday olur..
Özellikle ailesi yıllardır zehirlediler diyor başka bir şey demiyor.. Hatta bu işin aslını astarını bilenlerin de genç yaşta ortadan kaldırıldığını iddia ediyor..
Şüpheli ölümlerden söz ediyorlar..

Ortalık yıkılıyor, iktidar adamları kafa yapıyor.. Niye mi? CHP liderine sormuşlar..
Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül aday olsa Gül’e destek verir misiniz?
Onlardan bize ne, biz kendi adayımızı çıkaracağız diyeceğine..
Neden olmasın demiş..
Sen misin diyen.. İktidar adamları aldı sazı eline çaldıkça çalıyor.. Vur patlasın çal oynasın halindeler..
Hidayete erdi, AKP adayına oy vereceğini söyledi geyiği yapıyorlar..
Hürriyet’te Ahmet Hakan bu durumu Kılıçdaroğlu’nun şeytanlık bilmemesiyle açıkladı ama kesmez..

Muhteşem Yüzyıl’la başlayan tartışma dallanıp budaklandı.. Ecdadımız öyleydi, böyleydi
muhabbetinin ötesine geçti..
İşin içine Fatih Sultan Mehmet de katıldı..
Liberal kesimle muhafazakarlar arasında yeni bir kapışmaya sebep oldu..
Biliyorsunuz.. 2010 öncesi bu iki kesim, liberallerle muhafazakarlar hemen her konuda ittifak halindeydi..
İktidara omuz omuza destek veriyorlardı..
Daha doğrusu iktidarda olan muhafazakarlardı.. Dışardan destek atan liberallerdi..

Bizde değil Mısır’da..
Ergenekon mu kazandı, demokrasi mi?
Mesele şu..
Mübarek’ten sonra Mursi de Tahrir Meydanı’nın baskısına boyun eğdi.. Tek adamlığını ilan ettiği kararnameyi iptal etti..
Ortalık biraz olsun sakinleşti..
Tam sakinleşmemesinin nedeni baskın anayasa!.. Muhalifler referandumun ertelenmesini istiyor..
Neyse bu ayrı konu.. Bizim konumuz başka.. Cevap aradığımız soru farklı..

Evden çıkarken gözlerimi bağlasalardı.. O otelin lobisinde açsalardı..
Hangi kentte olduğumuzu tahmin et deselerdi..
Hiç düşünmeden..
İzmir derdim..
Niye mi?
Önce neden İzmir’de olduğumu anlatayım.. Gazetemizin ‘Geleceğe yatırım, Türkiye’ye yatırım’ toplantısının onuncusu İzmir’deydi..
Güzel oluyor.. Kürsüdeki konuşmaların dışında masa sohbetleri ufuk açıyor.. O kentin objektifinden Türkiye fotoğrafı çıkıyor..