Başbakan Davutoğlu, Arınç - Gökçek kapışması için “Konu kapanmıştır”, dedi...
İyi de Başkent’in imar oyunlarıyla parsel parsel Cemaat mensuplarına satıldığı iddiası ne olacak?
Melih Gökçek, görevi kötüye kullanmak, zimmet ve muhtemelen rüşvet, Bülent Arınç ise suçu saklama ve şantaj eylemlerini gerçekleştirmiş durumda.
Bu dosya yargıya intikal etmeden kapanır mı?
Daha büyük sorun ise Saray ile hükümet arasındaki yetki kavgasında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Denizli konuşması nedense tam algılanmadı.
Ne diyordu Erdoğan:
Bülent Arınç, kendisine “İstifa et” diyen Ankara’nın yaramaz çocuğu Melih Gökçek’i fena tokatladı.
- Paralel yapıya Ankara’yı parsel parsel sattı, dedi...
- 8 Haziran’dan sonra hesabını sorarım, dedi...
Önemli bir şey daha söyledi. O biraz gözlerden kaçtı:
- Birileri arkadan kuklacılık yapmak istemişse benim kulaklarım iyi duyar. Bana bunu saldırtanları 8’inden sonra çıkarırım, dedi.
Kuklacılık yapan kim? Tahmin ediliyor...
Peki Gökçek Ankara’yı parsel parsel satarken Arınç ne yapmış? Neden müdahale etmemiş?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, izleme komitesini, Dolmabahçe görüşmesini, hükümet kararlarını bir - iki hamlede dağıttı. AKP içinde son 12 yılın en büyük çatlağı oluştu.
“Ben milletin başkanıyım” diyen Erdoğan yeni durumun kabulünü istiyor.
Hükümet ise “sorumlu biziz öyleyse yetki bizdedir” diyor.
Gözlerden kaçtı ama... Tayyip Erdoğan “yeni rejim”i geçen hafta sonu Denizli’de çok açık şekilde anlattı:
“10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesiyle Türkiye’de bir dönem fiilen bitmiştir. Kimisinin 1876’dan, kimilerinin 1924’den, bazılarının 1946’dan başlattığı parlamenter sistem 10 Ağustos’ta bir daha geri dönüşüm olmamak üzere milletimiz tarafından bekleme odasına alındı. Bu bekleme ne kadar sürecek veya ne zamana kadar sürecek ya mevcut uygulamaya Anayasal zemin kazandırılana kadar ya da bunun yerine yeni bir sistem ikame edene kadar. Bunun kararı da 7 Haziran seçimlerinde verilecektir. Artık kimse Türkiye’den işlerin 2014 öncesinde bilhassa 2002 öncesi gibi yürüdüğü gibi yürümesini beklememelidir.”
Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte parlamenter sistemin rafa kalktığını, başkanlık sistemine geçildiğini, bu durumun da 7 Haziran seçimlerinde Anayasal
İzmir’de 25 Mart’ta görkemli bir açılış var... “Fuar İzmir” açılıyor.
Böylece yılların ünlü İzmir Fuarı artık tarihe karışıyor...
Adnan Menderes Havalimanı’na 10, şehir merkezine 15 dakika mesafedeki yeni fuarda ilk olarak “Mermer” sergileniyor.
Fuar İzmir, İzmir Belediyesi’nin öz kaynaklarıyla oluşturuldu. Şu ana kadar 400 milyon lira harcandı.
İnşa edilecek monoray, otel ve kongre sarayı ile maliyet 1 milyar liraya kadar ulaşacak.
Fuar İzmir’in yapımında kullanılan 34 bin ton demirle 5 adet Eyfel Kulesi, dökülen 300 bin m3 betonla da 100 m2’lik 6000 adet daire inşa edilebileceği hesaplanıyor.
İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu gururlu:
Milletvekillerine diplomatik pasaport, süresiz silah ruhsatı gibi yeni ayrıcalıklar getiren yasa teklifi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda uzlaşmayla kabul edildi. Emekli milletvekilinin normal vatandaştan farkı yoktur. Ama onlar ayrıcalıklara ayrıcalık ekliyor.
90 yıl geriye gidelim. Millet Meclisi’nin ilk zamanları... Tekel İdaresi bir şıklık yapmış... Meclis üyelerine özel bir sigara üretmiş... Paketlerin üzerinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi Kıymetli Üyelerine Mahsustur” yazıyor.
Sigaralar Meclis’te satılmaya başlar başlamaz Maliye Bakanı’na şu soru önergesi veriliyor:
“Millet Meclisi şahsi imtiyazlardan nefret ve halkçılık ile iftihar ettiğini ve bu zihniyeti yaşatmak en mühim gayeleri arasında bulunduğunu her gün ilan ve harekatıyla ispat eylediği halde, Reji İdaresi bu görüşün tersine, sattırdığı sigara paketlerinin üzerine ‘Büyük Millet Meclisi Kıymetli Üyelerine Mahsustur’ gibi marka koyuyor. Şaşkınlık hali görülen bu hatanın ne maksatla yapıldığının iç yüzünün araştırılması, Maliye Vekalet- i Celile’sine havale buyurulmasını teklif ederim.”
Meclis bu önergeyi: “Çok doğruu” sesleriyle karşılıyor. Vekiller “Bu imtiyazların karşısında isyan ettiğimizi herkes bir
“Türkiye’nin ilk Alevi lisesi” olarak lanse edilen okulun temeli geçen gün Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın da katıldığı törenle İstanbul Küçükçekmece’de atıldı. Hacı Bektaş Veli Anadolu Lisesi adı verilen lise önümüzdeki öğretim yılında açılacakmış. İyi de... Mezhep temelli eğitim kurumu açılabilir mi? Öğretim Birliği yasası buna izin verir mi?
Soruları hem Alevi hem eğitimci olan dostumuza yönelttik.
- Alevi lisesi tam bir aldatmaca... Aleviler bu aldatmacayı yutmamıştır.
- Neden aldatmaca?
- Yasalarımıza göre mezhep temelli eğitim kurumu açılamayacağı bir yana... Bu okulda hangi program uygulanacak? Normal lise mi, imam hatip lisesi mi yoksa meslek lisesi programı mı? İmam hatiplerin amacı imam, hatip ve Kuran öğreticisi yetiştirmektir. İyi de Alevilikte imam ve hatip yok ki. Alevi lisesinde ne yetiştireceksin? Cemevleri için dede mi? Adama gülerler. Alevilikte çoğu Türkçe okunan topu topu birkaç dua vardır, bunun için 3 - 4 yıllık eğitime ihtiyaç yoktur.
- Sonuca gelirsek?
- Alevilerin talebi Alevi din adamı yetiştirilmesi değil, her inanca saygılı laik eğitimdir. Alevi düşmanı kafaların Alevi okulu açıyoruz demeleri karamizahtır.
HDP lideri Selahattin Demirtaş’ın haftalık grup toplantısında sadece tek cümle etmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a:
“Seni başkan yaptırmayacağız” sözü AKP’yi hop oturtup hop kaldırmaya yetti.
Bu mesaj Erdoğan’ın başkanlığını önlemek isteyen kitleleri HDP’ye yöneltir, HDP yüzde 10 barajını aşar, diye korkuluyor.
HDP yüzde 10 barajını aşarsa ne olur? Yalnızca Erdoğan başkanlıktan olmaz, AKP iktidardan da olur...
CHP, seçim sonrası oy dağılımına göre sandalye sayısını gösteren bir simülasyon yaptırmış... Örneğin:
AKP yüzde 42.6 oy alıyor... CHP yüzde 28... MHP Yüzde 15.. HDP yüzde 11...
Bu durumda:
Bugün Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100. yılı... Çanakkale’de kazanılan zaferler, dünya tarihinde eşine az raslanmış kahramanlık destanlarıdır. Fakir de düşse onurlu bir ulusun emperyalizmin tankına, topuna, gemisine teslim olmayabileceğinin ispatıdır. Bu toprağın insanları özgürlük ve bağımsızlık uğruna canını vermiş ama toprağını vermemiş, 250 bin şehidin kanı pahasına, emperyalistlere boyun eğmemiştir. Çanakkale’de deniz zaferinden sonra Mustafa Kemal’i tarih sahnesine çıkaran kara savaşları başlamış, bu savaşlar da yine saldırganların bozgunuyla sonuçlanmıştır.
Peki ülke bugün ne halde?
Balyoz komplosuyla başta Deniz Kuvvetleri olmak üzere tüm ordu çökertilmiş...
Küçük komşu Yunanistan’ın 16 adamızı işgal etmesine göz yumulmuş.
Mavi Marmara baskını sadece seyredilmiş... “Bundan sonra donanmamız Doğu Akdeniz’de kuş uçurtmayacak” efelenmesi lafta kalmış. Kıbrıs ile İsrail’in Ada’nın burnu dibinde petrol aramasına önce karşı çıkılmış sonra toz olunmuş.. Süleyman Şah Türbesi bırakılıp kaçılmış... Doğu’da meydan terör örgütüne bırakılıp asker kışlasına hapsedilmiş... Çözüm süreci adı altında ülke bölünme sürecine sokulmuş....
Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı kahramanı bir