Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hep şu söylenir.. Avrupa ortaçağ karanlığını yaşarken İslam kültürü ışık saçıyordu.. Arap coğrafyası altın çağındaydı..
Sonra da şu sorulur; ne oldu da İslam coğrafyası Ortaçağ’a dönüş yaptı, Avrupa bilgi çağının kapısını açtı..
Tek bir nedeni yok tabii.. Birden fazla faktör var.. Ama şu gerçek ki; İtalya’da ortaya çıkan veya başlatılan Rönesans İslam kültürünün eseridir; zorlamasıdır..
Rönesans’la roller değişti..
*
#Tarih dergisinin temmuz sayısında Enis Batur’un çok güzel bir makalesi var.. (Yeri gelmişken #Tarih dergisinden de söz edelim.. Konuları özenle seçilmiş, çok kaliteli yayın.. Takip ediyorum, tavsiye ederim..)
Batur, İslam uygarlığının Avrupa’da güçlü olduğu dönemde getirdiği katkıları kaleme almış..
Tarım teknolojisinden hayvancılığa.. Astronomiden astrolojiye.. Tıptan trigonometriye kadar..
*
Mesela, kâğıt Avrupa’ya Arapların eliyle ulaşmış.. Arapların Sanskritçe ve Yunancadan çevirdikleri metinler Arapçadan Batı dillerine aktarılmış..
Batı büyük düşünürlerden birkaçının sadece adını bilirken klasik metinler eski Yunancadan Arapçaya çevrilmiş..
Rönesans’ın nedenlerinden biri de kâğıt ve eski Yunan kültürünün öğrenilmesi değil mi? Skolastik düşüncenin kırılması..
Peki, sonra ne oldu?
*
Doğan Hızlan’ın yazısından öğrendim.. Stuttgart yakınlarında edebiyat ve savaş konulu bir sergi açılmış.. Konusu; Birinci Dünya Savaşı’nda cephede ne okundu?
Siperde, hendeklerde askerlerin okuduğu kitaplar..
1914’te..
Cepheye 20 milyon kitap gönderilmiş.. Kızılhaç 1916’dan itibaren cepheye gönderilmek için kitap bağış kampanyası başlatmış.. Gezici kütüphaneler savaş sırasında kurulmuş..
Savaşın ilk dört ayında cepheye gönderilen kitap sayası 3 milyonmuş!..
İş öyle hale gelmiş ki; lütfen cepheye savaş kitabı göndermeyin, zaten kendileri savaşıyor diye çağrılar yapılmış..
*
Ortaçağ karanlığından kurtulan Batı, okuyarak bu hale geldi.. Avrupa’daki Ortaçağ karanlığını aydınlatan İslam dünyasında ise tam tersi..
Kendimize bakalım..
Bırakan cepheyi, bırakın siperi, deniz kenarında keyif çatanların elinde kitap görüyor musunuz?
Kitabı geçtim..
Gazete, dergi..
Parkta, çay bahçesinde, kahvede, kırda, bayırda uzanmış kitap okuyan var mı?
Yok.. Hadi tek tük diyelim..
Zaten elinde kitap olan varsa bilin ki Türk değildir..
*
Vaziyet böyle.. Durup durup, ‘ne oldu da böyle oldu’ diye hayıflanmayı bırakalım..
İyi pazarlar..

Haberin Devamı

Ya imsak yanlış ya da ezan..

Haberin Devamı

Bizim gazetede Ramazan sayfalarını hazırlayan Demircan Hoca diyor ki;
‘Yaptığımız ilmi çalışmalara göre Ramazan ayında imsakla birlikte okunan sabah namazı vakti girmeden okunmaktadır. Bu sebeple sabah namazı ezanın hemen ardından kılınmaz. Tavsiyemiz günün doğumuna bir saat kala kılınmasıdır.’
*
O zaman birinden biri yanlış.. Ya imsak ya da ezan saati yanlış.. Çocukluğumdan beri gördüğüm şudur.. Ezanla birlikte niyet edilir, sabah namazı kılınır, üstüne bir iki saat daha kestirilir..
Ezan vaktinde okunmadı deyip beklendiğini görmedim..
Namaz vakti değilse ezan okuyup neden namaza davet ediyorlar? Oruca başlama ezanı ayrı namaz kılma ezanı ayrı diye bir şey de olamaz!..
*
Hoca’nın yazısının üzerinden bir hafta geçti.. Diyanet her zaman olduğu gibi cevap vermedi.. Ben de sorayım..
Ey Diyanet ne diyorsun.. Sabah namazını kaçta kılalım?

Haberin Devamı

Bulsak yiyeceğiz!..

Osman Müftüoğlu mükemmel cilt için yazın bol bol balık yenilmesini önermiş..
Sadece cildin değil sağlıklı yaşamın formülü de balık..
Protein var, magnezyum, kalsiyum, fosfor, selenyum, çinko, omega 3, D vitamini var.. Var oğlu var..
Var da balığı yemek değil, bulmak mesele.. Hem de yazın.. Balık artık kış aylarında bile çıkmıyor..
Bu sebeple, her yer çiftlik balığıyla dolu.. Levrek, çupra gırla ama Müftüoğlu çiftlikten uzak durun diyor.. Somali’den, Angola’dan gelen devasa balıklar var ya.. Onları da önermiyor..
*
Demem şu, haftada iki gün üç gün balık yiyin demek eskidendi.. Eski jargondu..
Balık yok işte..
Yeni bir şeyler söylemeleri lazım..