TOKİ yakalandı...

3 Kasım 2012

Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi’nin temel atma töreni 2005 yılında yapıldı... Bölgede evi ya da arsası olan hak sahiplerine maketler ve tanıtım filmleri gösterilerek projeyi kabul etmeleri sağlandı. Kendilerine bodrum ve zemin katlardan konut verilmeyeceğine ilişkin sözler verildi.
Proje tam 7 yılda tamamlandı... Bu yılın ocak ayında Başbakan’ın da katıldığı törenle kura çekilişi yapıldı. Yaklaşık 6 bin hak sahibi kendilerine düşen konutları görünce adeta şok geçirdiler.
Verilen söze rağmen kuraya bodrum ve zemin katlardan konutlar konulmuştu. En iyi yerler ise hak sahibi olmayan, dışardan gelen kişilere sunulmuştu...
Konuyu CHP Ankara Milletvekili Levent Gök Meclis’e getirdi. Soru önergesi verdi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın verdiği yanıt acı bir itiraf niteliğindeydi. Bakın ne dedi Bayraktar:
- Kuzey Ankara kura sistemini Sayın Gök söyledi, yerden göğe kadar haklı. Orada büyük bir yanlışlık yapılmıştır. Biz de ona karşıyız, Sayın Başbakanımız da ona karşı. Başbakanımız olaya el koymuştur ve orada haksızlığın giderilmesi için çalışma yapıyoruz...
İyi de... TOKİ içindeki bu yanlışlığı (düzenbazlığı) kim yapıyor? Nasıl yapıyor? Bayraktar’ın

Yazının Devamı

Albayın mektubu

2 Kasım 2012

Cumhuriyet gazetesinde gözümüze çarpan mektubu Hasdal Cezaevi’nden Deniz Kurmay Albay Ayhan Gedik yazmış... Balyoz Davası’nda 18 yıla mahkûm olan Albay Gedik diyor ki:
“Dava sonucunda mahkeme tarafından 325 kişiye ceza verilmesinde TÜBİTAK’ın 19 Şubat 2010 tarihli bilirkişi raporu esas alınmıştır. Bu rapora göre, suç unsuru olarak nitelendirilen ‘11, 16 ve 17 no’lu CD’lerin içindeki dosyaların oluşturma ve son kaydetme tarihlerinin 2003 yılı ve öncesine ait olduğu ve CD’lere sonradan ekleme yapılmadığı sonucuna varılmıştır. Bu yüzden herkes tutuklanmış ve ceza almıştır.”
Geliyoruz mektubun en çarpıcı satırlarına...
Albay Gedik devam ediyor:
“Bir CD, 2003 yılında yazılmışsa, içinde daha ileriki yıllara ait bir bilgi, yazı, kayıt olabilir mi?
Burada olmuş! Deniz Yüzbaşı Umut Ahmet Tarakçı’nın ismi, 11 no’lu CD içinde bulunan bir listede bulunmaktadır. Ancak, 2003 yılında böyle bir liste hazırlanmış olması mümkün değildir. Çünkü Umut Ahmet Tarakçı’nın ismi 2003 yılında sadece Ahmet Tarakçı’dır ve Umut ismini 12 Mayıs 2009 yılında mahkeme kararı ile almıştır.”
Ahmet Tarakçı’ya e-posta göndererek bu bilginin doğruluğunu sorduk...

Yazının Devamı

Barikat sıkıntısı!

1 Kasım 2012

29 Ekim günü Ulus’ta polisin kurduğu barikat yaklaşık 13.00 sularında kalkıyor...
Bundan yaklaşık 8 saat sonra Köşk’teki resepsiyonda gazeteciler Başbakan’a soruyorlar:
- Efendim barikatın açılması emrini kim verdi?
Başbakan, “Emri ben vermedim” diyor.
Erdoğan ertesi gün Almanya’ya giderken saat 13.30 sularında Esenboğa’da basın toplantısı yapıyor...
Basın toplantısında gazetecilerden aynı soru geliyor:
- Barikatı kaldırma emrini kim verdi?

Yazının Devamı

Şimdi de 10 Kasım?

31 Ekim 2012

Ulusumuzun en büyük bayramı, bu yıl bir utanç gününe dönüştürüldü...
Demokrasi, hukuk, bayram coşkusu Ankara Ulus Meydanı’nda ayaklar altına alındı... Neyse ki yüz binlerin cumhuriyet aşkı yasak barikatını deldi de utancın büyümesi önlendi...
Şimdi sırada 10 Kasım var...
Geçen nisan ayında çıkarılan yeni yönetmelik ulusal bayramlardaki törenleri kısıtlarken... Atatürk günleri, tarihi günler ve mahalli kurtuluş günlerindeki törenleri de tamamen ortadan kaldırdı... Bu tarihi günlerde:
- Atatürk anıtlarına çelenk koyma ve İstiklal Marşı söylenmesi kaldırıldı...
- Tören geçişi ve tebrikatlar yasaklandı...
Bu günlerde sadece sempozyum, konferans gibi etkinlikler yapılabiliyor...

Yazının Devamı

İhbar doğruymuş!

30 Ekim 2012

Ankara Valisi Alaattin Yüksel’in “Provokasyon ihbarı aldık” gerekçesiyle önce yasakladığı... Mecbur kalınca kendi koyduğu yasağı çiğnediği dünkü Cumhuriyet kutlamasında gerçekten de provokasyon yapıldı. Ama kimliği meçhul (ya da malum) provokatörler tarafından değil, resmen ve alenen devletin güvenlik güçleri tarafından... Topluluk sakin şekilde Anıtkabir’e giden yolun açılmasını beklerken, yürüyüşü düzenleyenler polisle yolun açılmasını görüşürken polis aniden topluluğun üzerine gaz bombaları fırlattı. Yetmedi, panzerler su sıktı. Gençler yumruklandı. Topluluk can havliyle polisin üzerine yürüyünce bu defa kenara çekilip yolları açmak zorunda kaldılar.
Eğer polis Cumhuriyet’i savunmak için oraya toplanan sorumluluk sahibi yurttaşlara saldırı düzenlemeseydi tek bir olay çıkmayacaktı.
Ankara Valiliği yasak koymasaydı CHP taraf olmayacak, Ulus’ta belki beş on bin kişi toplanacaktı. Yasaklar ve iktidarın kışkırtması sonucu dün Ulus’ta birkaç yüz bin kişi toplandı. Gerek kalabalık, gerekse coşku yönünden dünkü eylemin 2007’de Tandoğan Meydanı’nda yapılan Cumhuriyet mitinginden aşağı kalır yanı yoktu. Fazlası vardı. Sindirildi zannedilen aydınlık insanlar, tehditlere rağmen 5

Yazının Devamı

29 Ekim korkusu

25 Ekim 2012

Atatürk’ün en sık hatırlanan sözü hangisidir:
“Ey Türk gençliği, birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet müdafaa ve muhafaza etmektir...”
Gelin görün ki, bugün artık Türk gençliğinin cumhuriyetin ilan edildiği Meclis’in önünde toplanması bile yasak... Toplantının güç kullanılarak engelleneceğini Ankara Valiliği açıkladı. Ankara’ya mitinge gelenlerin otobüsleri de il sınırından içeri sokulmayacakmış.
Belli ki emir büyük yerden; iktidardan...
Dün yazdık. İstanbul’un işgali sırasında işgalci güçler kendilerinin de kınandığı mitingleri böylesine engellememişti.
Başbakan Erdoğan iki yıl öncesine kadar sık sık “Cumhura hiçbir yer yasaklanamaz” diyordu. Bayramlar kısıtlanırken gerekçe olarak “militarist gösteriler”den söz ediliyor, “Militarist törenler yerini coşkulu, sivil kutlamalara bırakacak” deniyordu. Nerede o sivil coşkulu gösteriler?
23 Nisan bayramı, Kutlu Doğum Haftası ile karıştırılarak sönükleştirildi.

Yazının Devamı

Türk sorunu...

24 Ekim 2012

Meclis Anayasa Komisyonu yeni Anayasada yer alacak vatandaşlık tanımında anlaşma sağlayamadı. Sorun “Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür” diyen 66. maddedeki “Türk” sözü.
AKP vatandaşlık tanımı önerisinde “Türk” sözünü hiç geçirmiyor. BDP “Türkiye vatandaşlığı” diyor. CHP ve MHP ise “Türk vatandaşlığı” deyimini kullanıyor. Peki Anayasalarda 90 yıldır yer alan “Türk” deyimi neden birden rahatsızlık yarattı?
2009 yılında yapılan Atlantik Konseyi toplantı’sında görüşülen Phillips raporuna göz atmak bu konuda bir fikir verebilir...
“Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi” adlı raporda deniyor ki:
“Türkiye’deki Kürtlerin PKK’ya olan kamusal desteğini azaltabilmek üzere, Ankara, Kürt kimliğini tanımak için ek adımlar atmalı, örneğin, Anayasa’da vatandaşlığın temeli olan ‘Türklüğü’ ortadan kaldırmalıdır. PKK problemi, sadece güvenlik önlemleri ile çözülemez. Nihai çözüm, Türkiye’nin sürdürülebilir demokratikleşmesinde ve gelişiminde, diğer yandan da PKK liderleri ve kadrosu için af düzenlemelerinde yatmaktadır.”
Bu arada Türk sözü yalnızca 66. maddede geçmiyor. Anayasa’da 10’dan fazla maddede ( 5, 6, 7, 9, 42, 70, 72, 76, 80, 103, 104, 134)

Yazının Devamı

İktidar yakalandı...

23 Ekim 2012

İleri demokrasi ve özgürlük masalına Avrupa ve ABD kamuoyu bir süre inandırıldı (veya onlar inanmış göründü) ama sonunda sisler dağıldı... Ortaya bir basın özgürlüğü felaketi çıktı.
ABD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), 2012 yılı basın özgürlüğü raporunda Türkiye’deki basın özgürlüğünü bugüne dek görülmemiş sertlikte kınadı...
Raporda Türkiye’de 76 gazetecinin demir parmaklıklar ardında olduğu, bunlardan da en az 61’inin doğrudan gazetecilik faaliyetleri ile ilgili olarak hapis cezasına çarptırıldığı kaydediliyor.
Geri kalan 16 gazetecinin durumları da inceleniyor.
CPJ geçen yıl 8 gazetecinin hapiste oluduğunu bildirmiş, bu yüzden yoğun biçimde eleştirilmişti. Örgüt bu yıl konunun üzerine daha ciddi eğilerek uzun ve kapsamlı bir araştırma yaptı.
Raporun başında şu tespit göze çarpıyor:
“Başbakan Erdoğan’ın hükümeti basına yakın tarihin en yoğun baskılarından birini uygulamaktadır...”

Yazının Devamı