Açık Pencere Başbakan durmuyor, "Laikliği çıkar kavgalarına alet ediyorlar" diyor...Laikliği, hukuku ve Anayasa'yı savunanların bundan çıkarı olduğunu iddia ediyor ki, herhalde tarihe geçecek bir cümledir bu...Dün gazetelerde gördük... İki üniversite hariç diğerlerine kız öğrenciler türbanlarını çıkarıp girdiler... Demek ki türban çıkarılabiliyor. Hanım kızlardan "Ben çıkarmam" diyenine de rastlanmıyor.Gelelim yarınlara... İktidarın, komisyondaki yeni 17. maddeyi yasalaştırmayacağı, uygulamayı rektörlere bırakarak yasağı zaman içinde gevşetme yolunu deneyeceği söyleniyor... Bu durumda Anayasa değişikliği Gül'ün imzasından çıkınca üniversitelerde çıngar kopar. Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç televizyonlarda açıkça söyledi: "Yapılan Anayasa değişikliği türbana izin vermiyor, izin veren rektör kanunlara karşı suç işler..."Hukuka bağlı rektörler belli ki bu kaygıyla türbana izin vermeyecek. İktidara yakın olanlar verecek. Kapılarda kavgalar başlayacak. İşte size kaos. Bu uyarıyı yapan yalnızca basın değil.. İktidarın anayasa hocası Ergun Özbudun, 10 Şubat tarihli Milliyet'te aynı uyarıyı yapıyor:- 'Anayasa Mahkemesi kararı varken, türban serbestisini uygulamam' diyen
Açık Pencere El Pais: İslamcı hükümet laik devletin direğini kırdı. La Repubblica: Atatürk Cumhuriyeti yeni bir darbe daha yedi.La Stampa: Laik Atatürk'e türban taktılar...Deutsche Welle: Türk parlamentosu laik devletin temellerini zedeledi...Dikkat buyurunuz... Dış basında:"Türk parlamentosu din ve vicdan özgürlüğü önündeki engeli kaldırdı" diye bir yorum yok. Atılan adımın laikliği yıpratmaya dönük bir darbe olduğunda Avrupa ve ABD basını müttefik...Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın başörtüsü yasağını kaldırarak Türkiye'nin AB sürecine katkı yaptığı sözlerini Westdeutsche Allgemeine gazetesi tek kelimeyle yorumladı: "Saçma"Üniversitelerde beklenen kaos dün başladı...Henüz anayasa değişikliği bile onaylanmadan siyasi yatırım peşindeki iki üniversite rektörü kapılarını türbana açtı. Diğer üniversiteler beklemede. YÖK Başkanı üniversite camiasını yönetecek ehliyetten yoksun. Laik cumhuriyeti korumaya azimli rektörler yasaları uygulamanın zorluğuyla baş başa... Öğrenciyle karşı karşıya...Cumhuriyet'in dünkü başyazısında sorunun dış boyutuna değiniliyordu:"Dışarıdan desteklenen 'Ilımlı İslamcı' bir strateji tabandan tavana demokratik görüntü altında laik devleti dinciliğe doğru
Açık Pencere Ne üniversite rektörleri, ne Yargıtay ve Danıştay, ne muhalefet partileri, ne barolar, ne meydanlara çıkan on binler onları durdurabildi... Anayasa'yı çatır çatır değiştirdiler...Sözde vicdan ve inanç özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırdılar... Sözde çoğulculuğun gereğini yaptılar. Aslında bu masum kavramların ardına sığınıp bir büyük toplumsal bölünmenin temelini attılar... Laikliğe karşı savaşanların yolunu biraz daha açtılar.Siz hiçbir alanda demokrasi ve özgürlükler için adım atmayın. Ama sadece türbanı serbest bırakmaya çalışın. Bunu özgürlük adına yaptığınıza kim inanır? AB'nin de durumu böyle değerlendirdiğini dün ekranda TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası anlatıyordu.Önümüzdeki hafta üniversiteler açılıyor. YÖK Yasası'nın 17. maddesini ve ona bağlı YÖK yönetmeliğini beklemeden türbanlı öğrencilerin derslere gireceği belirtiliyor. Bazı rektörler türbana zaten göz yumuyor. Göz yummayan rektörlerin üniversitelerinde kapı önü tartışmaları çıkacağı kesin... Artık Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karar da fayda etmez. Türbanlı öğrenciler üniversiteleri doldurduktan sonra uygulamadan bir daha geri dönülmez. Sıra lise ve kamu kuruluşlarına gelir... Bu
Açık Pencere Bakanlara genel olarak hediye konusu sorulduğunda aldıkları hediyeleri demirbaşa kaydettiklerini falan söylüyorlar. Oysa ne alınan hediye belli ne kaydedilen. Hediyenin rüşvet iriliğinde olması da anlaşılan hiç rahatsızlık yaratmıyor. Hediyeleri iade eden gazeteci arkadaşları kutluyoruz...Bu arada yeri gelmişken soralım; Cumhurbaşkanı Gül'e Suudi Kralı Abdullah hediye getirdi mi? Ne getirdi? Sayın Cumhurbaşkanı bu soruya ne zaman yanıt verecek? Katar Emiri Şeyh Hamad, Abdullah Gül'ün ziyareti sırasında heyettekilere bol keseden hediye dağıtıyor. Gazeteci arkadaşlarımız gece odalarına döndüklerinde yataklarının üzerinde omega marka birer kol saati buluyor. Milliyet'ten arkadaşımız Serpil Yılmaz ile diğer bazı gazeteciler duruma tepki gösteriyor. Çünkü hediye niyetine verilen saatler pırlanta işlemeli olup 3 - 4 bin dolar değerinde... Resmen rüşvete giriyor... Gazeteci arkadaşlar aralarında konuşuyor... 29 gazeteci arasından SKY Türk Ankara Temsilcisi Murat İde, Bugün gazetesinden Murat Çelik, Vatan'dan Bilal Çetin, CNN Türk'ten Yavuz Oğhan, NTV'den Murat Akgün, Hürriyet'ten Erdal Sağlam, Milliyet'ten Serpil Yılmaz, Sabah'tan Okan Müderrisoğlu dahil 9 gazeteci
Açık Pencere - Gecenin bu saatinde, ailesinde başı örtülülerin de, başı açıkların da bulunduğu bir yapıdan gelen birisi olarak kimseyi incitme derdinde değilim, diyerek başlıyor...Sözü kimi "şanslı" çocuklara getiriyor... Kimmiş bunlar? Efendim bunlar herkesi çocuğu gibi KPSS'ye girerek değil, tepeden devlet kuruluşlarına inenler. Muharrem İnce örnekler veriyor:- AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın kızı TOKİ'de, Bülent Arınç'ın yeğeni Milli Saraylar'da, Adalet Bakanı M. Ali Şahin'in gelini TBMM'de, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın yeğeni Türk Standartları Enstitüsü'nde, Cemil Çiçek'in oğlu Özelleştirme İdaresi'nde...Muharrem İnce Başbakan'a soru yöneltiyor: Bu bakanların çocukları KPSS puanıyla mı atandılar, yoksa tepeden inme mi işe yerleştirildiler? Önceki gece (sabah) saat 03.00 sıralarında CHP Milletvekili Muharrem İnce Meclis kürsüsünde söze: Yargıtay'ı küçülten yasa tasarısı Meclis'te görüşülmeye başlanmış. Sebep mi? Laikliği korumaya çalışıyor ya... AKP, tepkilerden ve kargaşa çıkmasından korktuğu için grup toplantısına ziyaretçi almadı. Meclis'te türban görüşmeleri yapılırken TBMM'de güvenlik önlemleri artırılıp Meclis'e yine ziyaretçi alınmadı.
Açık Pencere Sağduyulu çevreler, AKP'ye, türbanı serbestleştirme macerasında laikliği ve hukuku deldiğini üzerine basa basa anlatıyor...Üniversite rektörleri aynı görüşteler...Uygulama hem Anayasa'nın temel ilkelerine aykırı hem üniversitelerin düzenini altüst edecek nitelikte...Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu günlerdir Anayasa'da yapılan değişikliğin türbanı serbest bırakmayacağını, 17. maddede öngörülen değişikliğin de Anayasa Mahkemesi'nden döneceğini söylüyor.Profesör İbrahim Kaboğlu Anayasa'da değiştirilen maddelerin bizatihi Anayasa'nın diğer maddelerine aykırı olduğunu anlatıyor, üniversitede serbest bırakılacak türbanın liselerde ve kamu kuruluşlarında da serbest kalmaması için sebep kalmayacağını dile getiriyor...İktidarın Anayasa Hocası Prof. Ergun Özbudun, dün aktardığımız gibi, mevcut düzenleme ile türbanlıların başı açıklara baskı yapmasının önüne geçilemeyeceğini, bunun da rejimin sonu olacağını anlatıyor...Sonuçta, yasal olmayan düzenlemelerle türbana yalnız üniversite değil liseler ve kamu kuruluşlarında da kapı açılıyor... Laiklik deliniyor... Üniversiteler kargaşa içine itiliyor... Ama dinleyen kim?Erdoğan doludizgin gidiyor... Ama nereye? Hukuk
Açık Pencere - Eğer başı açık üniversiteli kızlara baskı yapılırsa bu neyin ifadesidir sizce?Cevap:- Bu, muhafazakârlaşmadan öteye dini baskı kurulmasıdır. Demokratik rejimin sonudur.Neşe Düzel bir başka yerde soruyor:- Yasağın kalkması üniversiteli kızların üzerinde türban takma baskısı oluşturur mu?- Bunu bir ihtimal olarak görüyorum...- Ne öneriyorsunuz?- Metne "kılık kıyafet hürriyetinin başkalarının hak ve hürriyetlerini koruma amacıyla sınırlandırılabileceğine" dair bir güvencenin eklenmesini öneriyorum...Prof. Özbudun bu cümlenin metne konulmasını daha önce önermiş. Ama iktidar koymamış. Demek niyetleri yok... Ayrıca sonu belli bir gidişatı bir cümle ile dizginlemek mümkün mü?Prof. Özbudun, Türkiye'deki mahalle baskısının yasa masa dinlemediğini bilmiyor mu?Bir tespitleri elbet doğru; Demokratik rejimin sonunu getirebilecek bir tehlike kapıda... İktidarın anayasa danışmanı Ergun Özbudun, Taraf'ta Neşe Düzel'in sorularını yanıtlıyor... İyi eğitimli iki öz kardeş arasında bile bölünmeye neden olan türban meselesi, egitimini tamamlamamış, birbirini tanımayan gençler arasındaki bölünmeye nasıl engel olacak? Olmamalılar. Çünkü tartışmalarda hedef türbanı siyasi amaçla
Açık Pencere - Sayın Başkan, bir milletvekili kalkıyor, rektörler amuda kalksın diyor siz susuyorsunuz, bunları nasıl hazmediyorsunuz?, diye sordu... Özcan yine sustu...YÖK Başkanı karizmayı çok erken sıfırladı. Bundan sonra hoca ve öğrencilerin yüzüne nasıl bakacak?* * *Deniz Baykal bu hafta demokrasi konusunda da güzel bir açılım yaptı; Demokrasiyi ancak halkın gücü ve hukuk korur, dedi... Yani; "Gerçek bir demokrat, askerden medet ummaz" demek istedi. Bunlar doğru vurgulardı. Ama galiba askerler için: "Gölge etmesinler başka ihsan istemez" deyimi fazlaydı.* * *TÜSİAD doğru çıkışlar yapıyor. Başkan Arzuhan Doğan Yalçındağ türban girişimlerinin bireysel özgürlük niyetini çoktan aştığını, AKP ile MHP arasında bir siyasi yarışın konusu olduğunu, gidişatın laiklik ve demokrasiyi tehlikeye soktuğunu, anlaşılar şekilde anlatıyor.İlginçtir... Hem AKP'nin hem sermayenin sözcüsü olan kimi yanaşma köşe yazarları türbanı hâlâ bireysel özgürlük çizgisinde, AKP - MHP kafasıyla savunuyorlar. Muhteremler TÜSİAD'ın da gerisine düşmüş bulunuyorlar.* * *Hürriyet'in manşetinde dün Üniversitelerarası Kurul'un "198 rektörün 120'sinin katılımıyla" toplandığı yazılıydı. Gözden kaçmış olmalı.