Dink komplosu!

20 Ocak 2015

Hrant Dink suikastından bu yana 8 yıl geçti... Cinayet dün kitlelerce bir kez daha lanetlendi. Davası ise sürüyor...
Aslında cinayet suikasttan kısa süre sonra aydınlanmıştı... Ne zaman mı? İçişleri Bakanlığı’nın müdahalesiyle valilikler kuşku altındaki emniyet mensuplarının soruşturulmasını yasakladığı zaman...
Bu sütunda 13 Ekim 2008 tarihinde, yani bundan 6 yıl önce Dink Davası avukatlarından Ergin Cinmen İstanbul ve Trabzon valiliklerinin yasağı hakkında şöyle diyor:
- Söz konusu illerin valilikleri ne İstanbul ne de Trabzon’daki polis şefleri için soruşturma izni vermediler. Bu karara itirazlarımız da reddedildi.
Ergin Cinmen gidişatı özetliyor:
“Şüpheliler açıkça korunup kollanıyorlar. Bunda bir kasıt vardır ve sorumlusu bugünkü siyasi iktidardır...”
İktidarın olayı örtbas etme çabası gayet açık olduğu halde entel geçinen... Kendilerine Hrant’ın arkadaşları süsü veren... O isimle gösteri yapan kişiler yıllarca cinayetin faili olarak Ergenekon’u gösterdiler. Cinayetin amacı çok muhtemelen ulusalcı kitleleri baskılamak ve Ergenekon davasına zemin hazırlamaktı. Hrant’ın dostları(!) bu komploya çanak tuttular. Dava sonunda rayına oturdu... Ne zaman mı? İktidar -

Yazının Devamı

Dilsiz miydik?

18 Ocak 2015

1930’a doğru, eski kafalılar Atatürk’ün dil devrimini eleştiriyor, Osmanlı dilinden Arapça ve Farsça sözcükler çıkarsa geriye bir şey kalmayacağını şöyle savunuyorlarmış:
- Arabınkini Arab’a, Aceminkini Acem’e geri verirsek bize kötü bir Buhara hırkasından başka bir şey kalmaz...
Atatürk ise onlara şu soruyu sorarmış:
- Tarihin akışını oradan oraya çevirmiş, yer yer bunca uygarlık ocakları kurmuş bir ulusun dili bu derece yoksul olabilir mi? Arapların etkisine girmeden önce devletler kurmuş bir milletin hükümet,hukuk,adalet gibi kavramlarla onur, namus, insaf, vicdan gibi yüksek duygulara birer ad vermemiş olması düşünülebilir mi?
Mustafa Kemal bu duruma uygun bir de fıkra anlatırmış...
Vaktiyle zengin bir köy ağası kentin hamamına gitmiş, yıkanmış, kurulanmış, giyinmek üzere bohçasına el ettığında bir de bakmış ki silahından başka her şeyi çalınmış. Başlamış hamamcılardan hesap sormaya. Hamamcılar ise ağanın şantaj yaptığını yoksa çalınan bir şey olmadığını ileri sürermiş. Sonunda ağanın tepesi atmış, silahını kuşanmış, çırılçıplak ayağa kalkmış:
- Peki ben hamama bu kılıkta mı geldim ağalar, diye sormuş...

Yazının Devamı

Hangi 5 polis?

17 Ocak 2015

Eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un “İN” adlı kitabında Baykal ile ilgili bölüm tartışma konusu olmaya devam ediyor. Sabri Uzun’un “Baykal’la ilgili kayıtlar kendisine önceden izlettirildi, ardından Baykal Pensilvanya ile telefonlaştı” şeklindeki iddialar Baykal tarafından reddedildi. Bu arada...
Sabri Uzun, Baykal komplosunu hazırlayan 5 polisin, başka başarıları nedeniyle ödül alan 35 polisle birlikte ödüllendirildiğini yazıyor. Ardından diyor ki:
“Deniz Baykal’ın görüntülerini kimlerin gizlice kaydettiği ve medyaya servis ettiği gerçekten merak ediliyorsa o taltif meselesi dikkatlice incelenmelidir.”
Sabri Uzun taltif olayının hangi tarihte, nerede gerçekleştiğini neden açıklamıyor?
Bildirirse Baykal’ı kaydeden polislerin adları da ortaya çıkabilir.
Kimdir o 5 polis? Sabri Uzun sayılarını biliyor, adlarını bilmiyor mu? Açıklamalı...

Atatürk’ün annesi

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, üç gün önce yani 14 Ocak günü Karşıyaka’daki mezarı başında anıldı. Atatürk’ün 1923 yılında ölen annesinin mezarı başında yaptığı duygulu konuşma ve sonunda ettiği yemin nedense pek hatırlanmaz. Yer darlığı nedeniyle o konuşmanın ancak son bölümünü aktarabiliyoruz. Atatürk an

Yazının Devamı

Tutmayın Perinçek’i

16 Ocak 2015

Ermeni Soykırımı iddialarının yalan olduğunu İsviçre’de dile getiren Doğu Perinçek’in aldığı cezaya karşı açtığı davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İsviçre’yi mahkûm etmişti. İsviçre’nin kararı temyiz etmesi sonucu Ermenistan’ın da müdahil olduğu bu dava AİHM Büyük Daire’de 28 Ocak 2015 tarihinde görülecek. Ancak Doğu Perinçek, yurtdışı yasağından dolayı davaya katılamayacak, savunma yapamayacak...
İktidar partisi ve devletin yapması gerekeni üstlenen Doğu Perinçek’in bir de elinin kolunun bağlanması ülkeyi yönetenlerin kimden yana oldukları konusunda kuşku yaratıyor.
Eğer istenirse Doğu Perinçek’e geçici izin verilerek Strasbourg’daki davada savunma yapması sağlanabilir. İzin verilmemesi o soruya yol açar: Kimden yanasınız?

Görmez’in görmediği

“Son 10 yılda İslam coğrafyasında 12 milyon insan katledildi. Buna ses çıkarmayan insanlığın sadece 12 kişiye düzenlenen bir cinayet sebebiyle ayağa kalkmasını ibretle izledik. İnsanlık bir an önce kendine gelmelidir.”
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e ait yukarıdaki sözler. Geçen gün Edirne’de düzenlenen 30. İl Müftüleri toplantısında yaptığı konuşmada aynen böyle dedi. O böyle deyince bize de bazı soruları sormak

Yazının Devamı

Nereden nereye!

15 Ocak 2015

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin önündeki Atatürk büstü iddiaya göre rüzgârdan yıkıldı. Bu olay üzerine Facebook’ta, “Yeni Türkiye’nin Yeni Öğrencileri” imzasıyla şu mesaj yayınlandı.
“Fakültemizin biz Müslümanların yıkamadığı putunu Allah’ın rüzgârı yerle bir etti. Elhamdülillah.“
Peki, “Eski Türkiye’nin, Eski Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi” nasıldı, derseniz... On yıl önce... Prof. Ferit Bernay’ın rektör, Prof. Osman Zümrüt’ün İlahiyat Fakültesi dekanı olduğu dönemde arkadaşımız Fahrettin Fidan fakülteyi geziyor. Gördükleri karşısında şaşkınlığını şöyle anlatıyordu:
“İlk şaşkınlığımı fakültenin girişinde Atatürk’ün büstü görmem, bana fakülteyi gezdiren Dekan Osman Zümrüt’ten önünde Atatürk büstü bulunan tek ilahiyat fakültesi olduklarını gururla anlatması üzerine yaşamıştım. Binanın içine girince bir başka şaşkınlık daha yaşadım. Odalardan biri, kız öğrenciler için kuaför olarak düzenlenmişti ve pek çok kız öğrenci saçlarını kapamak bir yana, derslere saçlarını yaptırdıktan sonra giriyordu. Öğrenciler türban takmıyordu. Mezuniyet töreninde her öğrenciye içinde bir adet Kuran-ı Kerim, bir adet Atatürk’ün Nutuk’u ve bir adet Turgut

Yazının Devamı

Sıfır yılı...

14 Ocak 2015

Ülkedeki tabloyu yalnızca dünkü haberlere bakarak anlamak mümkün...
Torba yasaya madde konuyormuş... Bakırköy’deki 16/9 gökdelenleri dahil ne kadar kaçak yapı varsa af geliyormuş.
Boğaz’da binalara bir kat fazla çıkma izni veriliyormuş.
Devlet Hava Meydanları çalışanları fişleniyor, siyasi eğilimleri beğenilmeyenler atılıyormuş.
Hükümet üyelerinin yakınları memur sınavlarına girmeden devlet görevlerine atanıyormuş.
Hapisteki son subaylar çıkmış. Askeri casusluk, Ergenekon, Balyoz, ÇYDD, Poyrazköy aklınıza hangi dava gelirse hepsinin devlet içindeki çeteler tarafından düzenlendiği anlaşıldı.
Haksızlık, hukuksuzluk, kayırmacılık, hak yeme, para yeme. tekmili birden bu sinemada.

Yazının Devamı

Ateşe benzinle!

13 Ocak 2015

Paris’te pazar günü 1 milyon kişinin teröre karşı dayanışma gösterisi yaparak yürümesi elbet mutluluk veren bir olaydı... Acaba o gösteriye katılan dünya liderleri, bugüne kadar yaptıkları hataları bir yana bırakıp teröre karşı gerekli ve yeterli önlemleri alacaklar mı?
Acaba Türkiye olup bitenlerden ders çıkaracak mı?
Hiç sanmıyoruz...
Tam tersine bizim iktidar ateşin üzerine benzinle gidiyor...
Geçen haftaki gazetelerde haberleri okumuş olmalısınız...
ABD ile “Eğit Donat” projesinde anlaşmaya yaklaşılmış.
Martta başlayacak programda yılda 1500-2000 isyancı militanın Türkiye’de eğitilmesi ve Suriye topraklarına gönderilmesi planlanıyor.

Yazının Devamı

Gazeteciler günü

11 Ocak 2015

Dün “Çalışan Gazeteciler” günüydü. Aslında bu günü “Çalışamayan Gazeteciler” günü yapmak daha doğru... Çünkü çalışamayan gazeteciler hem çalışanlardan daha kalabalık, hem daha zor koşullarda yaşıyor.
Üstelik çoğu da ilkelerinden taviz vermediği için kapı dışarı edilmiştir.
Onlara saygı ve selamlarımızı iletelim... Tarihin kuyusuna inelim...
#Tarih dergisinden okuyoruz...
Gazeteci Ahmet İhsan Tokgöz, Abdülhamit’in son matbuat müdürü (sansürcüsü) kılkuyruk lâkaplı Ebulmukbil dönemindeki sansürü anlatıyor.
“Hamidiye suları yeni akıtılmış, çeşmeler açılmıştı. Doktor Besim Ömer Paşa, sular üzerine bir makale yazmıştı. Yaşlı bir adamın çeşme başında dua edişini gösterir artistik bir renkli resim, makaleyle birlikte basılacaktı. Sansür buna sual işareti koydu...”
Neden sual işareti koyduğunu sansürcü başı şöyle izah ediyor;

Yazının Devamı