Haber çarşafı...

22 Şubat 2008

Açık Pencere Traya Doğalgaz Firması, BOTAŞ ihale komisyonu üyelerine 100 bin dolar rüşvet gönderdi. Bakan Hilmi Güler, bürokratları görevden alarak operasyonun devamını engelledi...Antalya AKP İl Başkan Yardımcısı Ankara'dan maden ruhsatı alıp arazi ticareti yapıyor... Vs...Bunlar iktidarın işbaşına getirdiği seçmece kadrolar... Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık gırla...İktidarın babaları da rüşvet, zimmet, nitelikli dolandırıcılk gibi suçlardan yargılanıyor olup dokunulmazlıklar sayesinde yargıdan kurtulmuş durumdalar..Bu kadrolar türban konusunda fevkalade hassaslar. Yemeklerinde bir gram alkol bulsalar havalara fırlar, beni günaha soktunuz diye yeri göğü inletirler...Ne var türban ile alkolün dışındaki konularda fevkalade geniş meşreplidirler.Amerikan gâvuru ile Irak'taki Müslüman kardeşlerine karşı ittifak da yaparlar... Uluslararası para babalarına sıcak para aracılığıyla ülkelerini de soydururlar...Bunlar mubahtır... Türban ve alkol günahtır...Gariban halka türban ile dindar görünür, öte yanda el altından malı götürürler.Kendilerini din perdesinin ardına saklamak için türban konusunda, alkol konusunda daha yüksek sesle bağırırlar.Türkiye, İran olur mu? Türkiye, Malezya olur mu?

Yazının Devamı

Talim terbiyesi!

21 Şubat 2008

Açık Pencere Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in görevden aldığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. İrfan Erdoğan'ın giderayak söylediği son sözler bunlar oldu.Bir bürokrat bundan daha ağır nasıl konuşabilir... Uzun süre birlikte çalıştığı Bakanı'nı Atatürk ve cumhuriyet karşıtlığıyla bundan daha açık nasıl suçlayabilir?CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce diyor ki:- Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir anlamda beyni sayılan Talim ve Terbiye 1926'da kuruldu. 1980'e kadar geçen 54 yıl içinde toplam 7 başkan görev yaptı. Altı yıllık AKP iktidarında Prof. Erdoğan 3. başkandı, onu da gönderdiler, şimdi 4.'sü yolda... - Hüseyin Çelik kendi atadığı bürokratlarla bile neden anlaşamıyor?- Çünkü onlardan tam bir biat bekliyor. Her türlü hukuksuzluğa, cumhuriyet karşıtlığına onay vermelerini istiyor. * * *Sevgili okurlar... Türkiye'nin en büyük sorunu ne şu, ne bu... Türkiye'nin en büyük sorunu, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ana okullarından başlayarak "dinciliğe yatkın" beyinler yetiştirme çabasıdır. Sorgulamayan, düşünmeyen, Cumhuriyet'e saygı duymayan ama liderlerine biat içinde, kaderci, itaatkar bir nesil yaratmak.. Çaba budur...

Yazının Devamı

Habercilik sanatı!

20 Şubat 2008

Açık Pencere İslamcı gazeteler bu tür irtica haberlerini "yalan" çıkarmakta hayli usatlar biliyorsunuz...Ertesi gün Zaman gazetesinden bir muhabir Yalçın'ı arayıp soruyor: "Yazdığınız olay çok ilginç, acaba o taksinin plakası var mı?"Plaka alınmamış... Yalçın telefonda bunu muhabire söylüyor.Muhabir iki gün sonra yeniden arıyor:"Bir şoför geldi şimdi bizim gazeteye, siz geçen yıl bir taksiye binmişsiniz, şoför sakallı diye, para vermeden inmişsiniz".Yalçın Doğan Zaman'ın Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'yı arıyor. Dumanlı özür diliyor. Bir süre sonra Zaman Haber Müdürü Yalçın'ı arıyor, "Bu gibi olayların tekrarını önlemek için, uğraştıklarını" söylüyor. Sakallı şoför olayından dolayı özür diliyor.Ancak Zaman gazetesi gibi, yine Fethullah Gülen denetimindeki Samanyolu TV'de Hüseyin Gülerce bir programda konuyu ele alıyor ve şunu söylüyor:"Masa başında yazılan bu yazılar, insanları tahrik ediyor."Yalçın bu olayları anlattığı dünkü yazısını şöyle bitiriyor:"Bu baskıyı, doğru ve yaşanmış bir örneği yalanlatma çabasıyla, eli her gün kalem tutan birine bile yapmaya kalkıyorlarsa, başkalarına kim bilir neler..."Başka yoruma gerek var mı? Yalçın Doğan Hürriyet'te "Zorbalık manzaraları"

Yazının Devamı

Büyük elçiler...

19 Şubat 2008

Açık Pencere Sevgili Oktay Ekşi ağabeyimiz bu hareketi yanlış bulduğunu söyledi önceki günkü yazısında; "Başında kim olursa olsun, devletin en üst makamının davetine icabet edilir" dedi...Biz aksi görüşteyiz...Cumhurbaşkanı Gül, göreve gelirken geçmişte sarf ettiği cumhuriyet ve laiklik aleyhtarı sözlerini bir özeleştiri süzgecinden geçirmediği gibi... Gelişinden bu yana da partizanlıktan uzak, her kesimi eşit derecede kucaklayan, devletin düzenli işleyişini ön plana alan bir yönetim sergilemiş değil...Bu arada, düzenlenen büyükelçi daveti rutin veya resmi bir nitelik taşımıyor. Kamuoyuna şirin görünme kampanyasının bir devamı...Büyükelçilerin bu koşullarda, böyle yapay bir davete uymama hakkı neden olmasın? Üstelik çok önemli bir başka yanı var olayın. Davet "eşli" yapılıyor. Emekli elçilerden Tugay Uluçevik'in ifade ettiği gibi, bir kısım büyükelçi de daveti "...lâik Türkiye Cumhuriyeti'nin, dinÓ simge olduğu mahkeme içtihatlarıyla da belirlenmiş olan bir kıyafetle temsil edilmesinin uygunsuzluğu" (yani först leydinin türbanı) yüzünden reddediyor. Cumhuriyet duyarlığı taşıyan yurttaşların bunu bir biçimde ifade etmeleri hakları ve görevleri değil midir? Cumhurbaşkanı Abdullah

Yazının Devamı

Anayasa notu...

17 Şubat 2008

Açık Pencere Şimdi şu uyarıya dikkat:"CHP türbanla ilgili olarak 10 ve 42. maddelerde yapılan Anayasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi'ne götürmemelidir. Götürürse hata yapar..."Egemen Doğan'ın bu önerisi önce şaşırtıcı geliyor.. Ama hiç de öyle değil...Çünkü... 10 ve 42. maddelerde yapılan değişikliklerde türbana izin veren bir husus olmadığı için, Anayasa Mahkemesi iptal edilecek bir aykırılık da bulmayabilir. (Sabih Kanadoğlu da yapılan değişikliğin bir şeyi değiştirmediğini söylüyor...) Anayasa Mahkemesi değişiklikleri iptal etmediği takdirde bu defa türban taraftarları tarafından 'Bakın iptal edilmedi demek ki türbanla serbestçe üniversiteye girilebilir' havası yayılacaktır... (Tıpkı geçen pazartesi okullar açıldığında olduğu gibi)... Ve 17. maddeye gerek kalmadan türbanla üniversiteye girme uygulaması başlatılacaktır. Rektörler bu yönde zorlanacaktır. İktidar biraz da bu duruma güvenerek 17. maddeyi (şimdilik) yasalaştırmaktan kaçınıyor...CHP kurmayları Anayasa Mahkemesi'ne gitme konusunu bir kez daha düşünmelidir... Cumhurbaşkanı Gül'ün türbanla ilgili anayasa değişikliklerini her an imzalaması... CHP'nin de vakit geçirmeden konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götüreceği

Yazının Devamı

Sessiz bekleyiş

16 Şubat 2008

Açık Pencere "Bize inanan bir kitle var. O kitle sessiz yığınlar olarak yıllar yılı bekledi. Şimdi onların diline tercüman olacak siyasetçiler olarak bizi buraya (TBMM'ye) gönderdi. Öyleyse onların diline tercüman olmak da bizim görevimizdir. Biz bu görevi yerine getiriyoruz..."Cüneyt Arcayürek ağabeyimiz, yukarıdaki sözlere bakarak, toplumun tümünü kucaklama vaatlerinin çoktan unutulduğunu hatırlatıyor ve Erdoğan'ın sözünü ettiği köktendinci kitlenin yıllardır karşı devrim peşinde koştuğunu kaydediyor.Evet.. O çarpıcı deyim bugünlerde daha sık kullanılır oldu: Karşı Devrim.* * *Peki iktidarın bu tür kaygıları yok etme yolunda bir çabası var mı?Örneğin önceki gün Tarsus'ta iki kız öğrencinin bacağına yakıcı madde atıldı...Bunu yapan bir meczup muydu, tahrikçi mi, yoksa karşı devrimci mi? Bilinmiyor.Bilinmediği için yurt çapında tüm kız öğrenciler ve velileri telaşlandılar.Vazgeçtik Başbakan'ın mağdur kız öğrencilere telefon açmasından!Dün iktidardan biri, örneğin İçişleri Bakanı bu konuda saldırganları caydırıcı, velilerin yüreğine su serpici birkaç söz söyleyemez miydi? Bu satırların yazıldığı saate kadar iktidardan bu konuda ses çıkmamıştı... Aynen mahalle baskılarında sessiz

Yazının Devamı

Baba tedirgin!

15 Şubat 2008

Açık Pencere "Gelip bana soruyorlar; Ne oluyoruz? İran mı oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Böyle teker teker değişiklik yaparak bir gün İran mı olacağız? Endişe budur. Millette bir karşı devrim endişesi vardır. Bir karşı devrim korkusu vardır."Demirel: "Sizde de böyle bir karşı devrim endişesi var mı?" sorusuna:- Buna kimse cesaret edemez, ben böyle düşünüyorum, diyor ama... Bu biraz da temenni olsa gerek...Hükümetin bugüne dek icraatları Türkiye'de laik demokratik düzene karşı bir karşı devrimin yapılmakta olduğu kuşkusunu giderek büyütüyor.Geçen 5 yılda iktidarla iyi geçinmek isteyen iyimser! kalemler:- AB'ye başvurdular, demek ki demokratlar... Merkeze kaydılar.. Değiştiler... Dönüştüler, gibisinden tesellilere sarıldılar ama... Gidişat açıkça tersini gösteriyor.Başbakan'ın eski arkadaşı Mehmet Metiner'in sütunumuza kim bilir kaçıncı defa aldığımız şu sözleri hep akılda tutulmalı:"Hiç kuşkusuz amacımız İslami bir devlet kurmaktı ve bu devlet eliyle toplumu İslamileştirmekti. Ama bizler Türkiye'de diğer ülkelerden farklı olarak bunun ancak parti yoluyla gerçekleşebileceğine inanıyorduk."Metiner, Başbakan'ın sonradan değiştiğini söyler... Acaba?Cumhuriyet bir yol ağzında... Kaç

Yazının Devamı

Ekranlar tek yanlı

14 Şubat 2008

Açık Pencere * * *Televizyonda bir konuşmacı böbürleniyor:- Laik cumhuriyete bir şeycikler olmaz. Türkiye İran olmaz...Zaten olursa da kimse kalkıp:- Sen olmaz diyordun ama oldu, diyemez...Türkiye İran olduğunda "Türkiye İran oldu" diyebilme özgürlüğü de kalmaz...* * *Altı yıldır "değişti, dönüştü, serpildi, büyüdü, merkeze geldi" diye diye AKP'nin ve liderinin gerçek yüzünü sakladılar...Bekir Coşkun'un yazdığı gibi: Başbakan'ın uçağıdır, Cumhurbaşkanı'nın sofrasıdır, iktidarın kucağıdır, yer kapmak için koştular.Manşetlerde, ekranlarda gerçeklerin üzerini örtüp, aslı olmayan umutlar dağıttılar insanlara. Şeriata gidişi demokrasi diye yutturdular.Şimdi uyanmış gibi yapıyorlar. Ama verdikleri hizmet sonucu atı alan da Üsküdar'ı geçti... Ayıkla şimdi pirincin taşını... Televizyonlarda güzel açık oturumlar izliyoruz.. Ufkumuz açılıyor... Son haftaların konusu belli; türban... Ancak türbanla ilgili son açık oturumlarda taraflardan biri, yani bu meselenin türbandan ibaret olmadığını, cumhuriyet ve laikliği tehdit eden gelişmelere dönüştüğünü savunanlar çok azınlıkta kalıyor... Suya sabuna dokunmayanlar, dönekler, yarı dönekler, liberal sıfatı ardına gizlenen AKP savunmanları

Yazının Devamı