John Steinbeck’in ‘ahlaki’ bulunmaması.. Kültür Bakanı’nın deyimiyle ‘hizaya sokulmaya’ çalışılması beş kişinin densizliği değil..
Daha kapsamlı..
Muhafazakar topluma ayar çekme çabası..
Öğrendik ki; bu uğurda Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu kurulmuş.. Her ilde böyle bir komisyon oluşturulacakmış..
Sonrası şöyle gelişecek.. Valinin biri şikayet edecek, kurul gereğini yapacak.. Kitaplardan sakıncalı bulunan bölümler, ahlaka aykırı görülen kısımlar temizlenecek..
Muhafazakarlaştırılan topluma uygun hale getirilecek..
MİT Müsteşarı ile Abdullah Öcalan’ın yeniden görüşmeye başlaması umut dalgasına neden oldu..
Görünen o ki, Oslo sürecinin yerini İmralı süreci alacak..
Hedef; silahların bırakılması.. Susması değil, bırakılması!..
Olur mu?
İnşallah diyelim..
Çok umutlu değilim, topluma bu iş oluyor, bu kez bitiyor diye umut aşılanmasına da karşıyım..
Çünkü hayal kırıklığı duygusal kopuşu hızlandırıyor..
Yılın son günleriydi arada kaynadı gitti.. İktidara yakın duran gazeteler zaten görmezden geldi..
Nedir o diyeceksiniz?
Anayasa Mahkemesi, Sayıştay’ın yetkilerini budayan kanunu iptal etti..
Neden mi iptal etti?
Meclis’in denetleme yetkisi kısıtlandığı için..
Yani; kuvvetler ayrılığına aykırı buldu..
İktidar bir yandan kuvvetler ayrılığını dilinden düşürmüyor, gerçek manada kuvvetler ayrılığı istediğini söylüyor ya.. Öte yandan da kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmak için elinden geleni yapıyor.. Kuvvetler birliğine giden yolun kilometre taşlarını döşüyor..
Yılbaşının olmazsa olmazıdır.. Yılın son günü halka ilk defa yemek yiyecekmiş, ilk defa içki içecekmiş muamelesi yapılır..
Neler yemeli.. Nasıl yemeli..
Yedikten sonra ne yapmalı, yeni yılın ilk gününü nasıl geçirmeli tek tek anlatılır.. Aynı haberler yıllardır, ne yılları on yıllardır yapılır..
Yılbaşı uzmanları hazırdır.. Yılın son günü reçeteyi yazıverirler..
Yemeğe çorba ya da salata ile başlamalıymışız..
Başladınız mı?
Yılda bir defa yemek yiyoruz ya.. Bayram namazı gibi.. Biliyorsunuz yılda iki defa kılındığı için hoca tarif eder, hatırlatır..
Yılın son yazısı en zor yazısıdır.. İki arada bir derede kalan yazıdır..
Geleceğe baksan, olmaz..
Geçmişin muhasebesini yapsan, çekilmez..
Yılın son günü insanlarda tatlı bir telaş vardır, ama o neyin telaşıdır bilinmez.. Yeni bir yılın başlangıç telaşı mı, koca bir yılı devirmenin telaşı mı?
Takvim yaprağının dışında aslında hayatta değişen fazla bir şey olmaz.. Pazartesi aynı pazartesidir, salı benzer salı olacaktır..
Bir yıl daha yaşlandık muhabbeti, piyango kime çıkmıştır muhabbeti, gece ne yaptınız telefonları yeni yılın klasikleridir..
Görülen o ki.. Kısa vadede anayasa değişmeyecek.. Bugünkü Anayasa ile cumhurbaşkanı seçimi yapılacak.. Başbakan Erdoğan aday olacak..
Anayasa’nın ‘yürütme’ bölümünde yazılan yetkilerini dibine kadar kullanacak..
Yani!..
2014’ten sonra Çankaya’da hem devletin hem de yürütmenin başı olarak oturacak!..
Planı bu..
*
Nereden mi biliyoruz..
Muhalefet zaten güçlü değil.. Muhalefet zaten sesini duyuramıyor.. Muhalefet etmek zaten zor..
ODTÜ’deki olayları abartarak, çarpıtarak muhalefeti sindirmenin vesilesi yapmak istiyorlar..
Her türlü protestonun önünü kesmeye çalışıyorlar...
Her türlü protesto yürüyüşünü, gösteriyi; iktidarı zaafa uğratmak için gizli güçlerin oyunu olarak pazarlamaya hazırlanıyorlar..
Biliyorum.. Eski numara..
Bir dönem herhangi bir konuda iktidarı eleştirenleri darbeci olmakla, Ergenekoncu olmakla yaftaladılar.. Seslerini kesmeye çalıştılar..
Kısmen başardılar..
Öğrenci polis olayı dallandı budaklandı bambaşka bi hal aldı..
Üniversiteleri tartışılır hale getirdi..
Bir kere şunu ortaya koyalım.. Kimsenin şiddete arka çıktığı, pirim verdiği yok.. Ortalığı yakmak yıkmak başka, protesto başka..
ODTÜ’de olanlar bambaşka.. Hele sonrasında yaşananlar..
Neresinden başlayalım ki..
Başbakan, “Bu hocalar öğrencilerini böyle yetiştiriyorsa onlara yazıklar olsun. Bize böyle hoca lazım değil” dedi..
Çıt çıkmadı..