2003 yılında Amerikan askarlerinin ülkemizde konuşlanmasını da öngören 1 Mart tezkeresinin Meclis’te takılmasına sebep olduğu söylenen kişilerden biri de “Hoca” idi.
Kimdir bu Hoca? Gazeteci Gürkan Zengin’in “Hoca” adlı yeni kitabında anlattığı ve övdüğü bu “Hoca”, Başbakan Ahmet Davutoğlu’dur.
Davutoğlu 2003 yılında dış politika danışmanı idi. Oy yetkisi yoktu. Ama yönetim katında etkiliydi. O yüzden tezkerenin Meclis’te takılmasında baş sorumlulardan biri görülmüştü.
Davutoğlu, sözü geçen kitapta, tezkereye karşı oluşunu özetle şöyle anlatıyor:
* Bu topraklarda herhangi bir kardeş kavim ile karşı cephe olarak savaşmamız doğru olmaz.
* Ben Kürtlerle ve Araplarla yani herhangi bir halkla doğrudan çatışmanın Türkiye’nin çıkarına olduğu kanaatinde değilim.
* Yine de bu riski bir gün ülke savunması için göze alabiliriz.
Okulları, bankaları, bankamatikleri, kütüphaneleri, dükkânları, heykelleri yakıp yıktılar... 34 vatandaşın ölümüne yol açtılar... Bahane, Kobane idi. Ama Kobane’den önce de okulları, yakıyor, yolları kesiyor, heykelleri yıkıyor, bayrakları indiriyorlardı...
Türkiye IŞİD terörüne karşı gereken mücadeleyi yapmıyor diye ortalığı yakıp yıkanların IŞİD’den farkı neydi?
Hükümet bu azgın terör karşısında melek tavrını sürdürüyor.
Yeni bir çözüm süreci taslağı hazırlanmış.
Taslak 6 maddelik bir takvimden oluşuyor. Buna göre ilk aşamada İzleme ve Koordinasyon Kurulları hayata geçirilecek. İkinci adım olarak önümüzdeki şubat ayında “geri çekilme” öngörülüyor. Üçüncü adım; PKK’nin Türkiye’ye karşı silah kullanmaktan vazgeçtiğini açıklaması. Vb.
Peki geçen yılın başlarında açıklanan çözüm süreci zaten ilk aşamada PKK’nin sınır dışına çekilmesini öngörmüyor muydu?
PKK militanlarının sözde Türkiye’yi terk ederken çekilmiş fotoğrafları yayınlanmadı mı?
Ünlü Fransız siyasetçi Talleyrand’a hayatının son demlerinde sormuşlar:
- Şeytanı lanetlemeyi düşünüyor musunuz?
- Giderayak yeni düşman kazanmaya gerek yok, demiş...
Türkiye’yi yönetenler bunun tam tersini yapıyor... Giderayak adım adım portföye yeni düşmanlar ekliyor...
Satranç oynamasını biliriz, diyor Davutoğlu... Cumhurbaşkanı da gittiği yerlerde çocuklara satranç tahtası dağıtıyor...
Ne var ki Türkiye’nin düştüğü durum bu ikilinin bir hamle sonrasını dahi düşünemediklerini gösteriyor.
İki ölümcül hata yaptılar;
Meclis’ten geçen tezkere Türkiye’yi hangi badirelerin içine sürükleyecek... Hedef Esad mı, IŞİD mi, PYD mi? Kimse bilmiyor. ABD biliyor. Başkan özel temsilcisi E.Org. John Allen Washington’dan yola çıkıyor... Birkaç gün içinde Türkiye’de olacak...
CHP Milletvekili Osman Korutürk Meclis konuşmasında tutarsızlıklara dikkati çekiyor:
- Başbakan ve Cumhurbaşkanı bu tezkereyi “Türkiye’ye yönelik terör tehdidine karşı güvenliğimizin sağlanması” olarak izah ettiler. Terörle mücadele yurtdışına asker göndermekle mi olacak? Terörle mücadeleyi yapmak için önce kendi sınırlarınızı tamamen kapatmanız, geçilmez hale getirmeniz lazım. Sınırlarınızdan yapılan ticareti mutlaka engellemeniz lazım. Memleketin içinde dolaşan IŞİD unsurlarını takip altına almanız lazım. Bunları kovuşturmanız, tevkif etmeniz, mahkemeye sevk etmeniz, yurt dışı edebileceklerinizi etmeniz lazım. Terörle mücadele böyle yapılır, yurtdışına asker göndermekle yapılmaz...
Osman Korutürk şöyle devam ediyor:
- Obama açıklama yaptı, “Kara harekâtı yapmak istemiyorum” diyor. Obama’nın yapmak istemediği harekâtı Türk askerine siz mi yaptıracaksınız? Gepegenç çocukları oraya götürüp siz mi kırdıracaksınız?
Korutürk
Cumhuriyet hükümetleri yıllar yılı emperyalist sömürünün, cehaletin, kanlı kavgaların içinde debelenen Ortadoğu’nun hep uzağında durdular. ABD’nin emperyalist politikalarının aleti olmadılar.
Turgut Özal, Körfez Savaşı sırasında o role soyunmak istedi ancak kendi partisinden bile destek bulamadı.
Şimdi AKP; ABD’nin cephe ülkesi ve piyadesi rolüne soyunuyor...
TBMM’den geçen tezkere Türkiye’yi sonu bilinmez maceraların, bin yıl sürecek kavgaların içine sokuyor.
PKK terörüyle başa çıkamayan AKP bir de IŞİD terörüyle savaşa soyunuyor.
Türkiye terör örgütlerinin hedefi haline getiriliyor.
Büyük şehirler sabotaj korkusu altına sokuluyor.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçen hafta Irak - Suriye hattında bize biçilen rolü açıklamıştı:
- Türkiye cephe hattında yer alacak...
ABD’nin çizdiği plana uygun hazırlanan tezkere bugün TBMM’de görüşülecek. Tezkerede en fazla tartışma yaratacak konu öyle anlaşılıyor ki, yabancı askerlere Türkiye’de konuşlanma izni olacak. Eski CHP milletvekili Onur Öymen, tezkeredeki tutarsızlıkları ve gizli niyetleri yorumluyor:
- Hükümet, Suriye ve Irak üzerinden Türkiye’ye saldırı gelebilir, gerekçesiyle Meclis’ten ülke dışına asker gönderme yetkisi istiyor. Oysa buna hiç gerek yok. Çünkü Birleşmiş Milletler yasasına göre her ülkenin kendini koruma hakkı var. Sana bir saldırı olursa gereğini yaparsın.
- Aynı gerekçeyle ülkeye yabancı asker kabulü için de izin istiyor?
- Hiçbir yabancı ülke terör örgütlerinin bulunduğu Irak ya da Suriye’ye kara askeri gönderelim, demiyor. Ama ne hikmetse! Türkiye’ye gönderelim diyorlar. Peki, ne yapacak bu kara askerleri ülkemizde? IŞİD’e karşı savaşıyoruz diyen ÖSO ve PYD gibi PKK uzantısı örgütleri eğitip silahlandıracaklar. Ülkemiz üzerinden yoğun bir silah ve asker trafiği yaşanacak. Sonuçta Türkiye terör örgütlerinin hedefi haline gelecek.
Anketten çıkan sonuca göre CHP seçmeninin yalnızca yüzde 8’i “bebelere türban”a evet diyor. Yüzde 92’si karşı. Peki bu konuda Y -CHP’nin yöneticileri ne düşünüyor? Önce Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na kulak verelim.
“Türkiye’nin dünya kadar sorunu var. Vatandaş borç batağı içinde, biz neyi tartışıyoruz. 5 yaşındaki çocuğa, 7 yaşındaki çocuğa türban takalım diye gündeme getiriyorlar. Bunlar doğru değil. Biz şimdi çocuğu alıp siyasi meta, siyasi unsur haline getiriyoruz. Yazık, günah bizim çocuklarımıza. Başörtüsü konusundan medet umarak dikkatleri başka yere çekmek istiyorlar. Bu tuzağa düşmemek lazım.”
Görüldüğü üzere Kemal Bey, okulda türbanın laik eğitime, çağdaş ölçülere, Anayasa’ya temelden aykırı olmasına... Kısacası esasa ilişkin tek bir söz söylemiyor. Söylediği; iktidar türbanla çocukları siyasi meta olarak kullanıp gündemi değiştirmeye, dikkatleri başka yerlere çalışıyor, biz bu tuzağa düşmeyeceğiz.
Peki, yardımcısı... Hülle ile dinci cenahtan transfer ettiği Mehmet Bekaroğlu aynı konuda ne diyor? CNN Türk’te dinledik:
“Eğitimin bu kadar sıkıntısı varken, öğretmenlerin bu kadar derdi dururken, İstanbul’da 60-70 kişilik sınıflar varken hâlâ türban konusunun
Cumhurbaşkanı Erdoğan adeta kükredi:
- Ey dünya, IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da PKK gibi bir terör örgütü ortadayken niye ayaklanmıyorsun? Ona niye sesin çıkmıyor? Ona karşı niye ortak mücadele verelim demiyorsun?
Barack Obama BM Genel Kurulu’nda IŞİD terörüne ilişkin diyor ki:
“Hiçbir Tanrı bu terörü haklı bulmaz. Çekilen hiçbir acı bu eylemleri haklı kılmaz. Bu şeytanlar grubuyla hiçbir müzakere yapılamaz. Bunlar gibi katillerin anlayacağı tek dil kuvvettir. Amerika Birleşik Devletleri geniş bir koalisyon gücüyle birlikte bu ölüm şebekesini dağıtacaktır.”
Bunları söyleyen ABD Başkanı PKK’yi da terör örgütü olarak kabul ediyor ama Türkiye’nin mücadele etmek yerine masaya oturup siyasi çözüm bulmasını öneriyor...
O yüzden, PKK, Güneydoğu’da ortalığı kasıp kavururken, Ankara “barış süreci” adı altında teröre karşı taviz süreci yürütüyor. Muhalefet de peşinden gidiyor.
Türkiye’nin geçmişteki Terörle Mücadele Özel Temsilcisi e. Org. Edip Başer, yazdığı “Kanatsız Uçmak” adlı kitapta o yıllara ait gözlemlerini aktarırken ABD’nin PKK’yi dördüncü derecede tehlikeli örgüt olarak gördüğünü söylüyor ve devam ediyor: