Büyükşehir sayısı 29’a çıktı. İnternet siteleri ve gazeteler haberi “büyük müjde” tonunda veriyor. Gerçekten müjde mi? Müjde ise TBMM’de bu yasa yüzünden çıkan kavgalar neydi? Ekranlardan sakin ve dengeli bir konuşmacı olarak tanıdığımız MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan neden AKP’lilerin üzerine yürüdü? Arkadaşımız Fahrettin Fidan, Oğan’a yasaya karşı çıkış nedenini sordu...
- Bu yasa ülkeyi böleceği için parti olarak karşı çıktık...
- Böylesine kesin bir ifadeyi neye dayanarak söylüyorsunuz?
- Birincisi yasanın içeriğine, ikincisi bu yasayı kimlerin istediğine dayanarak söylüyorum. Bu yasayı sadece AKP değil, en az onun kadar BDP, KCK ve Abdullah Öcalan istedi. Oslo görüşmelerinde bu konuda PKK’ya söz verildi.
- Peki içeriğinde ne var?
- Yasa ile il özel idareleri ve il genel meclisleri kaldırılıyor, valilerin yetkileri sınırlanıyor. Hemen hemen bütün yetkiler belediye başkanlarına ve belediye meclislerine veriliyor. Böylece Recep Tayyip Erdoğan’ın 1991 yılında, ‘yerel parlamentolar kurulmalıdır’ talebi yerine getirilmiş oluyor.
Cumhurbaşkanı Gül dün Anıtkabir defterine Atatürk’e hitaben parlak cümleler yazdı... Hürriyet’e yazdığı yazıda da:
“Atatürk’ü anmak yetmez, anlamak lazım” diye Türk halkına parlak bir ders verdi...
Acaba bu derslerden Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendileri ne kadar istifade ediyorlar?
Bu sütunda günlerdir Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun (AKDTYK) başına Atatürk’le en küçük ilgisi olmayan bir ismin atandığını yazıyoruz. Aynı şekilde Atatürk Araştırma Merkezi’ne atanan ismin de Atatürk’le ilgili tek satırlık bir çalışması yoktur. Ki Anayasa’da Yüksek Kurum’un görevi:
“Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak...” olarak belirtilmektedir...
Cumhurbaşkanı bu kuruma daha önce de atamalar yaptı...
Bakınız 23 Aralık 2011 tarihli köşe yazımızda bu atamalar konusunda neler yazmışız:
Büyük önder Atatürk bugün ölümünün 74. yılında saygı ve sevgiyle anılıyor...
Sanılır ki ölümünden bu yana yapılan anma törenlerinin en büyüklerinden birine sahne olacak Ankara... Sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, gençlik dernekleri Ankara’nın çeşitli noktalarında toplanıp saygı duruşunda bulunduktan sonra Anıtkabir’e yürüyecekler... Huzura çıkacaklar.
Neden 29 Ekim’de Cumhuriyet’e, bugün ise Atatürk’e bu derece duygulu bir bağlılık ve saygı gösterisi?
Baş sebebi kuşkusuz Cumhuriyet Türkiye’si değerlerinin bir bir yok edilmesi... Demokrasinin temeli olan laikliğin rafa kaldırılması... Atatürk ve Cumhuriyet’i tarihten silmek için sistemli çalışma yapılması... Ordu mensupları ve muhalif aydınların kuşkulu kanıtlarla Silivri zindanlarına atılması... Her türlü sınava hile karıştırılarak gençlerin haklarının yenilmesi... Dinci kadrolaşma... Ülkenin sömürgeleştirilmesi. Ortadoğu’da serüvenlere sürüklenmesi... vs...
Bu yıl uygulamaya sokulan 4+4+4 sistemi tek başına mevcut iktidarın niyetlerini göstermeye yeterlidir... Gençliği imamlaştırmak, toplumun dokusunu değiştirmek, dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek... İktidar tarafından da itiraf edilen hedeflerdir.
Demo
Anayasa’ya göre görevi, “Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak” olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun (AKDTYK) başına Atatürk’le hiçbir ilgisi ve çalışması olmayan Fars dili mezunu birini... Bu kurum bünyesindeki Atatürk Araştırma Merkezi’nin başına da aynı şekilde Atatürk’le ilgili hiçbir çalışması olmayan, uzmanlığı Osmanlı Tarihi olan birini atadılar...
İki gün üst üste dile getirdiğimiz bu atama garabetlerine ne dediğini 15 yıl Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmış, MHP Kayseri Milletvekili Prof. Yusuf Halaçoğlu’na sorduk.
Ne mi dedi:
“Bu iktidarın ana hedeflerinden biri Atatürk, Türk tarihi, dili ve kültürü üzerinde araştırma yapacak bütün kurum ve kuruluşları...
O çerçevede AKDTYK’nu işlevsiz hale getirmek...
Tamamen ortadan kaldıramadıklarında sadece ismen varmış gibi göstermektir...
Bunun için geçen yasama döneminde Kurum’un yasasında önemli değişiklikler yaptılar... Başbakan’ın, istediği zaman AKDTYK’nun toplantılarına başkanlık edebileceği, Kurum’un bazı görevlerine atanacaklarda aranacak çok önemli bazı koşulların kaldırılması söz konusu
Atatürk’ün mirası kurumlara yönelik saldırıya CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk duyarlı davrandı ve dün sordu:
“Sayın Cumhurbaşkanı; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu Başkanlığı’na, Atatürkçü düşünce, Türk tarihi, Türk dili uzmanı bir bilim insanı bulamamış mıdır?”
Yüksek Kurum Başkanlığı’na Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Derya Örs’ün atandıını yazmıştık.
Ali ihsan Köktürk, Prof. Örs’ün yayınları arasında, “İslam felsefesinde sembolik hikâyeler”, “Bedi’uz Zaman fi Kıssati Hayy İbni Yazkân” gibi çalışmaların bulunduğunu... Fars Dili Edebiyatı öğretim üyesi olan Prof. Örs’ün, Türkiye Yazarlar Birliği üyesi ve “Nüsha Şarkiyat Araştırmaları” dergisinin kurucusu olduğunu kaydederek ekliyor:
“Bu çalışmaların, Atatürk, Türk tarihi ve Türk dili ile hiçbir ilgisi yoktur. Sayın Profesör Fars Dili ve Mevlana uzmanlığıyla ilgili bir kuruma atansaydı, hiçbir sorumuz olamazdı; ancak kendisinin ‘Atatürk, Atatürkçülük, Türk tarihi, Türk dili’ ile hiçbir ilgisi yoktur...”
Cumhurbaşkanı Gül, daha önce de Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne’yi bu kurumun başına atamış, Türköne ilk günden başlayarak Atatürkçülüğü aşağılayan sözler
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı’na, ömrü boyunca Atatürk, Türk Dili ve Türk Tarihi ile ilgili tek satır yazı yazmamış, araştırma yapmamış bir ismin, Prof. Derya Örs’ün getirildiğini dün yazdık. Bitmedi.
Yüksek Kurum 4 birimden oluşuyor... Bunlar Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezi...
Bu birimlerden Atatürk Araştırma Merkezi’nin başına da geçen ay yine Atatürk’le ilgili hiçbir çalışması bulunmayan bir isim getirildi: Mehmet Ali Beyhan...
Beyhan’ın özgeçmişi Atatürk Araştırma Merkezi’nin internet sitesinde yer alıyor...
Sayın profesörün kitapları, makaleleri, bilimsel çalışmaları sıralanmış orada...
Atatürk adına tek bir araştırması, tek bir makalesi, tek satırlık yazısı yok.
Görev tanıtımı şöyle:
Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı’na Profesör Derya Örs atandı
Görevi nedir bu kurumun? Anayasa’nın 134. maddesi şöyle tarif ediyor:
“Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak...”
Başbakanlığa bağlı bu kurum; Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezi’nden oluşuyor...
Atatürk’ün vasiyetnamesinde belirtilen kaynaklarla besleniyor.
Peki kurumun başına atanan Sayın Derya Örs’ün bu konulara ilişkin birikimi, deneyimi, çalışmaları nelerdir?
Kendisinin üniversitenin birinci sınıfından itibaren ilgilendiği konuları, çalışmalarını, uğraşlarını gözden geçirdik.
Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un yazdığı “Mustafa Kemal” adlı kitap, mutlaka okunması gereken bir eser... Başbuğ, Atatürk’ün liderlik sırlarını, O’nun ifadelerine dayanarak çok güzel anlatıyor...
1919 yılında İngilizler’in talebiyle İstanbul hükümeti kimi tutuklamalara girişir...
Mart ayında eski sadrazamlardan Sait Halim Paşa başta olmak üzere eski bakan, mebus ve gazetecilerden oluşan 21 kişi tutuklanır...
Tutuklular polis müdürlüğü içinde bir dairede barındırılmaktadır...
Atatürk’ün Anadolu’ya tayini yapılmıştır. Resmi üniformasını giyer, yaverini yanına alarak Emniyet Müdürlüğü’ne gider. Polis müdürü savaş sırasında liyakatsizliği yüzünden fena muamelede bulunduğu eski bir subaydır. Atatürk pek de rahat değildir:
- Merdivenlerden çıkarken kendi ayağımla geldiğim hapishanede kalmak korkusu hatırıma geldi, der bu olayı anlatırken...
Tutuklular katına çıkılır. Eski bakanlar, sadrazamlar,gazeteciler Atatürk’ü görünce mutlu olurlar. Atatürk, Sait Halim Paşa’nın odasına gider. Bir süre görüşür. Fethi (Okyar) Bey’le de biraz konuşur dertleşirler...