“Sadece Mart ayında erkekler 14 kadın ve bir bebeği öldürdü, 16 kadına ve kız çocuğuna tecavüz etti, 28 kadına cinsel tacizde bulundu, 25 kadın ve kız çocuğunu yaraladı.
2013 yılının ilk üç ayında erkekler 33 kadın, üç çocuk ve bir bebeği öldürdü, 38 kadına tecavüz etti, 65 kadına ve iki bebeğe şiddet uyguladı, 45 kadını taciz etti.“
Bu bilgileri CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka dünkü basın toplantısında verdi.
Bu hafta içinde ortaya çıkan tecavüz olayını biliyorsunuz. 13 yaşındaki bir kız çocuğuna 29 erkek tarafından tecavüz ediliyor. Çocuğu şantajla susturuyorlar, olay ortaya çıkınca da para karşılığı birlikte olduk diyorlar. Bu tecavüzcüler nereden alıyorlar bu cesareti biliyor musunuz?
N.Ç. davasının yargı kararlarından...
13 yaşındaki çocuğa hem tecavüz eder hem de iftira atar, kurtuluruz diyorlar. Çocuk bu işi parayla ve kendi iradesiyle yapıyor iddiası maalesef “hafifletici” sebep sayılıyor?
Kadını ikinci sınıf yaratık sayan, kadın tahrik etmezse erkeğin suç işlemeyeceğini düşünen zihniyet egemen oldukça ne yasalar ne uygulama değişmeyecektir... Meclis’teki kadın milletvekilleri en azından bu konuda ortak hareket ederek yasaların düzeltilmesi için bir mücadele
AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, geçenlerde bir konuşmasında çok çarpıcı mesajlar verdi... Özellikle liberallerin bu sözlerin üzerinde durması gerekirken kimse üzerinde durmadı.
Bakın ne dedi Babuşçu:
“10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar. Çünkü bu geçtiğimiz 10 yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama, özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak.”
Acaba AKP gelecek 10 yılda nasıl bir gelecek inşa edecek? Liberallerin bile karşı çıkacağı bu sistem nasıl bir sistemdir? Liberaller bunu merak etmiyor mu? Herhalde etmiyorlar. Bu tür liberallere siyasi jargonda “Useful idiots” yani “Yararlı salaklar”
CHP Grubu son gelişmeleri konuşmak üzere kapalı toplantı yapıyor...
Ergenekon duruşmaları konuşulurken... Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun geçmişte Ergenekon davasına müdahil olduğuna ilişkin kimi kayıtlar ortaya çıkarıyor. Tanrıkulu eski tavrını savunuyor.
Bunun üzerine Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Tanrıkulu’na:
- Ergenekon savcılarının ağzını kullanma hukukçu gibi konuş, diyor.
Tartışma sertleşiyor. Dilek Akagün Yılmaz’ın ağzından Tanrıkulu’na şu sözler duyuluyor:
“Dün gelmişin bugün partiyi dizayn etmeye çalışıyorsun... CIA ajanısın sen bu partiye zarar veriyorsun.”
CHP çoktandır ikiye bölünmüş durumda... Bir tarafta Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiye dahil ettiği Yeni CHP’liler... Hüseyin Aygün, Gülseren Onanç, Faruk Loğoğlu, Binnaz Toprak gibi isimler...
Birileri geçmiş yıllarda:
- İktidara gelenler bu milletin adını değiştirecekler, Türk adı tarihe karışacak, deseydi güler geçerdik...
Hâlâ da olup bitenlere inanmakta zorlanıyoruz... Ekranda profesörler konuşuyor önceki akşam Prof. Mustafa Erdoğan diyor ki:
- Vatandaşlık maddesinde Türk adı yer almayabilir?
- Peki milletin adı ne olacak?
- Milletin adı olmayabilir... Sadece millet derseniz anlaşılır!..
Soylu milletten soysuz millete transfer nasıl olur. İşte böyle.
2009 yılındaki Kürt açılımına toplum içten destek vermişti. Açılımın 2010’daki Anayasa referandumuna yönelik göz boyama olduğu sonradan anlaşıldı.
2011 seçimlerinden önce ateşkes ilan edildi. Toplum yine umutlandı. Bunun da AKP’nin seçim kazanması için bir danışıklı anlaşma olduğu, seçimlerden hemen sonra terör patlayınca anlaşıldı.
Şimdi yeniden barış süreci yaşanıyor.
Çünkü bu yıl (muhtemelen sonbaharda) bir anayasa referandumu...
Ve önümüzdeki yıl hem yerel seçim, hem cumhurbaşkanlığı seçimi var...
Partiler Anayasa ile ilgili son önerilerini meclis başkanlığına verdiler. AKP ile BDP’nin önerileri hiç de uzlaşmaz gibi durmuyor. AKP önerisindeki “Türk milleti” deyimi bir biçimde yumuşatılır... BDP başkanlık sistemini, AKP de eyalet sistemini kabullenirse (ki ön kabuller yapıldı) yeni anayasa bu yıl sonunda referanduma sunulur.
Muhtemel sonuç: Türk bölgesinde “Başkanlık sistemi”, Kürt bölgesinde “Federasyon...”
İhsan Yalçın adını İstanbullular sanırız unutmamıştır... Mülkiyeli İhsan Bey, kaymakamlık yıllarından sonra 1983-89’da İstanbul vali yardımcılığı, 89-94 yılları arasında da Sarıyer Belediye Başkanlığı görevinde bulundu.
Kısa süre önce “Yalana, Talana, Dalan’a Karşıyım Diyen Bir Bürokratın Anıları” adlı kitabı yayımlanan İhsan Yalçın görevinde rastladığı ilginç olayları açık yürekle aktarıyor. Bir ara İstanbul’da İl Trafik Komisyonu Başkanlığı yapmış. O günlerde Minibüs Esnaf Derneği Başkanı A. E. kendisine geliyor, şu şaşırtıcı teklifi yapıyor:
“Efendim sizin adınıza Kartal-Kadıköy hattında bir minibüs hattı tahsis ettik. Bunun değeri 1 milyar (bugün 2 milyon) lira... Çocuklarına veya istediğin kişiye verebilirsin...”
İhsan Yalçın teklifi reddediyor. Bu arada teklifin başkalarına da yapıldığını ve kabul gördüğünü öğreniyor. Bir süre sonra Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Başkanı Derviş Günday kendisini arayarak kutluyor:
- Davranışınızı duydum sizi kutluyorum...
Anlaşılıyor ki yetkililere hat tahsisi o dönemde yaygın uygulama (bugün acaba durum nedir?)... Bizler minibüslerin altında ezilmemek için kovalamaca oynarken o trafik canavarları kimlere para kazandırıyor...
Başbakan hem Akil Adamlar hem Hakikatler Komisyonu kurulmasını önce reddetmişti...
Karşı taraf zorlayınca Akil Adamlar heyeti kuruldu...
Başbakan mart ortasında Danimarka’da meclis heyeti için şöyle demişti:
“BDP bir komisyon kurulmasını istiyor. Meclis’i sürece dahil ederek, PKK’nın muhataplık seviyesini yükseltmek ve meşruiyet kazandırmak istiyorlar. Ama bu meşruiyet olmayacak.”
Israr sürünce bu komisyonu da kurdular... Meclisi sürece dahil ettiler.
Söylenenlere değil yapılanlara bakılınca görünen o ki...
Öcalan’ın 2009’da açıkladığı yol haritası uygulanıyor... Ve sormak gerekiyor:
Entelliğin yeni ölçüsü “Türküm” demekten kaçınmak. O zaman demokrat oluyorsunuz... İftihar ettiğimiz tarihçimiz İlber Ortaylı, önceki akşam twitter’da neden kendisini iftiharla “Türk” olarak tanıttığını anlatıyordu:
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti, binlerce yıllık kadim Türk devlet geleneğinin mirasını devralmıştır...
- 66 yaşında bir tarihçi olarak, bu memleketin Türk ismini ve kimliğini taşımasını istemeye ve bununla onur duymaya hakkım vardır.
- Birilerinin hayran olduğu Fransa’da aydınlar Fransız vatandaşlığıyla iftihar ederler. “Gururluyum, memnunum ve mutluyum” derler.
- Sevin ya da sevmeyin başka kültürlere saygılı olmak zorundasınız ve bu saygıyı Türkler de bekliyor. Tüm mesele bu.
- Türk olmayan “ben Türk değilim” diyebilir, kendi kimliğini rahatlıkla söyleyebilir ama birisi Kürt’üm diyecek diye ben Türklükten çıkmam.
- Herkes kendi kimliğine sahip olabilir ama öbürünün kimliğini kaldırmasını isteyemezsiniz. Fransa’da, Rusya’da bunu derseniz gülerler adama.