Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İktidar partisinde temenni Başbakan’ın cumhurbaşkanı adayı olması..
Seçileceğine kesin gözüyle bakıyorlar..
Yavaş yavaş genel başkanları Köşk’e çıkarsa ne oluru da konuşmaya başladılar..
İzliyorum.. Kafa karışıklığı var gibi..
Daha doğrusu fikir ayrılığı..
Şöyle ki..
AKP Genel Başkan Yardımcısı Şahin’in sözlerini tahlil ederseniz başka bir tablo veya başka bir yol haritası çıkıyor..
Başbakan Yardımcısı Atalay’ın konuşmalarına bakarsanız farklı bir tablo..
Taban tabana zıt..
Şahin, 2015 seçimlerinde parlamentoya büyük çoğunlukla gireceklerini, Anayasa’yı değiştireceklerini, Erdoğan’ın partili kimliğiyle başkan olarak ülkeyi yöneteceğini söylüyor..
Bu nasıl olur?
AKP, Anayasa’yı değiştirecek gücü bulursa ya başkanlık sistemini getirirler ya da partili cumhurbaşkanı sistemini..
İkisinde de başbakanlık makamının işlevi ve önemi kalmaz.. Başkanlık sisteminde zaten başbakanlık olmaz..
*
Atalay’ı dinlersek.. Erdoğan sonrası için yine güçlü bir genel başkan ve başbakan talebi var..
‘Yanlış yapmamak gerekir, toplumda karşılığı olan ve 2015 seçiminde zorluk çekmeyeceğimiz formül gerekir’ demiş..
Formülü de Abdullah Gül’ün AKP’nin başına geçmesi..
Gül’ün pasif, ikinci planda kalan, icraatı Köşk’e bırakan formülü kabul etmediği açık..
Gül partinin başına geçerse..
2015 seçimlerini alıp başbakanlık koltuğuna oturursa..
Yarı başkanlık sistemine veya başkanlık rejimine geçilmesi söz konusu olmaz..
Çünkü, Gül parlamenter sistemden yana.. Gerekçesi de şu.. Türkiye’de kurumlaşmış check and balances sistemi yok..
*
İktidar partisinin iki etkin isminin sözlerini analiz ettiğimizde farklı düşüncede oldukları ortaya çıkıyor..
Şahin, güçsüz başbakan güçlü cumhurbaşkanı istiyor..
Atalay, toplumda karşılığı olan güçlü bir isim arıyor..
*
Sonuçta kimin dediği olur diye sorarsanız?
Tabii ki Erdoğan’ın..

Haberin Devamı

Süreç de süreç!..

İktidar partisi yanlıları kolayını buldu.. Daha doğrusu sığınacak bir kapı..
Karşılarına işlerine gelmeyen veya cevap vermekte zorlandıkları bir mesele çıktığı zaman anında süreç ipine asılıyorlar..
Süreç diyorlar başka bir şey demiyorlar..
Süreç de süreç..
Yolsuzluk ve rüşvet iddiası diyorsun.. Altı ay oldu, iddianame yazılamadı..
Süreç diyorlar..
Deliller toplandı diye tutuklu zanlılar serbest bırakıldı.. Üstünden üç ay geçti..
Süreç devam ediyor!..
Meclis soruşturma komisyonu da kurulamıyor, iktidar partisi üye bildirmiyor..
Bekle!.. Süreç!..
Siemens firmasının Türkiye’de siyasilere rüşvet verdiği iddiası vardı.. Üzerinden altı yıl falan geçti..
Süreç işliyor!..
Deniz Feneri davası ne oldu?
Süreci bekle!..
Roboski katliamı.. 34 yurttaşımızın bombalanması.. Emri veren bulunmadı...
Süreç!..
Uzatmayayım..
Sen ne sorarsan sor cevap aynı; süreç de süreç!..

Haberin Devamı

Polis orantısız güç kullanıyor ama!..

Muhalif olsun olmasın polisin orantısız güç kullandığı kabul ediliyor..
Zaten kabul etmemek mümkün mü?
Olan biten kabak gibi ortada..
*
Ekranlara çıkan iktidar yanlıları da polisin orantısız güç kullanmasında sorun olduğunu söylerken cümlenin sonuna ‘ama’yı yapıştırıyorlar..
Ama!..
Aması ne?
Kamu düzeninin sağlanması meselesi var..
Yani polis kamu düzenini bahane ederek istediği zaman orantısız güç kullanabilir mi? Bir bölgeyi yasak alan ilan edebilir mi?
*
Ama diyerek gerekçe arayanlar farkında mı bilmiyorum..
O ‘ama’lar bizi otoriter devlete götürür.. Polis devletine götürür..
Niye mi?
Polis her türlü toplantıyı, her türlü hak arayışını, her türlü protestoyu, her türlü haykırışını kamu düzenine aykırı bulursa ne olacak?
Kamu düzenini sağlama bahanesiyle yasaklarsa.. Elindeki bütün gücü seferber ederse.. otobüslerin gemilerin, motorların, metronun çalışmasına yasak getirirse..
Ne olur?
Demokrasi sizlere ömür olur..