Melih Aşık

Yüksek Seçim Kurulu 7 Haziran’da yapılacak milletvekili seçimlerine toplam 31 partinin girmeye hak kazandığını açıkladı. Genç Parti, Alternatif Parti, Hak ve Özgürlükler Partisi, Hak ve Eşitlik Partisi, Halkın Yükselişi Partisi o partilerden birkaçıydı. Bir partinin seçime girebilmesi için illerin en az yarısında ve bu illere bağlı ilçelerin üçte birinde örgütlenmiş olması gerekiyor. Acaba bu partiler bu koşulları yerine getirdi mi?
Eski milletvekili Yılmaz Hastürk, iş edindi, Yüksek Seçim Kurulu ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvurularla bu partileri araştırdı. Ve hayli tuhaf bir manzara ortaya çıktı. Örneğin 41 ilde örgütlenmiş bir partinin en az 9 - 10 bin üyesi olması gerekirken Hak ve Özgürlükler Partisi’nin toplam üye sayısının 997, Doğru Yol Partisi’nin 177, Alternatif Parti’nin sadece 57 olduğu görüldü. Genç Parti’nin Çankaya İlçe Başkanlığı adresinde “Peynirci” adlı bir market vardı.
Karmaşanın sebebi mi? Seçime girecek partilerin tespiti ilçe seçim kurullarına bırakılmış. Seçim kurullarında yargıçlar çok meşgul olduğundan işi memurlara devrediyor memurlar da araştırmadan beyana göre değerlendirme yapıyormuş. Şu anda seçime katılacak 31 partinin kaçı

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süreden beri kamuoyuna “Enflasyon - faiz ilişkisi” dersleri veriyor. Faiz diyor, enflasyonun nedenidir, faizi düşürürseniz enflasyonu düşürürsünüz... Önce enflasyon düşsün, sonra faiz kendiliğinden düşer, diyenleri cehaletle suçluyor. Merkez Bankası’na da bu “cehaletinden” ötürü hücum ediyor.
Faiz daha düşmeden düşecek beklentisi yüzünden bile dolar roketlendi, dün öğle saatlerinde yeni bir rekor kırdı, 2.4680’i buldu.
Ekonominin kuralı Erdoğan’ın söylediği midir? İktisatçı dostlar gülümsüyor:
- Türkiye yıllarca yüksek enflasyon yaşadı. Bu yüzden kimi iktidarlar tepetaklak oldu. Eğer faizi düşürmekle enflasyon düşseydi yıllarca enflasyona yenilmez o sorunu beş dakikada çözümlerdik.
Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz da ısrarla “Kısa vadeli faiz silahıyla uzun vadeli yapısal sorunları çözülemez” diyerek Saray’ı uyarıyor. Ama karşılığında “O işine baksın” cevabını alıyor.
Faize saldırı sonucu doların yükselmesi parasını döviz olarak ayakkabı kutularında saklayanlara yarıyor. Ama ekonomiye ve iş dünyasına büyük zarar veriyor.
Bu arada Bank Asya olayı patladı. Görüldü ki artık ülkede ne bağımsız kuruluşların ne kanunların borusu ötüyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün TESK heyetini kabulde yaptığı konuşmada lafı yine “Başkanlık Sistemi”ne getirdi. Bu sistemi neden istediğini bir kez daha anlattı. O bunu anlatırken, hemen hemen aynı dakikalarda AKP Sözcüsü Beşir Atalay düzenlediği basın toplantısında parti olarak gündemlerinde “Başkanlık Sistemi” diye bir konunun bulunmadığını... Son yapılan MKYK toplantısında da böyle bir konunun gündemlerine gelmediğini anlatıyordu.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz pazartesi günü toplanan Bakanlar Kurulu’nun ardından düzenlediği basın toplantısında Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç da “Başkanlık Sistemi” diye bir konunun gündemlerinde olmadığını, bu konunun Bakanlar Kurulu gündemine bile gelmediğini açıklamıştı.
Görüldüğü üzere “Başkanlık Sistemi” ne hükümetin ne de AKP’nin gündeminde yok. Muhalefet partilerinin tamamı, CHP, MHP, HDP bu sisteme karşılar. Her üç partinin genel başkanları salı günü yaptıkları grup toplantılarında bunu bir kez daha dile getirdiler. Eğer bu partiler milli iradeyi temsil ediyorlarsa demek ki milli iradenin neredeyse yüzde yüzü başkanlık sistemine karşı. Bu durumda söz konusu sistemi Tayyip Erdoğan ile AKP’li kuzusu Burhan Kuzu dışında isteyen,

Cumhuriyet gazetesi, Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer’den sonra, 37 yıllık mensubu Işık Kansu’nun da görevine son verdi. Işık, gazetesinin Charlie Hebdo eki vermesini eleştiren bir yazı yazmış, bu yazı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın müdahalesi üzerine sütuna konulmamıştı. Akın Atalay, yazının son bölümündeki şu sözlere takılmış, üzerine alınmış:
“...Cumhuriyet’in çeşitli bahanelerle hedef haline getirilmesinin ya da gösterilmesinin ve adeta kuşatılmasının, boğazlanmak istenmesinin perde gerisinde mutlaka kötü niyetler olduğu kanısındayım...”
Kısacası; Charlie Hebdo’nun fikir özgürlüğüne sahip çıkan gazete, 37 yıllık yazarının birkaç satırına tahammül edemedi. Ve bu bahaneyle işine son verdi.
Cumhuriyet çalışanları, gazete içinde liberal sağcı rüzgâr estirildiğini, Atatürkçü laik yazarlara karşı kampanya başlatıldığını, Işık’ın ilk kurban olarak seçildiğini anlatıyor.
Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer’in 4 aylık görevden sonra “başarısız” bulunarak ihraç edilmesi de aynı sebebe bağlanıyor. Tespit akla yakın... 4 aylık süre bir genel yayın müdürünün başarısını ölçmeye yetmez. Kaldı ki Utku Ankara bürosunun başında çok daha uzun süre başarılı bir çalışma

Gündemimiz başkanlık sistemi... Şimdi bunun ne tür bir sistem olacağı tartışılıyor.
Sanılır ki şu anda tasarlanan sistem ne ABD’deki ne Fransa’daki, ne benzer demokrasilerdeki sisteme benziyor.
Nasıl bir sistem tasarlandığı konusunda Erdoğan şu ipucunu veriyor:
“Parlamenter sistemde oy vermeyerek cezalandırdığınız bir parti koalisyon ortağı olarak karşınıza çıkabiliyor. Başkanlık sistemi bu gibi sakıncaları ortadan kaldırıyor.”
Anlaşılıyor ki bizim alaturka Başkanlık’ta koalisyon olmayacak, olursa da koalisyon hükümetinin sözü geçmeyecek, Başkan’ın görüşüne uymayan siyasi partilerin sesi kesilecek.
Erdoğan sık sık yargıdan yakınıyor. Örneğin Danıştay’ın kararlarını eleştiriyor. Anlaşılıyor ki yeni sistemde Başkan yargı kararlarıyla da bağlı olmayacak, hukukun üstünlüğü yerine Başkan’ın üstünlüğü sistem olarak karşımıza çıkacak.
Başkan bir nevi padişah olacak diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz...

Evet bu bazılarımız için sürpriz oldu.. Topluca Syrİza’nın iktidarını alkışlar, onun başarısından dersler çıkarmaya çalışırken.. Aleksis Çipras’ın ortağı Savunma Bakanı Pana Kammenos Kardak kayalıklarına bir düşmanlık çiçeği atıverdi. Ege’de ipler aniden gerildi.
Aslında gelişme sürpriz sayılmamalı.
Çipras’ın ortağı Bağımsız Yunanlar Partisi lideri Pana Kammenos şoven milliyetçi görüşleriyle tanınan 20 yıllık bir siyasetçi. Ordu, Kilise ve armatörlerle yakın ilişkisini burada da yazdık. Kammenos Savunma Bakanı olduğu gün ilk demecinde “yeni silahlanma programları için fon bulacağını, mevcut harçamaları sürdüreceğini ve yeni bir tehdit değerlendirmesi yapacağını” bildirmişti. Syrİza’nın askeri harcamaları azaltma sözünü de böylece rafa kaldırmıştı.
Syrİza’nın iktidarı konusunda baştan beri gerçekçi yorumlar yapan World Socialit Web Site WSWS yazarlarına göre, Aleksis Çipras aslında burjuva karakteri ağır basın bir siyasetçi olup Kammenos’la koalisyonu da seçim öncesi verdiği vaatlerden sapmaya mazeret için kurmuştur. Bu kaynağa göre, Çipras isteseydi Komünistlerin dışardan destekleyeceği bir azınlık iktidarı da kurabilirdi. Çipras’ın Kammenos’u tercihi, verdiği sözlerden

Adı toplu açılış töreniydi ama... Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Kırşehir’de toplu açılışlar yaparak, muhalefeti topa tutarak, halka “Yeni anayasa için iradenizi ortaya
koymalısınız” diyerek resmen seçim kampanyasını başlattı, adını vermeden AKP’ye oy istedi.
Cumhurbaşkanı, kapmanyanın odağına ‘başkanlık sistemi’ yerleştiriyor. Bugünkü sistem Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na ABD başkanında bile olmayan yetkiler verdiğine göre... Başkanlık adı altında bize özgü bir tek adam sisteminin tasarlandığı söylenebilir.
Haziran seçiminden sonra 4 yıl seçim yok. Her türlü baskı için en elverişli dönem yaşanacak. O döneme gidilirken yeni bir iç güvenlik yasasının hazırlığı yapılıyor. Polise bu tasarıyla yargı dışında hareket imkânı tanınırken aynı şekilde sosyal medya alanına da hukuk dışı uygulamalar hazırlanıyor.
Daha doğrusu hukuk dışı uygulamalara yasal koruma hazırlanıyor.
Ankara halen “Twitter’ı yasaklayacak bir yasa tasarısı üzerinde” çalışıyor. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen teklif Başbakan’a ve bakanlara yargı kararı olmaksızın site kapatma hakkı veriyor. Ayrıca... Örneğin, Fuat Avni’nin Twitter’daki bir hesabı kapatıldığında başka bir hesap açılıyor, o da kapatıldığında

İktidar, yasa dışı dinlemelerden fena halde şikâyetçi. Bir “Fuat Avni” ile dahi baş edemiyor. İktidar, yasa dışı dinlemeleri gerçekten önleyemiyor mu? Önleyemiyorsa neden? Bilgisayar teknolojisinde uzman bir isim, eski CHP milletvekili Tacidar Seyhan bakalım bu konuda ne diyor:
- Türkiye’de yasal dinleme yetkisine sahip üç kurum, üç uç var; MİT, Emniyet ve Jandarma İstihbaratı. İktidar, Cemaatle kapışmasından sonra bu üç ucun dışında nereye bağlı olduğu bilinmeyen 6 illegal ucu daha tespit ettiklerini açıkladı. Bu uçları bir türlü bulamayınca şimdi çözüm olarak TİB’in Dinleme Merkezi’ni ‘gömmek’ten söz ediyor. Bu çözüm değil, çünkü dinleyen illegal yapı bir başka yerden yeni uçlar çıkarabilir. Çözüm, bağımsız ve yeni bir altyapı oluşturmaktır. Bunun da ilk şartı özelleştirme adı altında yabancılara devrettiğimiz telekomünikasyon altyapımızı tekrar geri almaktır. Ayrıca dinlemelerin daha pek çok farklı yolları var. Mesela piyasada hâlâ seyyar ortam dinleme araçları cirit atıyor.
- İktidar Fuat Avni karşısında tamamen aciz mi?
- Biraz aciz, biraz da bunu muhaliflerini ezmek için kullanıyor. Gerçekten şikâyetçiyse bana başvursunlar, her türlü teknik yardıma hazırım!

Kobani