Prof. Ahmet Taner Kışlalı’ın cinayete kurban gidişinin 16. yılıydı dün....
Ahmet Taner Kışlalı da Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Uğur Mumcu gibi laik Cumhuriyet, Kemalizm ve bağımsız Türkiye idealinin savunucusuydu. Bu değerli aydınlar Kemalizm ve aydınlık Türkiye’ye yönelik savaşta öldürüldüler. Ne diyordu Ahmet Taner Kışlalı:
“Bir din devleti kurmak isteyenlerin önündeki en büyük engel Kemalizm…
Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin önündeki en büyük engel Kemalizm..
Ve ‘yeni mandacı’ numaracı cumhuriyetçilerin önündeki en büyük engel gene Kemalizm.
Niçin Atatürk değil de Kemalizm?
Çünkü Atatürk’le baş edemeyeceklerini anlayanlar, hedef olarak kendilerine Kemalizm’i seçtiler.
Ve Türkiye’yi bu duruma , ‘Atatürk’e evet ama Kemalizm’e hayır’ diyenler getirdi.
Okurumuz İlgi Bilge mültecilerle ilgili bilanço çıkarıyor:
“Her bir mülteci için ayda ortalama 300 euro harcadığımızı düşünsek (gıda, sağlık, barınma, eğitim, suyu var, sabunu var, elektriği var, yakıtı var...) yılda 3600 euro, 5 yılda 18.000 euro yapar. Resmi rakamlara göre 2 milyon mültecinin 5 yıllık maliyeti 36 milyar euro yapar. Ayda 300 değil 100 euro harcadığımızı farz etsek bile bu da 12 milyar euro (40 milyar TL) yapar.
Ne Türkiye, ne başka bir ülke 5 yılda bu kadar ağır bir faturanın altından kalkamaz. Hem 5 yıl sonra ne olacak? Geri gidecekler mi? Entegre olup kendi paralarını kazanabilecekler mi? İş nerede? Onların ekonomiye katılması, Türk vatandaşlarının işsiz kalmasına ve iş kalitesinin düşmesine sebep olmayacak mı? Milyonla ifade edilen nüfuslara kamplarda onca yıl bakmak da, ekonomiye katmak da mümkün değil. Okuyamayan çocuklar yakında şehirlerde çeteler oluşturacak. Çözüm; ya geri göndermeli, ya Avrupa kapılarını açmalıdır. Bu işin daha insani bir çözüm yolu yok. Zengin Batı kazandıklarını paylaşmamak için değil, batmamak, perişan olmamak için istemiyor mültecileri. Bizim hesap kitap bilmezler ise günü kurtarmak peşinde. Avrupa Birliği ne verirse versin
İnsani, sosyal, siyasal faturası bir yana... Suriyeli göçmenler için şimdiye kadar harcadığımız para yaklaşık 8 milyar euro. Bundan sonra ne kadar harcayacağımızı tam olarak kimse bilmiyor. Bu göçmenler Türkiye’de kalıp AB kapılarına dayanmasaydı yüklendiğimiz mali külfet Batı’nın umurunda olmayacaktı. Ne zaman ki hesapları çarşıya uymadı, göçmenler kafileler, kitleler halinde AB kapılarına dayanmaya başladı, işte o zaman işler değişti. Almanya başta olmak üzere “İnsan hakları şampiyonu” Batı’nın şu andaki tek derdi, ne yapıp edip minimum bedelle göçmen faturasını ilelebet Türk halkının üzerine yıkmak.
Almanya Başbakanı Merkel hanımefendinin mültecileri Türkiye’de tutmamız karşılığında verdiği vaatler yuvarlak laflardan ibaret. AB adına lûtfettiği rakam devede kulak. O para da gelir mi gelmez mi? Kaç yılda gelir? Taraf’ta Süleyman Yaşar, AB’nin bugüne dek taahhüt edip de ödemediği toplam 4.2 milyar dolarlık alacağımız olduğunu ancak bu alacağı isteyemediğimizi yazdı dün. Merkel’in vaatlerine dönersek... AB’nin destek olması için tüm üyelerin mutabakatı gerekir. Bir üye bile çekimser kalırsa AB destek olamaz. O yüzden Merkel’in tek başına verdiği vaatlerin de kıymeti harbiyesi
Yerli otomobil muhabbeti sürerken... İlk aracın 2020’de falan söylenirken. Akla 1960’lar geliyor. Türkiye ilk yerli otomobili o yıllarda yapmıştı. Ve 4.5 ayda yapılan o otomobil gerçekten yerliydi...
1961 yılında Makine Mühendisleri Odası’nın kongresinde “Türkiye’de otomobil yapılamaz” diye bir görüşün ortaya atılmasıyla tartışmalar başlar. Gazeteciler bu sözleri Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e iletince o aksi iddiayı öne sürer. Tartışmalar uzayınca:
“Türkiye’de otomobil yapılabilir veya yapılamaz demiyorum, Türkiye’de otomobil yapılacaktır diyorum” sözleriyle noktayı koyar.
TCDD’ye nisan ayında talimat verilir. TCDD mühendisleri beşer kişilik yedi ekip oluştururlar. Fren ekibi, motor ekibi, aksesuar ekibi, elektrik ekibi, karoser ekibi, şanzıman-diferansiyel ekibi ve süspansiyon - direksiyon ekibi hep birlikte çalışmalara başlar.
Ekiplerin çalışma alanları TCDD Ankara ve Eskişehir fabrikalarıdır.
Otomobilin motorunu Makine Mühendisi Rıfat Serdaroğlu kendi elleriyle çizer. İlk Türk otomobil motoru birkaç ayda ortaya çıkar... Motorun bir basışta saat gibi çalışması Çankaya Köşkü’nde bile bayram havası estirir. Gürsel fabrikaya koşarak motorun çalışmasını bizzat izler.
Ve
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, CNN Türk’te ‘Tarafsız Bölge’ programında konuşuyor:
“PKK, terör örgütü değildir. PKK’nın bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, toplumda çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir” diyor. Sosyal medyada Tahir Elçi’ye tepki yağıyor, sözleri skandal olarak niteleniyor.
Oysa ne skandalı... Açık konuştuğu için Tahir Elçi’yi kutlamak bile gerekir. Siz TBMM’de görev yapan HDP milletvekillerinin hiç PKK’yı terör örgütü diye nitelediğini duydunuz mu? PKK’nın işlediği cinayetleri kınayan HDP milletvekili tanıyor musunuz? HDP lideri Selahattin Demirtaş daha birkaç gün önce HDP milletvekillerini PKK’lıların cenazesine katılmaya davet etmedi mi? Seçim gecesi Öcalan’a teşekkür eden o değil miydi?
PKK teröristleri bombalı tuzak ve silahlı saldırı ile en az 140 polis ve askeri öldürdü, 140 aileyi babasız bıraktı. Bu cinayetleri kınayan bir HDP’li hatırlıyor musunuz? Yoktur. Hepsi Tahir Elçi gibi düşünmekte, PKK’nın asker ve polis öldürmesini son derece olağan karşılamaktadır.
Ankara katliamını düzenleyen teröristleri ölenlerin kimliklerine bakmadan lanetliyoruz. Kürt siyasetçiler PKK teröründe
PKK’nın Avrupa’daki yayını Yeni Özgür Politika gazetesinde “Hüseyin Ali” mahlasıyla yazan PKK’nın Kandil’deki liderlerinden Mustafa Karasu, Ankara’daki bombalı saldırının istihbaratının bir hafta önceden Kürt siyasetçilere geldiğini söyledi.
Kandil bu istihbaratı anında HDP’ye aktarabilir, miting iptal edilebilirdi. Neden bu yapılmadı?
Sendikacı Ahmet Şentürk’ü dinliyoruz:
“Onlarca miting organize etmiş bir arkadaşınızım. Örneğin 1996’da Kızılay Meydanı’nda 150.000 kamu çalışanının 36 saat süreli eylemini yönettim. Bu tarz etkinlikleri düzenleyen örgütler katılımcıların her türlü lojistik ve güvenlik önlemlerini alırlar. İşi zaten muhalifi oldukları iktidarın insiyatifine bırakmazlar. Bu DİSK, TTB, TMMOB ve KESK gibi örgütlerde geleneksel işleyiştir.
Görüntüden izliyorum; sakallı biri megafonu kapmış, ’HDP’liler bu tarafa’ diye anons ediyor. Yönlendirdiği yerde az sonra malum olay gerçekleşiyor. Kimdi bu sakallı? Bu kitle bu kadar sahipsiz mi?
Suruç ve Ankara, ikisinde de düzenleyiciler gaflet ve dalalet içerisindedirler. Bunun özeleştirisi mutlaka yapılmalıdır.”
Evet... 1 Mayıs gibi etkinliklerde güvenliği tamamen kendi elemanlarıyla sağlayan, bu konuda çok
Her şey çok hızlı gelişti! Üç gün önce sınırımızın dibindeki Kürt ve Arap güçlerini ABD’nin “Suriye Demokratik Güçleri” adı altında birleştirdiği açıklandı... Bu gücü PYD /YPG, Suriye Arap Koalisyonu ve Süryani Askeri Konseyi oluşturuyordu. Bu güç, PYD/YPG’den en az 20.000, silahlı Arap gruplardan ise 5.000 kişilik bir kuvvetin birleşmesiyle kurulmuştu.
Gücün ana gövdesini PKK’nın uzantısı PYD oluşturuyordu.
Derken önceki gün ABD’nin 50 ton silah ve mühimmat içeren bir kargoyu gece havadan PYD’ nin kontrolündeki Haseke’ye indirdiği ve Suriye Arap Koalisyonu’na teslim ettiği açıklandı. Buradaki ince oyunu stratejist Cahit Dilek işaretliyor:
- Bu yeni oluşumla birlikte özellikle Türkiye’den kaynaklanan ABD sadece PYD/YPG’ye destek veriyor eleştirileri de giderilecek. Silahların teslim adresi olarak Suriye Arap Koalisyonu’nun belirtilmesinin arkasında Türkiye’nin tepkisini çekmemek olduğunu söyleyebiliriz...”
ABD böylece güneyimizde Kürt koridorunun açılmasına açık açık destek veriyor.
Bir başka deyişle altımızı oyuyor.
Hem de bizim İncirlik ve Diyarbakır üslerini kullanarak.
Tabii terörle sersemletilen Türkiye’nin bu konuları tartışacak hali yoktur. Terör Türkiye’nin bu gelişmelere uzak kal
Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne 1 km MİT Genel Merkezi’ne 3 km uzaklıkta olan Ankara Gar alanına canlı bombaların girip kendilerini patlatmasını devlet önleyemedi.
Bombaların patlaması, insaların ölmesi kadar kahredici olan...
Katliamın ardından acıyı eşit paylaşıp, imansız teröre karşı eşit tepki veremeyişimiz oldu. Siyasetçisi, medyası, STK’sı... İlk dakikadan itibaren karşılıklı suçlamalara, sandık hesaplarına, siyasi meşrebe göre yorumlara girişti... Şimdi parmaklar çoğunlukla IŞİD’i gösteriyor. 27 Ağustos 2015’de MHP Milletvekili Ümit Özdağ’ın şu sözlerini aktarmıştık:
“Türkiye ve ABD, yapılan İncirlik Mutabakatı çerçevesinde IŞİD ile de mücadeleye başlamıştır... IŞİD, bu saldırılara saldırı ile cevap verecektir. IŞİD, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi kentlerde sivil hedeflere yönelik saldırılar ile kamuoyunu derinden sarsmayı hedefleyecektir.”
Özetle davetiye zaten çıkarılmıştı. Ama diyelim ki katliam IŞİD’in işi... Bu kadarını bilmek neye yarar? IŞİD’in arkasında kim var, vahşeti kim manipüle ediyor? Gerçek katil onlardır...
Büyük resimde görünen ise artık tipik Ortadoğu ülkesi olduğumuzdur.
Batılılaşma hedefini bırakıp bataklığa dümen kırmanın sonucudur geldiğimiz nokta. “Yurtta