OdaTV yöneticisi Soner Yalçın, 682 günlük hapislikten sonra özgürlüğüne kavuştu... Soner Yalçın 2011 yılı şubatında tutuklandı. Başbakan Erdoğan, Soner Yalçın ve arkadaşlarının tutuklanmasından üç gün sonra verdiği demeçte aynen şöyle dedi:
“OdaTV’nin şu anda yargılananları yazılarından, düşüncelerinden dolayı değil başka bir eylemden dolayı takip altındalar.”
Başbakan bu bilgiyi kimden almıştı? Savcı daha iddianamesini hazırlamadan böyle bir bilgi ona nasıl gelmişti?
Tabii ki bu ağır iddianın aslı çıkmadı...
Ancak yargı etkilendi, yargıçların tahliye kararı vereceği varsa veremediler.
OdaTV davasında ne basın suçu, ne basın dışında suç bulunabildi.
* * *
OdaTV davasında gazeteci Soner Yalçın’ın tahliyesi dün bizim camiada büyük sevinç yarattı... Diğer “özel” davalarda hapis yatan onlarca hatta yüzlerce kişinin bulunması ise elbet hüzün ve üzüntü yaratmaya devam ediyor...
Soner Yalçın neden 682 gün hapis yatırıldı... Suçu neydi?
İki yıla yakındır süren davada virüslü belgeler, dayanaksız iddialar öne sürüldü ama elle tutulur bir suç ortaya çıkarılamadı... Mahkeme hüküm veremedi. Daha önce tahliye edilen Ahmet Şık, Nedim Şener, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Müyesser Yıldız gibi gazeteciler için de aynı durum geçerlidir...
Yargı kurumu bir cezalandırma mekanizmasına dönüştürülmüştür. Adamı yakala, tutukla, özel imal edilmiş kanıtlarla yargıla, bir süre hapisle cezalandırdıktan sonra serbest bırak... Böylece gazetecileri, senin istediğin gibi gazetecilik yapmadıkları için cezalandır, diğer gazetecilere gözdağı ver.
Uygulanan sistem budur...
Bir ortaçağ sistemidir.
Soner özgürlüğe kavuştu...
Rektörün akı karası olur mu? Oldu bile... 14 rektör yukardan gelen emirle saldırıya uğrayan ODTÜ öğrencileri ve öğretim üyelerinin aleyhinde bildiri yayınladılar.
Rıfat Serdaroğlu “ak rektörler” adını verdiği bu şahısların meziyetlerini şöyle sıralamış...
- Türkiye’de Kuvvetler Ayrılığı İlkesi iktidarca yok sayılır, Ak Rektörler “susarlar.”
- Türkiye’de Hukuk Devleti İlkesi çiğnenir, Ak Rektörler “tısss.”
- Türkiye’de Laiklik İlkesi paspas yapılır, Ak Rektörler “pıssst.”
- Cumhuriyete, Cumhuriyeti kuranlara hakaret edilir, Ak Rektörler “şşşşt”
- “Eğitim-Öğretim Birliği” parçalanır, Ak Rektörler “Aman koltuk gitmesin.”
İstanbul’da yürütülen Askeri Casusluk ve Fuhuş Davası’nın 1 numaralı sanığı Albay İbrahim Sezer’in telefon zabıtlarına onun ağzından bir cümle ekleyen iki polis önceki gün hâkim karşısına çıktı. Görevi kötüye kullanma suçundan yargılanan Komiser Haşim Gülal ve Polis Memuru Sezai Akgün’ün 3 yıla kadar hapsi isteniyor. Albay Sezer’in fuhuş çetesinin lideri olan Vika adlı kadınla ilgili olarak zabıtlarda “Ben ondan sonra Vika’nın yanına uğrarım ...meye” sözleri yer alıyor. Albay Sezer, duruşmalarda Vika’yı tanımadığını söylemişti. Sezer’in avukatı Mahir Işıkay, telefon görüşmesinin dinletilmesini istedi. Dinlenen telefon kayıtlarında Vika’nın adı geçmiyordu. Komiser Haşim Gülal, yapılan hata fark edilince düzeltme tutanağıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletildiğini söylüyor. Sezai Akgün de “Dinlemelerin çözümünü ben yaptım. Bulunduğumuz büroda en az 10 personel aynı anda çalışır. Ben arkadaşlarımla birlikte çözüm işini yaparken ‘Vika’ ismi sıklıkla geçiyordu. Bu isme önem verdiğimiz için bu isme takıldım ve çözüm yapılırken sehven tutanağa bu şekilde geçtim” demekte...
İşlemin sehven değil, kasıtlı yapıldığını söyleyen emekli Albay İbrahim Sezer diyor ki mahkemede:
-
AKP demokrasisinin cilaları döküldü... İleri demokrasi diye yutturulmak istenen şeyin biber gazı ve tazyikli sudan ibaret olduğu iyice ortaya çıktı...
Vatandaş Ankara’da Cumhuriyet bayramını kutlayacak... Polis yürütmüyor.
Kahramanmaraş’ta katliam kurbanlarını anacak... Polis izin vermiyor...
ODTÜ öğrencisi demokratik gösteri hakkını kullanacak.. Gazlanıyor...
Tutuklamalar uzun süredir yargısız infaza dönüştü...
Yasa dışı dinlemeler,çakma kanıtlar, tertipler...
Savunma avukatlarının susturulması,
Patriotların yerleştirileceği üç nokta belli oldu... Başbakan’ın açıkladığına göre Kahramanmaraş, Gaziantep ve Adana... Patriotlar ne için geldi? Masum halkı Suriye’nin füzelerinden korumak için değil mi? Emin misiniz?
Patriot PAC 3’lerin menzili ne kadar biliyor musunuz? Füzelere karşı sadece 20 kilometre... Bu bilgiyi “Gazeteci. TV” adlı internet sitesinde Tuncer Bahçıvan yazdı. PAC 2’nin menzili 160 kilometre ama örneğin Almanya’dan gelenler PAC 3...
Bu füzeler ancak bir askeri üssü ya da bir şehir merkezini koruyabilir.
Kahramanmaraş’a yerleştirilccek olanların İran saldırısına karşı hemen yanıbaşındaki Kürecik radar üssünü, Adana’ya yerleştirilecek olanların da İncirlik üssünü korumaya yönelik olacağı açık... Hatay, Şanlı Urfa gibi iller ile tüm diğer sınır bölgelerinde yaşayanlar yine korumasız kalıyor.
* * *
ABD tarafından Malatya-Kürecik’e kurulan AN-TPY 2 Radar’ının görevi nedir? Balistik füzeleri atıldığı anda tespit ederek merkeze bildirmek, bunların ABD’nin savaş gemilerinden atılacak füzelerle havada yok edilmesini sağlamak... Öyle değil mi?
Balistik füze önlemesi yapan THAAD (Terminal High Altitude Area Defence) sistemine dahil füzeler 200 kilometre
Sağlık Hizmetleri Temel Yasası’nda yapılan değişiklikle devletin tahsis ettiği arazi üzerinde hastane binası yapacaklara iktidarın taahhüt ettiği “kıyaklar”ı geçen gün CHP milletvekili Rıza Yalçınkaya’nın anlatımıyla dile getirmiştik. Bugün de yakında Meclis’te görüşülecek “Kamu Hastaneleri’nin Özelleştirilmesi”ne ilişkin yasa tasarısında yer alan kıyakları... CHP’li Mersin milletvekili Prof. Aytuğ Atıcı’nın anlattıklarını başlıklar halinde özetliyoruz... Tasarıyla:
- Devlet İhale ve Kamu İhale Kanunu’na tabi olmayan ihaleler işlerine geldiği şekilde (açık ihale, davet usulü veya pazarlık yöntemi) yapılacak.
- İşi verdikleri şirketler batmasın diye daha iş bitmeden, uygun gördükleri zamanlarda ödeme yapılacak. Yüklenici firmalara aldıkları işi aynı koşullarda başka firmalara devretme imkanı veriliyor, böylece sağlık alanında da “çantacı” diye tabir edilen firmalara yeşil ışık yakılıyor.
- İhaleyi alan firmalar yurtdışından döviz kredisi alırlar ve ardından bir kriz çıkarsa, firmanın bu krizden zarar görmemesi için devleti kefil yapıyorlar.
- İhaleyi alan firmalar sadece kira geliri ile ihya olmakla kalmasın diyerek sağlık hizmetleri alanı
1962’de ABD ile Sovyetler arasındaki Küba krizinde ABD Küba’yı vursaydı, Ruslar da direkt Jüpiter füzelerinin konuşlandırıldığı Türkiye’yi vuracaktı. Halkımız ne olup bittiğini o zaman anlayacak, füzelerin Türkiye’ye yerleştirilmesine izin verenlere küfürü ancak o zaman yani iş işten geçtikten sonra basacaktı.
Kürecik’e yerleştirilen radar ve gelen Patriotlar aynı sonuca yol açabilir.
OdaTV’de Hüseyin Vodinalı diyor ki:
- Batılılar Patriotları Türk halkını korumak için değil, Türkiye’deki üslerimizi korumak için getiriyoruz diye kendileri söylediler. Kürecik radarı zaten İsrail’in korunması için. Patriotlar da esasen Suriye’den çok İran’a karşı. Onlar da İsrail’in korunmasını esas alıyor. Yani lafın kısası şu ki; elalemi korumak için kendimizi savaş tehlikesine atıyoruz.
* * *
Etrafımız ateş çemberi halindeyken... Rusya, İran, Suriye, Yunanistan saldırı füzesine sahipken, bizim neden savunma füzemiz yok?
Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen: