Başbakan önce milletvekillerini topladı, sonra il başkanlarını çağırdı.. Sert, öfkeli bir üslupla BDP’lilere ‘dokunulması’ gerektiğini anlattı..
Peki neden?
Neden şimdi?
Cevap aranan temel soru bu..
Neden şimdi..
BDP milletvekilleri ile PKK arasındaki bağlantı mı?
Bu yeni bir şey değil ki.. Meclis’ten atılan DEP’li milletvekillerinden bugüne bilinen bi gerçek..
İktidar partisi, grup toplantısının bir bölümünü medyaya kapatınca bir yığın yakıştırma yapıldı..
Hiza toplantısı denildi..
Kapalı kapılar ardında ikna buluşması denildi..
Birçok laf söylendi.. Alışılmadık bi durumdu şaşkınlık yarattı...
Aslında alışılmadık demem yanlış oldu, unuttuğumuz bi durum demem lazımdı.. Eskiden partilerin grup toplantısı böyle olurdu..
Öyle arada sırada değil..
Her zaman..
Başbakan çok sinirliydi.. Çok öfkeliydi.. 10 yıl oldu, konuşma temposundan ruh halini tahlil edebiliyoruz artık..
Kızdı mı sahiden kızıyor..
Laf olsun diye kızmıyor, kızmış olmak için kızmıyor..
Dün hop oturup hop kalkar bi haldeydi..
Peki ama neden?
BDP’li milletvekillerinin PKK militanlarıyla kucaklaşması diyeceğim ama yeni değil..
O iş ağustos ayındaydı..
Türkiye’nin en temel meselesi bu.. Milletvekilleri özgür iradeleriyle hareket edemiyor.. Milletvekilleri seçmenlerinin sesini dinleyemiyor.. Onların talepleri doğrultusunda davranamıyor..
Bu yüzden aslında konuşuluyormuş, tartışılıyormuş gibi bir hava esse de konuşulmuyor..
Herkes liderinin söylemini tekrarlıyor..
Liderlerin söylemi anında partilerin resmi dili oluyor.. Böyle olunca da konuşma bitiyor.. Fikir üretme duruyor..
Dokunulmazlık meselesinde yaşıyoruz.. İktidar partisi milletvekillerinin ağzını bıçak açmıyor.. MHP’den bu iş yanlış mı olur sorusunu ortaya atan olmuyor.. CHP cephesinden iktidar haklı, dokunalım diyen çıkmıyor..
Farklı düşünen yok mudur?
Herhangi bir konu açıldığında.. İktidar partisinden yeni bir hamle geldiğinde..
Sürekli muhalif olanlar anında karşı çıkardı..
Her şartta iktidarı destekleyenler gözü kapalı alkış tutardı..
Ortada duranlar, yapılmak istenene göre tavır alanlar akıllarına yatıyorsa destek çıkar, yatmıyorsa eleştirirlerdi..
Bu durum geçmişte kaldı..
İlk iki grupta yer alanlar pozisyonlarını koruyor, milim kımıldamadılar.. Ortada duranlar, duruma göre vaziyet alanlar değişti..
Eskiden anında tavır sergilerlerdi, şimdi bekliyorlar.. Hamlenin kodlarını çözmeye çalışıyorlar, gerçek niyeti öğrenmek istiyorlar..
İstanbul’u seven, İstanbul’a aşık olan belediye başkanının, bakanın, başbakanın yapması gereken budur..
Bu kadar yeter deyip dondurmak.. En az 5 yıl yeni konut yaptırmamak..
İstanbul böyle kurtulur..
Dillerden düşmeyen kentsel dönüşüm lafı var ya işte o zaman cazip hale gelir.. Gerçekten kentsel dönüşüm olur..
Düşünün.. Yeni konut üretilemiyor..
Ee ne olacak?
Bit pazarına nur yağacak.. Eski konutlar cazip hale gelecek.. Vuracaklar kazmayı indirecekler aşağı, yenisini dikecekler..
Burhan Kuzu’su olmadığı için.. Onun da Burhan Kuzu ayarında anayasacısı olsaydı, gece gündüz ağlamazdı.. Parlamentosuna dil dökmek zorunda kalmazdı..
Amerikalı Kuzu işleri kuzu kuzu ayarlardı..
*
Başbakan istiyor.. İstediği için de başkanlık sistemine geçmek mi zor kalmak mı zor konulu tartışmalar yoğunlaştı..
Bu işin mimarları sazı eline aldı..
Bunların başında AKP milletvekili, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu geliyor..
Yıllardır başkanlık sistemini hararetle savunan Kuzu, sistemi ABD’den kopyalarken beğenmedikleri kısımları almadıklarını açıkladı..
Belli, Başbakan 2011 seçimlerinde yakaladığı oy oranını 2014’e taşımayı hedefliyor..
Hatta daha da öte.. Referandumda çıktığı seviyeyi gözüne kestirmiş..
Üç aşağı beş yukarı hedefi bu.. Bunun için de MHP tabanının desteğine ihtiyacı var..
Bu sebeple..
MHP tabanını yanında tutması lazım.. Onların gönlünü okşaması lazım.. Başbakan’ın son zamanlarda izlediği politikaya bu gözle bakıyorum.. Oy oranında ne zaman bir düşme sezse bir bomba patlatıyor..
İdam cezası gibi...
Biliyoruz ki; Başbakan idam cezası kalkarken Ak Parti Genel Başkanı sıfatıyla destek verdi.. Avrupa Birliği müzakereleri için şart olduğunu söylemişti..