Her PKK saldırısından sonra 1 Mart tezkeresi gündeme gelir..
Tez şu..
2003 yılında 1 Mart tezkeresini Meclis kabul etseydi, Kandil olmayacaktı..
PKK diye bir derdimiz kalmayacaktı..
Bu tezi savunanlardan biri de eski bakan Hasan Celal Güzel..
Şöyle yazmış..
“1 Mart tezkeresinde gerçekleri görmeyenlerin ‘her gün Irak’tan tabutlar gelecek’ sözünü hatırladım. Şimdi tabutları görünce acaba bu sözleri onları rahatsız etmiyor mu? Başbakan Erdoğan o zaman gerçeği görmüş, lakin grubuna laf anlatamamıştı. O sırada terör meselesini kökten çözebilecekken bugün bazılarımız ne dediğini bilmeyen şaşkın ördeklere döndüler.”
Anayasa Mahkemesi’nin seçim 2014’te kararından sonra senaryolar havada uçuşmaya başladı..
2014 dananın kuyruğunun kopacağı yıl ilan edildi..
Türkiye’nin yeni kurgusunun yapılacağı yıl..
2014 mühim; devlet başkanını seçeceğiz ama 2013 kadar değil..
Çünkü, 2014’ün çok önemli bir yıl, hayati bir yıl olması için 2013’ün daha önemli bir yıl olması gerekiyor..
Çünkü devlet yeniden şekillendirilecekse bu 2013 yılında yapılacak..
*
Tam da konuşmaya başlamıştık.. Tam da herkesin ağzından ‘barış’ sözcüğü çıkıyordu..
Tam da çözüme yakınız havasını ciğerlerimize çekiyorduk..
Tam da bir önceki sürecin nasıl dinamitlendiğini masaya yatırmıştık..
Tam da Leyla Zana bu işi çözse çözse Başbakan çözer demişti..
Tam da Başbakan Yardımcısı Arınç, Öcalan’a ev hapsinden söz etmişti..
Tam da Karayılan Kandil’den olumlu mesajlar vermişti..
Tam da Karayılan 2011’deki Silvan saldırısının süreci sabote ettiğini kabul etmişti..
Olacağı buydu.. Kolay tutukluluk, uzun tutukluluk bir yerden patlayacaktı..
Urfa’da patladı..
At içeri, sonra icabına bakarız politikasının faciaya neden olacağı belliydi..
At içeri, at içeri derken cezaevleri doldu taştı..
Birkaç ay öncesine kadar doluluk olanı yüzde 106 idi.. Denetimli serbestlik yasası ile 15 bin kişi salıverildi..
Doluluk oranı yüzde 99’a düştü..
Full!..
Bir zamanlar Levent Kırca ile Oya Başar ikilisi ortalığı kasıp geçirirdi..
İnsanları ekrana yapıştırırdı..
Her parodinin, her taşlamanın sonunu Grup Gündoğan’la bitirirlerdi..
*
Niyetimiz kimseyi kırmak değildir
şuradakini buraya koymak değildir
Hikâye meşhur hikâye.. Bekri Mustafa’ya sormuşlar; bu ülkeden ne olur..
Paltosunun iç cebinden çıkardığı şarap şişesinden bir fırt çekmiş..
Olsa olsa demiş; yarısı ızgara yarısı tava olur!..
*
Anayasa Mahkemesi de önceki gün farklı bir şey yapmadı..
Çankaya’nın yarısını ızgara yarısını tava yaptı..
Şöyle ki;
Hükümetin son yıllarda attığı en cesur adımlardan biri.. Devrimci karar da diyebiliriz..
Okullara seçmeli Kürtçe dersi koymak her babayiğidin harcı değildir.. Takdir etmek gerek, destek vermek gerek..
Nereden bakarsanız zor karardı, çok riskli karardı..
Ama Türkiye için gerekli karardı..
Bravo..
Diyelim neden zor neden riskli olduğuna bakalım..
*
İstenen bu.. İşin özeti bu.. Bu sebeple paneller düzenleniyor, konferanslar veriliyor; her fırsatta parlamenter sistem kötüleniyor..
Aslında lanetleniyor..
Türkiye’nin önündeki en büyük engelmiş gibi sunuluyor..
Başbakan’ın siyasi başdanışmanı, milletvekili Akdoğan bir süre önce ne demişti?
“Bugünkü sistem Erdoğan’sız kriz üretir.”
Peki yarınki sitemin, geçilmek istenen yönetim biçiminin Erdoğan’lı veya Erdoğan’sız kriz üretmeyeceği ne malum..
Üretir, üretebilir!..