Balyoz davasında eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman hâkim önünde sanıkları temize çıkaran açıklamayı yaptılar:
- Balyoz’u basından öğrendik... Herhangi bir darbeyi önlememiz söz konusu değildir.
İki paşa bunları Balyoz davası görülürken bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklasalar... Veya tanıklık için başvurup mahkemede dile getirseler... Davanın seyrini değiştirebilirlerdi... Çünkü dava darbe teşebbüsünün yukardan engellendiği esası üzerine kurulmuştu. Gerçi her iki paşa bu gerçeği basına cılız seslerle ifade etmişlerdi ama... Sesleri kayboldu gitti. Basın da kurgulanmıştı. Sayısız gazeteci ve yazar, kimi görevli kimi gönüllü, Balyoz iddialarının sahiciliğini savunmayı misyon edindiler. Bunun çok açık komplo olduğunu baştan itibaren savunan bizleri ise darbecilerin safına koydular. Elbet, cibilliyetten sınıfta kaldılar.
Bu komplo hangi merkezlerde kurgulandı? Mehmet Baransu’nun bavulu nerede hazırlandı? Adaleti göz göre göre çiğneyen, kurgulanmış savcı ve yargıçlar hangi merkezden rüzgârlanıyordu? Sırada bunların ortaya çıkarılması var...
Balyoz yüzlerce subayın haksız yere hapis yatırılmasının ötesinde TSK’yı yere serme
Daha düne kadar her şey çok güzel, her şey rayında, her şey pespembeydi muhteremlere göre. Açılım süreci tıkır tıkır işliyor, analar artık ağlamıyor, 100 yıllık Kürt sorunu ha çözüldü ha çözülüyordu. Ne var ki dikişler patlamaya, başladı. Yıllardır gizledikleri gerçeği artık kendileri de itiraf etmeye koyuldular...
İlk itiraf çiçeği burnunda Başbakan Danışmanı Etyen Mahçupyan’dan geldi.
“Güneydoğu’da kamu düzeni şu anda PKK’nın elinde.”
Onu İçişleri Bakanı Efkan Ala izledi.
“Şehirlere inmeye başladılar. Ve şehirlerde de hâkim olmaya başladılar.”
Son noktayı Afyon’daki toplantıda Başbakan Ahmet Davutoğlu koydu.
“Güneydoğu Anadolu’da vergi görünümünde haraç toplamaya, mahkeme toplamaya, belediye varsa bir başka belediye kurmaya çalışanlar... Bunlar da başka paralel yapılanmadır.”
Türkiye’nin uzun süredir bilgisi sınırlı, anlayışı kıt, kentli kültürden uzak, nitelik fakiri politikacılar tarafından yönetildiği genel kanı... Bu yüzden ülke içinde hayat zehir oluyor, dışarıda itibarımız baş aşağı gidiyor.
Bu neden böyledir? Türkiye’yi neden kalitesizlik yönetiyor?
Gelin Bernard Lewis’in İslam’ın Siyasal Söylemi adlı kitabından bir bölüm okuyalım:
“Türkiye’de yazarlar, düşünürler, üniversite profesörleri ve işadamları dünyadaki benzerleri düzeyinde yetenekli, iyi eğitilmiş, deneyim sahibi kişiler olmalarına karşın siyasal sistem, bu insanları son derece etkin bir biçimde iktidardan uzak tutacak şekilde tasarlanmıştır.
Bunun doğal sonucu olarak da Türk demokrasisi engellenmiş durumdadır. Başka hiçbir ülkede eğitimli seçkinlerin düzeyiyle siyasal sınıfın düzeyi arasındaki fark, Türkiye ölçüsünde büyük değildir.
Onlarca yıldır Türkiye’nin önemli siyasal partileri bir tek kişi ya da kimi zaman işbirliği içindeki küçük bir grup tarafından yönetilmiştir. Bu kişiler ise kamu görevi için tek bir ölçütü kullanarak seçim yaparlar: ‘kör bir itaat’... Yalnızca dalkavuk kabul edilir, bağımsız düşünürlerden ölümcül salgın virüsü taşıyorlarmış gibi kaçılır.
Güneydoğu’da PKK her geçen gün biraz daha güçleniyor... 7 Ekim’de Türkiye’yi sarsan kanlı gösteriler yaptılar... 41 yurttaşımızı öldürdüler... Hemen her gün pusu kurarak polisleri ve askerleri vuruyorlar. Güvenlik güçleri Güneydoğu’da sokağa çıkamaz oldu.
Durum bu iken... Ülkenin güvenliğinden sorumlu en üst kuruluşu MGK’nin önceki gün yaptığı 10.5 saat süren toplantıda ele alacağı konu Güneydoğu ve devletin Güneydoğu’daki varlığı olmalıydı.
Açıklamadan anlaşılıyor ki toplantıda Güneydoğu da görüşülmüş ama çerez kabilinden. Esas görüşülen T.C.’nin devleti değil, iktidarın kendi varlığına en büyük tehdit olarak gördüğü “Paralel Devlet” olmuş. Anlaşılan o ki iktidar ve MGK için önce “Paralel Devlet”in halli önemli. O iş tamamlanıncaya kadar Güneydoğu’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti diye bir devlet kalırsa sıra ona da gelecektir herhalde!
Peki paralel devlet neden bu kadar önemli? Çünkü iktidarın sabıka dosyaları onlarda. İktidar için önemli olan da devlet ve millet değil kendi varlığı. Böyle olunca öncelikli hedef Cemaat... Ve Cemaatin para kaynakları... Aylardır kamuoyunu ikna edici kanıtlar bulamadılarsa da... Aramaktalar.
Sınırlar kalksın!
PKK/KCK örgütünün Avrupa
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda iki resmi geçit yapıldı. Biri Ankara’da, diğeri Güneydoğu’da... Güneydoğu’daki geçit daha coşkuluydu... Haberi okuyalım:
“Karadan gelen peşmergeler sabahın erken saatlerinde Habur’dan girdi. 40 araçlık konvoyda uzun menzilli top, zırhlı araçlar, kamyonlar yer aldı. Peşmerge konvoyunu yol boyunca binlerce kişi Kürdistan ve PKK bayraklarıyla karşıladı, ‘Biji Serok Obama’ (Yaşa Önder Obama) sloganları atıldı...”
Böylece 29 Ekim’de topraklarımızda peşmergenin resmi geçit yapmasına izin verildi. Kim tarafından? Bizatihi Türkiye’yi yönetenler tarafından. Strateji uzmanı Cahit Dilek’in deyimiyle:
“Buna her kim karar verip planladıysa resmen Türkiye’nin kendi elleriyle PKK ve Barzani lehine psikolojik operasyon yapmasını sağladı. Peşmerge kurtarıcı kahraman ordu rolünde geçit yaptı.
Yöre halkının coşkun tezahüratı da eklenince içe dışa şu mesaj verildi; Türkiye’nin güneydoğusu Türkiye’den kopmuştur! En azından görüntüler bu algıyı yarattı...”
***
Gelelim oynanan oyunun boyutlarına...
Dün Soma’da söndürdük hayatları, bugün Karaman’da... İş cinayetlerinde, maden kazalarında kayıp vermediğimiz gün hemen hiç kalmadı. Bilime - teknolojiye sırtını çevirmiş, paraya tapan, insana sevgisi ve saygısı olmayan, inanç sömürüsüyle ayakta duran anlayış hayatımıza egemen oldukça bu ölümler hep olacak. Bakmayın sahte gözyaşlarına... Bazılarının umurunda değil ölen insanlar... Tabii eğer ölen kendileri ve aileleri değilse...
***
Başbakan diyor ki:
- Esad’ı devirmek için koalisyon kurarsak üsleri de açarız...
Bu Esad saplantısı yüzünden Türkiye’nin başına açılmadık bela kalmadı. Hâlâ akıllanmadılar.
Nedir dertleri? Ortadoğu’da bir baştan öbür uca Sünni Müslüman iktidarlar oluşturmak. Mısır’da iflas ettiler... Tunus’ta seçimi kaybettiler. Ders almadılar. Peki Suriye’de Müslüman Kardeşler iktidar olursa ne olacak?
Ülke bölünüp parçalanacak... Din ve mezhep savaşı başlayacak. Irak’taki gibi oluk oluk kan akacak...
Tunus’ta seçimleri laik çizgideki Nida Tunus (Tunus’un Çağrısı) adlı parti kazandı... Böylece Tunus, Arap dünyasında laiklerin seçimle iktidara geldiği ilk, İslam dünyasında ise Türkiye’den sonra ikinci ülke oldu... Neden Tunus diğer Arap ve İslam ülkelerinden farklı bir süreç sergiledi... Elbet çeşitli sebepleri vardır. Önemli bir sebebi de bize geçen yıl Türkiye’yi ziyaret eden Tunus Cumhurbaşkanı Moncef Marzouki, 29 Mayıs’ta TBMM’deki konuşmasında anlatmış ve demişti ki:
“Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk aslında sadece ülkenizde yeni bir siyasi sistem kurmamıştır, aynı zamanda bilmeden bağımsızlığından bugüne kadar Tunus’ta egemen olan sistemi de belirlemiştir. Modern Tunus’un kurucusu, lideri El Habib Burgiba, Atatürk’ü kendisine, hem şahsiyet olarak hem de düşünce olarak örnek almıştır. Türkiye bugün Tunus’ta geçerliliğini devam ettiren siyasi güçtür ve örnek olarak alınmaktadır. Bu şekilde, Türkiye, hem laiklerin hem de ılımlı İslamcıların örneği olmaktadır...”
* * *
Atatürk ve laik Cumhuriyet’in soluğu yılların ötesinden dolaşıp bugüne ulaşıyor, ona saygı gösterenlere yol gösteriyor. Darısı başımıza...
İngilizlere inat...
Türkiye’de
Tunceli’de inşa edilmekte olan “PKK Sehitliği” bitene kadar devlet ilgilenmemişti. PKK, söz konusu şehitliği geçtiğimiz cumartesi günü törenle açacağını duyurunca Tunceli Valiliği aniden harekete geçti... Şehre giriş - çıkışları yasaklayarak törene izin vermedi. HDP Muş Milletvekili Demir Çelik dün düzenlediği basın toplantısında, söz konusu şehitliğin açılış töreni için HDP yetkililerinin 17 Ekim’de Vali ile görüştüklerini... Sınırlı katılım ve şova dönüştürülmemesi koşuluyla törene izin aldıklarını açıkladı.
Devlet PKK’nin törenine de izin vermiş ancak son dakikada ne olduysa tören yasaklanmış!
Gelelim dünkü basın toplantısında Demir Çelik’e yöneltilen sorulardan ikisine;
- Devletin “şehitlik” olayı nedeniyle Tunceli’ye giriş çıkışları yasaklamasını “Anayasa’daki seyahat özgürlüğü ihlal edilmiştir” diyerek eleştirdiniz. PKK yandaşları da sık sık yol kesip seyahat özgürlüğünü kısıtlıyorlar ama onları eleştirdiğinizi hiç duymadık. Acaba neden?
- Konuşmanızda, “Biz birlik içinde yaşamak istiyoruz. Bayrağa, sembollere, kimliğe saygı duymayan bir iktidar çözümden yana olamaz” dediniz. Türk bayrağını yakanların, Atatürk heykellerini yıkanların birlik içinde yaşamak