BBC Türkçe Servisi “Atatürk’ün yenilenen Selanik’teki evinde düş kırıklığı...” başlığıyla verdiği haberde “evin özgün halinden eser kalmadığı”nı anlatıyor...
Haberde eski evde sergilenen eşyalar ile Atatürk’ün özel eşyalarının yeni binada yer almadığı belirtilerek deniyor ki:
“Yetkililer, Atatürk’ün eski evdeki eşyasının, ‘Ankara, Samsun ve İznik’teki müzelere dağıtıldığını’ söylüyor. Gerekçe olarak da ‘Eski evdeki eşyanın aslında Atatürk’e ait olmayıp, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu eve yerleşen bir Yunan ailesine ait olmasını’ gösteriyorlar...”
Eşya Atatürk ve ailesine ait değilse neden Ankara, Samsun, İznik’teki müzelere gönderiliyor?
Bu arada Atatürk’ün şahsi eşyası neden dağıtılmış... Bunların hesabını hükümetin vermesi gerekir...
Fazıl Say’a 10 ay...
Fazıl Say’a 10 ay hapis cezası verildi!
Başbakan Erdoğan temel atma töreni için Bilkent’e giderken yol üstünde pankartlar açılmış... Başbakan konuşuyor:
“Pankart açmışlar; ‘Yol istemiyoruz orman istiyoruz’... Böyle bir pankart olur mu ya? Üniversite gençliği bu pankartı açıyor, bunu düşünebiliyor musunuz? Orman isteyenler için ormanlar bol. Gidebilirsiniz ormana. Yol medeniyettir. Yolu olmayanın, suyu olmayanın medeniyeti konuşması mümkün mü? Ormansa sizleri ormanlara gönderelim, gidin ormanlarda yaşayın...”
Aslında söylemeye gerek yok, kimse yol yapılmasın demiyor... Ama ormanları gereksiz yere tahrip etmeyin diyorlar.
Nitekim aynı saatlerde Çevre Bakanı Bayraktar, ODTÜ rektörlüğünün teklifini kabul ettiğini, ODTÜ arazisinden ağaçları kesmemek için tünel geçirileceğini açıklıyor. Demek ağaç kesmeden yol yapmak mümkünmüş... Öğrenciler de günlerce bunun için canlarını ortaya koyup direnmemişler miydi? Üçüncü köprüde binlerce ağacı kestikten sonra güzergahı yanlış saptamışız diyerek yutkunan da bunlar değil mi?
Orman isteyenler için ormanlar bol, diyor Başbakan. Ne gezer? Türkiye’nin orman alanı 201 bin kilometre kare. Türkiye ormanı yüzölçümüne kıyaslandığında dünyada 104. sırada... Öyle bol falan değil...
İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş hafta sonunda konuşma yaptığı konferansta:
“Esasında meydanlarda ağaç olmaz. Ama bizim insanlarımız meydanda da ağaç istiyor...” demiş... Biraz doğru... Meydanlarda pek ağaç yoktur... Ama heykeller, anıtlar vardır.
Peki dünya metropolü İstanbul’un meydanlarında heykel var mı?
Yoksa heykeller giderek kayıp mı oluyor?
CHP İBB Meclis üyeleri Hakkı Sağlam ve Serdar Bayraktar geçen ocak ayında bir önergeyle Başkan Kadir Topbaş’a sordular:
“İstanbul’da sanat eserleri heykeller kaldırılmıştır. Kaldırma gerekçesi nedir? Kaldırma talimatını kim vermiştir? Bu heykeller şu anda nerede bulunmaktadır?”
Önergede kaldırılan heykellerden örnekler de verildi...
Düşürülen Suriye helikopteri ile ilgili merak çeken soruları CHP’li Umut Oran sordu:
- Sınırımızı 2 kilometre ihlal ettiği belirtilen Mİ-17 tipi helikopter, Türk F-16’larınca vurulmasının ardından nasıl sınırdan 2 km uzağa düşer?
- Füze ile vurulan helikopterin pilotunun paraşüt takıp atlayacak zaman bulması mümkün müdür?
Bu soruların aydınlanmasını beklerken videoda Suriyeli pilotların yere düşer düşmez “Allahu Ekber” nidaları arasında vuruluşunu izledik. Vuranlar bizim müttefikler! El Kaide uzantıları... Biz ipten kazıktan kurtulmuş bu savaş suçluları ile ittifak halinde Esat’ı devirip Suriye’yi kurtaracağız... İster inanın ister inanmayın!
Dışişleri Bakanı mutluydu... Sevincini şöyle dile getirdi:
“Kimse bir daha Türkiye’nin sınırlarını ihlal etme cüretini gösteremeyecektir.”
Oysa daha geçenlerde Şanlıurfa Valisi:
Yeni eğitim yılı başladı... Anneler, babalar minikleri süsledi püsledi, karınlarını doyurdu, ellerine defteri kalemi verip büyük umutlarla okula yolladı.
Peki okulda bu çocukların önüne ne konuluyor... Onların beyinleri hangi gıda ile besleniyor...
Eğitim İş Sendikası eğitimin durumunu dünkü bildirisinde şöyle özetliyor:
“Ülkenin geleceğini akıl, bilim ve sanatın değil, dogma, hurafe ve inançların belirleyeceği bir toplumsal yapının oluşumuna zemin oluşturan 4+4+4 düzenlemesi; eğitim sistemini bugün içinden çıkılamaz hale getirmiştir...”
Osmanlı’nın küle dönüşmesinden ve bölgedeki yıkımlardan ders çıkaran Cumhuriyet idaresi ülkenin rotasını Batı’ya çevirmişti... Ortadoğu’da ne bilim vardır, ne sanat, ne spor, ne sanayi, ne analitik düşünce, ne sorgulayıcı zihin... Türkiye o yüzden kulvarını değiştirmiş, Batı’yla ve “muasır medeniyet”le yarışmaya yönelmişti.
Günümüzde ise Batı’ya kapanan, laikliği boşlayan, Cumhuriyet’i olmamış sayan ve ister istemez tekrar Ortadoğu kulvarına giren bir Türkiye söz konusu. Bu kulvar bizi çağdaşlığa götürmez... Bu eğitim sisteminden çağdaş yarışta başarılı olacak gençler çıkmaz. Bu kulvar bizi Batılı ülkelerin oyuncağı olmaktan
Başbakan hafta başında işaret fişeğini attı:
“28 Şubat’ta sermayenin, bazı gazetecilerin katkısı yok muydu? Bunlar neden yargılanmıyor ben merak ediyorum.”
Yandaş medya derhal durumdan vazife çıkardı... Başlıklar atıldı:
“Sıra sivil generallerde”
“28 şubatın sivil ayağı neden yargılanmıyor”
“28 Şubat sermayesi neden yargılanmıyor...” vs...
Bu gazetelere göre... Genelkurmay’ın ziyaretçi defteri inceleniyormuş..
PKK’nın tehditleri üzerine hazırlanışı hızlandırılan demokrasi paketinin içinde ne var? Doğrusu bilmiyoruz... CHP Sözcüsü Akif Hamzaçebi diyor ki:
“Adı demokratikleşme ama paketi toplum bilmiyor. Ana muhalefet partisi bilmiyor... Eğer bütün toplum talebini karşılayan bir paket hazırlıyorsanız bu paketin içeriğini önceden toplumla, siyasi partilerle, herkesle paylaşmanız gerekir....”
Paketin içeriğini halk bilmiyor ama sanılır ki Abdullah Öcalan biliyor...
Sonradan yalanlanmasına rağmen basında paketin İmralı’ya götürülerek görüş alındığı yolunda haberler çıktı.
Hazırlık toplantılarına MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da katılması, paketin önemli ölçüde PKK’nın talepleriyle ilgili olduğunu gösteriyor...
Kürtlerin haklarıyla ilgili bir demokrasi paketi hazırlanabilir. Ancak böyle bir paketi PKK ve Öcalan’ın isteği üzerine, onların zorlama ve yönlendirmesiyle yapıyor görüntüsü verince... Terörle pazarlık ediyor ve onlara boyun eğiyor durumuna düşüyorsunuz... Bu şekilde hem halkın güvenini ve moralini kırıyor... Hem de karşı tarafa cesaret veriyor, şımartıyorsunuz...
Sözcü’de okuduk... Diyarbakır’daki son mitingde kırmızı maskeli gençler megafonla bağırıyor:
Amerikalı emekli ordu ve istihbarat mensuplarından oluşan bir uzmanlar heyeti, Başkan Obama’ya bir “muhtıra” verdi...
Bu muhtırada heyet:
“Suriye’de 21 Ağustos’taki kimyasal gaz saldırısını Beşar Esad’ın düzenlediğini bizim kaynaklarımız doğrulamıyor” diyor... Peki kim tezgahladı bu olayı?
Amerikalı heyet, kimyasal gaz saldırısını “Suriye muhalefeti, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin ortaklaşa düzenlediği”ni iddia ediyor (muhtıranın tam metni: consortium news’da)...
Amaç: ABD’yi savaşa sürükleyecek bir olay yaratmakmış... Nitekim 21 Ağustos olayının ardından ABD’nin Suriye’ye en azından sınırlı bir cezalandırma operasyonu düzenlemesi gündeme geldi.
***
Bu arada... Adana’da, Suriye’deki El Kaide örgütüne bağlı Ahrar-ı Şam ve El Nusra Cephesi’ne kimyasal silah hammaddesi temin ettiği ileri sürülen Suriyeli 35 yaşındaki Hytham Qassap ile ona yardım ettiği ileri sürülen 5 Türk vatandaşıyla ilgili iddianame açıklandı. El Kaide uzantısı örgütlerin Türkiye’den büyük miktarlarda “sinir sistemini bozan” sarin gazı ile yakıcı kimyasal madde yapımında kullanılan kimyasal madde temin etmeye çalıştığı belirtildi.