Eskiler “Memleketin çivileri çıktı” derlerdi... O söz bugünler için söylenmiş olmalı ...
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, KC Grup’un yolsuzluk yapması sonucu TOKİ’nin 55-60 milyon lira zarara uğratıldığını açıklamıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan gazetelerdeki açıklamaları görünce Bayraktar’ı “Niye açıklıyorsun, niye açık veriyorsun” diye azarlamış.
Bayraktar önceki gün yaptığı basın toplantısında bu durumu da gazetecilere anlattı. Toplantıdan sonra Bayraktar’ın bürokratları kendisini uyarmış:
- Başbakan size yine kızacak. Niçin Başbakan’ın size kızdığını söylediniz. Bu haberler gazetelerde yayınlanınca yine zor durumda kalırsınız, demişler...
Bayraktar bunun üzerine toplantıya katılan gazetecileri tek tek aratıp, Başbakan’la ilgili sözlerinin yazılmamasını istiyor. Bunları Sözcü’de Saygı Öztürk’ün kaleminden okuduk. Çiviler çıkmamış mı? Ne dersiniz?
Parti parçalı...
TBMM’nin alt komisyonunda anadilde savunma konusu görüşülüyor. CHP’li üyeler Dilek Akagün Yılmaz ile Ömer Süha Aldan karara muhalefet şerhi koyuyorlar. Tasarının Anayasa’daki, “Resmi dil Türkçedir” ilkesine aykırı olduğunu kayda geçiriyorlar.
CHP’nin boykot ettiği Genel Kurul’da AKP’li milletvekillerinin oylarıyla seçilen ilk Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Nihat Ömeroğlu’nun daha ilk günden tartışma konusu olması neye alamet? Ombudsmanlık konusunu Türkiye’nin gündemine ilk getirenlerden eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk anlatıyor:
“Kamu Denetçiliği Kurumu’nun görevini en iyi şekilde yapması, demokratik rejime ve insan haklarına en yüksek katkıyı sağlaması isteniyorsa oraya tarafsızlığı ve bağımsızlığı tartışma konusu olmayacak kişileri seçmek gerekir. Yeni seçilen Başdenetçi’nin iktidar partisine yakın olduğunu gösteren birtakım bilgiler basında yer aldı. Daha ilk günden bu şekilde şüpheler altında kalması hoş olmamıştır. Dileğim Başdenetçi’nin ileride takınacağı tavır ve alacağı kararlarla bu şüpheleri boşa çıkarmasıdır.”
CHP’nin Meclis’teki Başdenetçilik seçimini neden boykot ettiğine gelince... Soruya, Dilekçe Komisyonu üyesi olarak olayın bizzat içinde yer alan CHP Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün yanıtı:
“Başdenetçilik için Meclis’e başvuran adaylardan üç ismi, yasaya göre, İnsan Hakları ve Dilekçe Komisyonları yapacakları ortak toplantıda belirler. Bu üç isim sonra Genel Kurul’a sunularak oylanır. Biz
Patriot füzeleri için Tayyip Erdoğan “Bize maliyeti olmayacak” demiş, AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik de “Tetiği bizde olacak” açıklaması yapmıştı. NATO Genel Sekreteri Rasmussen “Patriotların komutasının NATO’da olacağını, maliyetini ise Türkiye’nin karşılayacağını” açıkladı. Ülkeyi yönetenler Türk halkının gözünün içine baka baka gerçekleri tersyüz ediyor. Doğrular ortaya çıktığında da pek mahçup oldukları gözlenmiyor... Başbakan patriotların Suriye’ye karşı savunma amaçlı konuşlandırılacağını söylüyordu. NATO heyeti dün patriotlar için yer bakmaya Malatya’dan başladı. Anlaşılıyor ki patriotlar önce Malatya Kürecik’e yerleştirilecek... İsrail’i korumayı amaçlayan Kürecik radarını korumanın faturası da Türkiye’ye ödetilecek... İsrail’i korumak için topraklarınızı tehlikeye atacak üstüne de para ödeyeceksiniz... Bizim gibisine herhalde “Enayi devlet” sıfatı yakışır... Bu arada bir İsrail - İran savaşının yaklaştığı seziliyor. Böyle bir savaşın dışında kalmamız da Kürecik radarıyla birlikte ihtimal dışı kaldı... Kapımızda bekleyen birden çok bela var...
NATO Genel Sekreteri Rasmussen, “Patriotlarda tetik NATO’da olacak” demiş. Şeeeyyy...Bizim “tetikçiler” öyle dememişti
Sözde ileri demokrasi diye adlandırılan bu dönemin özelliklerinden biri de milyonları ilgilendiren haberlerin artık tartışılmaması, tepeden inme kararlarla bir gecede yürürlüğe konması...
Son örnek milyonları ilgilendiren kılık kıyafet yönetmeliği...
Yönetmelik dün Resmi Gazete’de yayınlanmadan önce kimsenin haberi olmadı.
Tepeden inme yönetmeliğe göre okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde kılık ve kıyafet serbest olacak. Kız öğrenciler, ortaokul ve liselerde, seçmeli derslerde başlarını örtebilecek.
Eğitim İş Sendikası Başkanı Veli Demir:
- Buradaki asıl amaç, türbanı anaokulu dahil tüm okullara sokmaktır, diyor, türbanın okullara girmesi, başını örten ve örtmeyen öğrenciler arasında kamplaşmalara da yol açacaktır. Siyasi iktidarın, sonraki adımı ise karma eğitime son vermek olacaktır.
Okul formasının yararı nedir? Veli Demir anlatıyor:
Doğuş Holding koridorlarının dün sabah saatlerinden itibaren nasıl hüzünlü bir telaş içinde olduğunu anlatmaya gerek var mı? Bir süre önce Ruşen Çakır, Banu Güven, Can Dündar gibi isimler iktidarı memnun etmek için ekrandan uzaklaştırılmış, ihale akışındaki pürüzler temizlenmiş, son olarak Üsküdar Çekmeköy hızlı tramvay projesinin ihalesi alınmışken... Star TV’de gösterilen Muhteşem Yüzyıl reyting rekorları kırar, 22 ülkeye ihraç edilirken...
Başbakan’ın bir demeciyle her şey altüst...
Ne diyor Usta, Muhteşem Yüzyıl hakkında:
“Ben o dizilerin yönetmenlerini de o TV sahiplerini de milletimin huzurunda kınıyorum. Bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen (harekete geçmeyen) yargının da gerekli kararı vermesini bekliyoruz...”
Hemen belirtelim... Muhteşem Yüzyıl bugüne dek yapılmış dizilerin bizce en mükemmeli. Reji, oyuncular, dekor, kostüm mükemmel... Senaryonun hayali olduğu en başında kaydediliyor. Tarihi anlatmak gibi iddiası yok. Ama Usta kızdı bir kere...
Şimdi ne olacak?
Önümüzdeki dizide Kanuni Süleyman bir at sırtına yerleştirilip Macaristan seferine mi yollanacak?
TESEV Vakfı’nın Konda’ya yaptırdığı araştırmadan çok çarpıcı sonuçlar çıktı...
Araştırma Konda Şirketi tarafından 22-23 Eylül’de yapıldı. Toplam 2.699 kişiye yeni anayasa ile ilgili beklenti ve eğilimleri soruldu.
Toplumun yüzde 82.3’ü anayasanın temel ilkeleri arasında “Atatürk ilke ve inkılapları ile Atatürk milliyetçiliğine yer verilmesi” gerektiğine inanıyor.
Yüzde 50.6’lık kesim laikliğin aynen korunmasını istiyor.
Yüzde 56, yurttaşlık tanımı konusunda mevcut anayasadaki ‘Türk kimliği’ ifadesinin kalmasından yana.
Anayasanın temel ilkeleri arasında daha çok vurgulanması istenen konular olarak “haksızlığa karşı adalet” (yüzde 65,1) öne çıkıyor.
Görüşülen kişilerin yüzde 68,9’u “kalkınma için doğadan hiçbir biçimde fedakârlık yapılamaz” düşüncesinde.
Başbakan Erdoğan Pakistan dönüşü çeşitli konularda görüş belirtirken kritik bir konuya değiniyor:
“Böyle bir şey olsun demiyorum ama, valilerin de seçimle işbaşına gelmesi tartışılmalı...”
Başbakan konuya geçen ay da değinmişti...
Aynı öneri PKK’nın demokratik özerklik programı içinde de yer alıyor...
Geçen Temmuz ayında Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak bu yüzden sert bir diyaloga girmişlerdi...
Diyarbakır Valisi BDP’nin düzenlediği mitingi yasaklayınca Osman Baydemir:
“Valiler seçimle gelmelidir. Seçimle gelen Vali mitinge izin verirdi” demişti...
Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş, enfes kitaplarına bir yenisini ekledi... “Çağdaşlaşmanın tek yolu DEVRİMCİ HUKUK” Bilgi Yayınevi’nden kitapçı raflarına ulaştı. Kitap öncekiler gibi bir belge dosyası niteliğinde. Gözden kaçmış ya da unutulmuş kayıtları, itirafları, anlatımları, yazıları bir amaç doğrultusunda okura sunuyor... Amaç, dünü hatırlatarak bugünün anlaşılmasını sağlamak...
* * *
Tayyip Erdoğan’ın eski danışmanı, AKP Milletvekili Mehmet Metiner’in 2005 yılında Neşe Düzel’in röportajında söyledikleri çok çarpıcıdır...
Metiner diyor ki:
- Demokrasiyi ve demokratik laikliği savunmaya başladığım için ben İslamcı arkadaşlarım tarafından siyasi olarak recm edilmek istendim. Çünkü İslamcılara göre demokrasiyi savunmak dinden çıkmak demekti. Demokrasiyi savunduğum için onlara göre Müslüman değildim...
- Peki onlar ne zaman siyasi İslam’dan vazgeçmeye başladılar?
- 28 Şubat’tan sonra ortaya çıktı... Siyasal İslam’ın Türkiye’de geçenli olamayacağı 28 Şubat sürecinde görüldü. Hiçbir demokrat kişi, askeri müdahaleyi tasvip etmez ama 28 Şubat süreci siyasal İslamcılarımızın demokrasiyi keşfetme sürecini de beraberinde getirdi. İslamcıların demokrasiyi keşfi ne