Yeni yılın ilk günü, millet kalksam mı kalkmasam mı diye düşünürken..
Kalkıp da ne yapacağım diye yatakta oyalanırken, yollara düşmeyi severim..
Sokaklar tenhadır.. Caddeler gecenin yorgunluğunu henüz atamamıştır..
İstanbul dün güneşliydi ama soğuk yerindeydi.. Hava ısırıyor derler ya aynen öyleydi..
*
Önce Boğaz’a indim.. Ortaköy henüz uyanmamıştı, Arnavutköy kafayı kaldırmaya hazırlanıyordu.. Bebek daha mışıl mışıl. Hisar’da hareket yeni yeni başlamıştı..
Oltacılar ise her zamanki yerindeydi.. Akıntı Burnu, Hisar önü yükünü almıştı..
Bu askerler de çok oluyor.. Her konuda konuşuyorlar.. Kendi işlerine baksınlar..
Askeri vesayet dönemi referandumla bitti, farkında değiller mi?.. Eski alışkanlıklarına son versinler..
Diyenler..
Nedendir bilinmez..
Memlekette ne zaman çetrefilli bir iş olsa bu söylediklerini bir kenara koyup askerin desteğini arıyorlar.. Askersiz yapamıyorlar..
İki dil meselesinde de böyle oldu..
Siyasal iktidar, askerlerin de yer aldığı Milli Güvenlik Kurulu’ndan tek dil bildirisi çıkarttı..
Futbolda şiddeti bitireceğiz diye öyle bir yasa tasarısı hazırlamışlar ki, öyle cezalar koymuşlar ki, öyle maddeler var ki vur deyince öldürmüşler..
Sanki faşist devlet yasası!..
Toplumu muma çevirme yasası!..
Kötü niyetli olan öyle bir kullanılır ki..
Mesela.. Küfür edene üç yıl hapis cezası geliyor.. Belli bir kişiyi hedef almasan da, hakkında şikâyet olmasa da biri ihbar etti mi doğru hâkim karşısına..
Sonra..
Sonrasını biliyoruz, burası Türkiye.. Küfür etmediğini sen ispat edeceksin..
Üç yıl oldu.. 2008’in ikinci ayıydı.. Türkiye’nin türbanla yatıp türbanla kalktığı günler..
Meclis türban yasasını görüşürken bir bildiri çıktı ortaya..
Asıl amaç türbandı ama şu cümle dikkat çekiciydi..
“Üniversitelerin düşünce, ifade, din ve inanç özgürlükleri ile eğitim ve öğrenim gibi en temel insan hakları karşısında yasakçı değil, özgürlükçü tavır alması gereken kurumlar olduğunu düşünüyoruz..”
1500 öğretim üyesi imzaladı..
Adına özgürlük bildirisi denildi..
*
Başbakan’ın esip gürleyeceği belliydi.. Fırtınanın kopacağı sinyali AKP’li Ömer Çelik’ten gelmişti..
Diyarbakır’dan gelen talepleri demokrasiye suikast olarak nitelediği gün gerisinin geleceği belli olmuştu..
Bu sebeple şaşırmadım..
Başbakan’ın demokratik özerklik, öz savunma gücü, iki dil gibi taleplere seyirci kalmasını, sessiz kalmasını kimse beklemiyordu..
Başbakan görüşünü net biçimde ortaya koydu..
Çirkin tezgâh olarak niteledi..
Başbakan bir şey daha yaptı..
Show TV’de muhteşem bir ekibimiz vardı.. Gündüz acayip çalışır, gece de acayip eğlenirdik..
Haftanın iki, üç gecesi sabahlardık desek yeridir..
Ufuk Güldemir’ in takım kaptanlığında tabii.. Rakiplerimiz çok kıskanırdı.. Bu kadar uyumlu, bu kadar başarılı, bu kadar eğlenceyi seven ekip az bulunur derlerdi..
Övünmek gibi olmasın diyeceğim ama olsun; öyleydik..
TV haberciliği bizden sorulurdu..
Âlemin kralıydık.
*
Mutlaka görmen lazım dediler.. Harika olmuş.. Sarıgül, gelin gibi süslemiş.. Abdi İpekçi, Şanzelize olmuş..
Gittim gördüm..
Ben de size görmeniz lazım diyorum..
İstanbul’daysanız hiç üşenmeyin.. Bir akşam Nişantaşı’na gidin, turlayın, Abdi İpekçi’yi boydan boya yürüyün..
O güzellik anlatılmaz, yaşanır..
Yaşayın.. İstanbul’un keyfini çıkarın.. Ben öyle yaptım, bir taşla iki kuş vurdum.. Noel akşamı soluğu Teşvikiye’de aldım..
Maçka, Teşvikiye, Nişantaşı benim eski muhit.. 1970’li yıllarda Maçka Teknik Lisesi’nde dört yıl okudum.. Yanımız Nişantaşı Kız Lisesi..
1978 yılıydı.. Hem üniversiteye hem de gazeteciliğe kapağı attığım yıl..
Hiç unutmuyorum..
Gazeteci olmak için ne yapmam lazım dedim.. Merak et dediler..
Gazeteci merak eder!..
Her şeyi mi dedim.. Her şeyi dediler.. 32 yıl olmuş, o gündür bugündür hep merak ederim..
Mesela, bugünlerde Başbakan Yardımcısı Arınç’a suikast girişiminin sonucunu merak ediyorum..
Nereden mi aklıma geldi?