Düşünceyi çizmek!

11 Ekim 2015

Abdülhamit döneminin sansürü meşhurdur... Ulu Hakan fevkalade alıngan olup kimi cümleler bir yana zaman içinde kelimelerden bile alınır olmuştur. Örneğin tahtakurusu sözcüğü “tahtı kurusun” diye yazılabileceği gerekçesiyle yasaklanmış, kimyada AH = 0 gibi formüller “Abdülhamit = sıfır” anlamına çekilebileceği için ortadan kaldırılmış.

KendileriniAbdülhamit’in yerine koyarak sansür yapan memurlar da ne yapacaklarını şaşırmış. Bakın yazar Ahmet Rasim Bey o çağın ünlü sansür memuru Hıfzı Bey’le aralarında geçen diyaloğu nasıl anlatıyor:

“Biz, dedim, yazdığımız yazılarda zatıalinizin çizeceğinizi bildiğimiz kelimeleri kullanmıyoruz. Biliyoruz ki, vatan, millet, hürriyet, ihtilal, cinnet, mecnun, yıldız, zehir vb. kelimeler yazılmaz. Fakat sansürden gelen provalarda her seferinde başka başka kelimeler, cümleler görüyoruz ki çizmişsiniz.”

Ahmet Rasim sözün sonunu şöyle getiriyor:

- Bize neyin sakıncalı olduğunu söyleseniz de onu bilsek ve yazmasak...

Sansür memuru Hıfzı Bey’in cevabı:

- Onu ben de bilmem... Yalnız size şu kadarını söyleyeyim ki siz anlayınız... Siz hangi yazınızı en çok beğenerek yazarsanız, ‘oh ne güzel oldu’ derseniz, benim onu çizeceğimi biliniz!

Tari

Yazının Devamı

Dış politika dışı!

10 Ekim 2015

Sözcü gazetesinde Uğur Dündar’ın emekli büyükelçi ve eski CHP milletvekili Şükrü Elekdağ’la Suriye’deki gelişmeler üzerine yaptığı söyleyişi okuyoruz. Şükrü Bey 91 yaşında. Ancak söyleşiyi okurken net bir şekilde görüyorsunuz ki bu koca çınar dünyayla ilgisini hiç koparmamış. Aksine gerek yurtiçindeki gerekse dışındaki gelişmeleri yakından ve ayrıntılarıyla takip ediyor. Kendisini dinlerken insan bilgiye doyuyor, ufkunuz açılıyor.

Onu bu duygularla izlerken aklınıza ister istemez bugünkü CHP takılıyor.

Bırakınız Şükrü Elekdağ’ı, ona uzaktan dahi olsa yaklaşacak kıratta, diplomasi bilgisinden, birikiminden yararlanabileceğiniz biri var mı CHP’de? Bir gazeteci olarak CHP adına görüş almak isteseniz kimi arayabilir, kime başvurabilirsiniz? Bugün ne Genel Başkan’ın ne de bir başka parti yöneticisinin başta Suriye’deki gelişmeler olmak üzere bizi yakından ilgilendiren hiçbir dış olay karşısında dişe dokunur tek laf etmemeleri tesadüf müdür?

Çok değil, kısa süre öncesine kadar CHP’de dış politika konusunda görüş oluşturan, görüş dile getiren İnal Batu, Onur Öymen, Şükrü Elekdağ, Osman Korutürk, Faruk Loğoğlu gibi isimler vardı. Bugün neden bu çapta bir dış politika sözcüsü -

Yazının Devamı

Gazı keserse!

9 Ekim 2015

Vatandaş gerçekçi düşündüğü için haklı olarak soruyor:

- Yahu bu Rusya ile biraz daha dalaşırsak bunlar doğalgaz vanasını kapatırlar mı? Kış günü enerjisiz, elektriksiz kalır mıyız?

Araştırmacı Dr. Nejat Tamzok konuyu irdeliyor:

“Bir gerginlik durumunda Rusya’dan gelen petrol ve kömürün başka ülkelerden temini göreli daha kolaydır.

Asıl sıkıntı ise doğalgazda yaşanacaktır. Rusya’dan ithal edilen yıllık 30 milyar metre küpe yakın doğalgazın başka kaynaklardan temini son derece güçtür.

Üstelik Türkiye, doğalgaz depolama kapasitesini de maalesef yeterince geliştiremedi. Yıllık tüketimin en az yüzde 20’si büyüklüğünde olması gereken kapasite yüzde 6’da kaldı...

Dolayısıyla, Rusya’nın sevkiyatı kesmesi durumunda, öncelikle 10.000 megavata yakın bir elektrik santrali (kurulu gücün 7’de 1’i) faaliyet dışı kalır.

Dahası, bu tabloya İran ve Irak’taki vanaların da dahil edilmesi durumunda tam bir felaket senaryosu söz konusu olur.”

Yazının Devamı

Neyin kavgası?

8 Ekim 2015

Genelkurmay açıkladı, “Sınırda devriye uçuşu yapan sekiz adet F-16 uçağımıza bir MIG-29 uçağı ve SA füze sisistemleri tarafından radar kilidiyle 4 dakikayı aşkın süre tacizde bulunulmuştur...”

Rusya daha önce sınırın yanlışlıkla aşıldığını bildirmişti.

Son olayda kasıtlı ve bilinçli bir meydan okuma söz konusu...

Uçaklara radarın kilitlenmesi her an düşürürüz anlamına geliyor.

Rusya belli ki bölgenin hakimi benim, sınırın ötesine geçmeyin, yerinizde kalın mesajını veriyor.

Elbette hayati çıkarlarımız konu olduğunda ordu savaşa girer, girmelidir.

Ancak Suriye konusunda Türkiye’nin bir çıkarı var mı?

Nedir bizim talebimiz: Esad koltuktan insin... İnmezse bizim neyimiz eksilir? Hiç...

Yazının Devamı

Ruslarla dans!

7 Ekim 2015

Rusya’nın IŞİD’e karşı savaşının ilk günlerinde Türk ve Rus uçakları iki kez karşı karşıya geldi. İpler aniden gerildi. Ne var ki daha yolun başındayız. Rus kaynakları:

- IŞİD’le mücadele daha en az 4 ay sürecektir, diyor...

Türkiye ve Batı, Rus uçaklarının IŞİD’le birlikte Ahrar Eş Şam, Fetih Ordusu gibi grupları da bombalıyor olmasından şikâyetçi. Ankara’ya göre o örgütler doğrudan Esad’a karşı savaşıyor. Rusya ise bu örgütlerin Suriye’de kendi varlığını da tehdit ettiği iddiasında. Bu arada Rus uçakları sınırımızda dolaşırken bizim angajman kurallarının ne olduğu merak ediliyordu.

Emekli General Nejat Eslen dün dedi ki:

“Rus savaş uçakları devreye girdikten sonra angajman kuralları fiilen sona erdi. Haritada Rus savaş uçaklarının vurduğu bölgelere bakıyorum. Hedeflerin bir kısmı angajman bölgesinin içinde. Rus uçakları Türkiye’nin desteklediği muhalifleri bombalıyor. Yani Türkiye’nin Suriye politikası da bombalanıyor.

Rusya aynı zamanda PYD’yi ve Kürt koridorunu da destekliyor..”

Sonunda güney sınırımızda Rusya ile karşı karşıya gelmiş durumdayız.

Her an sıcak çatışma çıkabilir. ABD ve NATO da Rusya’yla çatışmamızdan mutluluk duyabilir. Her zamankinden daha dikk

Yazının Devamı

Çetokrasi dönemi!

4 Ekim 2015

CHP Belediye Meclisi üyesi Hüseyin Sağ, bundan üç ay önce, aynen Ahmet Hakangibi, üç kişinin ani saldırısına uğramıştı. İki olayı birbirine çok benzeten Hüseyin Sağ diyor ki:

- 17 Temmuz sabahı evden çıkıp arabama bindiğimde, arabama dokundular, ne oluyor diye indiğimde üç kişi üzerime bir anda saldırdı. Hepsi de iri yarıydı. Ben spor yapıyorum, boks biliyorum. Ama bir anda üç kişi birden yüklendi. Ben de kendimi hemen korumaya aldım. Buna rağmen burnum kırıldı, ameliyata alındım.”

Hüseyin Sağ bu olayları yapanların kaçmadığını, kendilerini gizlemediğine dikkati çekiyor.

Kullandıkları arabalar da çalıntı değil, belli yerlerden kiralanıyor.

Anlaşılan bu çeteler birkaç günlük gözaltından sonra serbest kalacaklarından eminler.

Hüseyin Sağdostumuzla konuşurken hayretten ağzımız açık kalıyor:

- Sana saldıranlarla ilgili açılan dava ne oldu?

- Dava açılmadı ki...

Yazının Devamı

Asrın iftirası...

3 Ekim 2015

Türkiye’nin son yıllarını sarsan davalar sonuçlandı...

Poyrazköy davası, Kafes davası, Amirallere Suikast ve ÇYDD sanıkları beraat etti.

Savcı Sezai Öztürk 83 sanıkla ilgili esas hakkındaki mütalaasında “dijital veriler” dahil tüm kanıtlarda sahtecilik yapıldığını açıkladı.

Tamamen sahte kanıtlara dayalı bu davalarda onlarca subay yıllarca hapis yatırıldı, ordu karalandı, genç subaylar ve ÇYDD üyesi kız öğrenciler adi şekilde karalandı, bu gençlerin yakınları üzüntüden yatağa düştü... Yarbay Ali Tatar intihar etti. Türkan Saylan’ın hastalığı ağırlaştı.

Bu davaların yargıçları mesleklerine ihanet ettiler, hukuka değil gizli talimat merkezlerine kulak verdiler.

Basında bir cibilliyetsiz takımı bu davaların bedava meddahlığını üstlendi. Bizim gibi “hukuk”u savunan yazarları darbeci, postalcı diye karaladılar.

Bu davanın mağdurları uğradıkları haksızlıkların peşini bırakmamalı, başta kurgulanmış yargıçlar olmak üzere kumpas sorumlularıyla yargıda hesaplaşmalılar...

Sahte kanıtları kimler hangi merkezlerinde imal etti?

Yazının Devamı

Biraz daha kavga!

2 Ekim 2015

Bir gazeteci “İstersek seni sinek gibi ezeriz”. “Bugüne kadar merhamet ettik de hâlâ hayatta kalabiliyorsun” veya “Bizim hatamız bunlara zamanında dayak atmamak oldu” gibi tehditlere uğruyor ve yargı bu tehditlerde suç görmüyorsa...

Hemen her gece iktidara yakın ekranlarda linç programları düzenleniyor...

Kendini yargı yerine koyan bir takım adamlar gazetecilere suç ve ceza biçiyorsa... Emniyet tehdit altındaki gazeteciye ısrarla koruma vermiyorsa...

Olacak olan budur... Geçmiş olsun Ahmet Hakan...

Artık eski politikacı sayılan Bülent Arınç söylenecek her şeyi söylemiş attığı tweetlerde:

“Geçmişten bugüne, basına, gazetecilere, gazete sahiplerine yapılan gizli-açık tehdit, baskı ve hedef göstermelerin kötü sonuçlarını görmüştük.

Gazetecilere, yine kendi camialarından, eski - yeni medya patronlarından ya da gazetecilerden tehdit gelmesi de ayrı bir facia. Bu kötü rüyadan bir an önce uyanmamız dileğiyle...”

Gazeteciler neden sık sık saldırıya uğrar?

Yazının Devamı