Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İki gün önceki yazımda özetle.. ‘Barış süreci eylül ayında tıkanmıştı.. Sıkıntı büyüktü..
Karşılıklı güvensizlik ortamı var..
Düğümü Öcalan çözer, sıkıntıyı aşsa aşsa o aşar beklentisi boşa çıktı.. Öcalan anlamlı ve derinlemesine müzakere süreci istedi..
Sıkıntı aşılmadı.. Dün yapılan açıklamalar karamsarlığı daha da artırdı..
Barış süreci bitti mi sorusunu gündeme getirdi’ demiştim..
Salı günü yapılan açıklamalar neydi?
Başbakan’ın ‘Herkes haddini bilecek. İmralı’ya kimin gidip kimin gitmeyeceğine hükümet karar verir. İster gönderir ister göndermez’ sözleriyle..
Kandil’in patronu Cemil Bayık’ın; ‘Ya anlamlı ve derin müzakereleri kabul ederler ya da Türkiye’de iç savaş çıkar’ tehdidiydi..
*
İki gündür yapılan yorumları okuyorum, izliyorum.. Karamsarlığımı ortadan kaldıracak tek satıra rastlamadım..
İplerin kopma noktasında olduğu yaygın kanı..
Dünkü açıklamalar kara bulutların yoğunluğunu artırdı..
Nedir onlar?
BDP Eşbaşkanı Demirtaş: ‘Giden heyetin İmralı’dan sonra Kandil’de tutumun sertleştiği izlenimiyle döndüğünü’ söylemesi..
Bayık’ın, ‘Başbakan’ın sözleri sürecin bittiğinin ilanıdır’ demesi..
Yine Demirtaş’ın ‘testi kırılmadan’ sözünü sarf etmesi..
Testi kırılmak üzere mi?
*
Peki, birdenbire neden bu hale gelindi?
Suriye’de yaşananlar deniliyor..
Suriye’deki Kürtlerle, cihatçı El Kaideci grupların Rojava’da çatışması.. Kandil, cihatçı grupların Ankara’nın himayesinde olduğunu iddia ediyor..
Kısaca; barış sürecinin de ucu döndü dolaştı Suriye’ye dayandı.. Böyle olacağı belliydi.. Bölgesel faktörleri dikkate almadan, sürecin her şeyden bağımsız yürüyeceğini düşünmek iyimserliğin sınırlarını kat kat aşardı!..
*
Ankara’nın bu işin tereyağından kıl çeker gibi yürüyeceğine inandığını zannetmiyorum.. Ama topluma verdikleri imaj buydu.. Akil İnsanların turu oldu bitti havası yarattı..
‘Oldu bitti’nin ‘oldu‘ kısmı atıldı..
‘Bitti’ bölümü tartışılıyor; süreç bitti mi diye soruluyor..

Haberin Devamı

Geziciler şimdi de bölücü oldu

Gezi Parkı eylemleri için söylenmedik laf, yapılmadık suçlama kalmadı..
Çapulcular dendi.. Faiz lobisinin işi olduğu söylendi.. Tam da faizler düşmüşken devreye girdiler denildi.. Arkasında bazı Batılı ülkelerin olduğu iddia edildi..
Yetmedi..
Hükümeti alaşağı etmek istedikleri bile söylendi..
Bir eksik kalmıştı.. O da tamamlandı..
Bölücülükle de suçlandılar..
*
Ankara Basın Savcılığı iddianamesinde polisin müdahalesini haklı göstermek için Bulgaristan’da ayrımcılık politikası izleyen derneğin eylemlerini örnek göstermiş..
AİHM’nin Makedonların kurduğu derneğin eylemlerine ilişkin yorumunu iddianamesine almış..
Yani..
Bunlar da onlar gibi bölücü demek istemiş..
*
‘Her yer Taksim her yer direniş’ dedikleri için Taksim sözünden yola çıkarak böyle bir sonuca mı gidilmiş bilmiyorum..
Ama bildiğim şu.. Batı sivil, örgütsüz, aktif yurttaşlık hareketi diye takdir ederken.. Sivil toplum gelişiyor diye övgü yağdırırken devlet bir kulp takmak için, ceza kesmek için her yönü zorluyor..

Haberin Devamı

O yazıları abartmadık mı?

Haberin Devamı

Amerika’daki iki gazetede MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef alan iki yazı çıktı..
Neredeyse 10 gündür tartışıyoruz..
Bu konuda söz etmeyen kalmadı, yorumlardan geçilmiyor.. O iki yazıya ‘MİT’ten rahatsız olanlar var’ sözleriyle Cumhurbaşkanı bile yanıt verdi..
Başbakan ‘yedirmeyiz, arkasındayız’ açıklaması yaptı.. Yardımcısı ‘Ak Parti diktiği Fidan’ı söktürmez’ dedi..
Yemeleri bu kadar kolay mı ki.. Müsteşar’ın koltuğu pamuk ipliğine bağlı mı ki..
*
Bu sebeple, iki yazı nedeniyle bu düzeyde tepki verilmesi şaşırtıcı.. Abartılı buldum.. Bizim gazetede Aslı Aydıntaşbaş çok yerinde bir tespit yaptı.. Şöyle yazdı:
‘Bir haftadır Türkiye gündemini işgal ediyor oluşu, ya bizim iddia ettiğimiz kadar süpergüç bir ülke olmadığımıza ya da toplum olarak patolojik ölçüde ince derili olduğumuza dalalet.’
*
O iki yazıyı bir anda ülke meselesi haline getirdik.. Öfke selinin boyutları o hale geldi ki; ABD Büyükelçisi, ‘Fidan sadık, yeterli ve kararlı bir üst düzey Türk bürokratı’ diyerek tansiyonu düşürmeye çalıştı..
Sakinleştik mi?