"Yaşlı bir adamım. Oğlum bana yaşlılık maaşı bağlatmak istiyor, ben haram diye kabul etmiyorum. Ne dersiniz?"Sabri Mihman Ankara"Bir yapı kooperatifine girdim. Binalar bitti, şimdi kura ile herkesin dairesi belirlenecek. Bu doğru mudur?"Binali Poyraz İstanbul"Namaz kılarken başımıza sarık sarıp bir ucunu sarkıtmanın daha çok sevap olduğu konusunda Peygamberimizin hadisi var mıdır?"Osman Bozkurt Ankara Durumumuz ne olursa olsun dertsiz olmayı eksiklik, hatta ayıp sayan... Her şeyimiz yerinde olsa bile ne yapıp edip kendimize ille de bir dert arayan, sonunda mutlaka bulan bir toplumuz. Kimimizin derdi işsizliktir, kimimizin sevgisizlik, kimimizin parasızlık, kimimizin sağlık... Kimimizin ise... Buyrun eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmazın dünkü Hürriyetteki köşesinde yer alan bazı yurttaşlarımızın dertlerine... AKP, yaşanılan olumsuzluklarla ilgili suçları eski iktidarlara atıyor! Oysa oy isterken "Biz DPnin devamıyız" diyorlardı. Türk Dil Kurumu internet sitesini (www.tdk.gov.tr) açıyor, e-posta adresinizi bırakıyorsunuz. Size her gün bir kelimenin sözlük anlamı ile dilimize yerleşmiş bir yabancı kelimenin Türkçe karşılığı yollanıyor. TDKnın bu hizmetinden bizi haberdar
Ankaralı hacı adayı avukat Mustafa Everdi, hacca gitmek için Diyanet İşleri Başkanlığına başvurmuş. Kura çekilişinde adı çıkmayınca, çekilişin sağlıksız yapıldığını ileri sürerek "yürütmenin durdurulması" istemiyle Ankara İdare Mahkemesinde dava açmış. Everdi, dün düzenlediği basın toplantısında şunları söylemiş:"İsimlerin içine konduğu fanus çok küçüktü. O yüzden isimlerin yazılı olduğu rulolar fanusa tıka basa doldurulmuştu. Hep üstteki rulolar çekilince alttakilerin hakkı yendi. Çekiliş ya bilgisayar yöntemiyle ya da Milli Piyangonun küreleriyle yapılmalıydı."İkinci haber de Ankaradan. Çankaya Turan Güneş Bulvarında bir apartmanda oturan Mehmet Balıkçıoğlu apartmanın bahçesinde arıcılık yapınca, komşuları tarafından belediye şikâyet edilmiş. Sonuç: Arıcılığa son ve 111 milyon lira para cezası. Yurdumuzun dünyada bir eşi benzeri olmadığını söyler dururuz. Eh, yurt böyle olunca orada yaşan "yurdum insanları" da ondan farklı olacak değil ya... Buyrun size "yurdum insanı"ndan Anadolu Ajansının dünkü bültenlerine düşen iki haber. Olimpiyatlarda doping alan alana. Oldu olacak, olimpiyatlarda doping dalında da madalya verilsin. Sözümüz, belediye başkanlarına "kaçak yapıları acımadan
- Bizim statta büyü var!Şükrü Saraçoğlunun Müdürü Mürşit Tarhan ile yönetici Hakan Bilal Kutlualpin işbirliği sonucu stada getirilen medyum Ayten idrar, sirke, gülsuyu, zemzem suyu, deniz suyu karışımı bir maddeyi sahaya döküp büyüyü bozmuş. Takım bir sonraki maçta Elazığsporu 7 - 1 yenmiş. Ama medyumun parasının üzerine yatılmış. Olay bu yüzden bu yıl su yüzüne çıkmış.Gerekli gereksiz "Biz Atatürkün kulübüyüz" diye övünen... Ali Şenin başkanlığı döneminde takım Ankaraya deplasmana gittiğinde oyuncuları topluca Anıtkabire götürülerek Atatürkün huzurunda saygı duruşu yaptırılan ve övgü alan bir kulüpteki ilkel anlayışa bir bakar mısınız? Atatürk sağ olup da bu olanları görseydi ne derdi, tepkisi ne olurdu diye düşünmez misiniz? Kulübün Yüksek Divan Kurulu üyesi CHP Hatay milletvekili İnal Batu dostumuza bu olanlara ne dediğini soruyoruz. Yanıt: "Ben bu olayı önce soğuk bir 1 Nisan şakası zannettim. Büyük Atatürkün takımı Fenerbahçede böylesine bir deli saçmalığının olabileceğine hâlâ inanmak istemiyorum. Üzülüyorum, utanıyorum. Yöneticilerimizden derhal yalanlama bekliyorum..." Fenerbahçe, geçtiğimiz sezon kendi sahasında oynadığı ilk maçta İstanbulspora 3 - 0 yenilince birtakım
- "Gelenekçi liberaller" mevcut demokratik rejimi "İslamileştirme" projelerinden vazgeçerlerse, projenin rozeti haline gelmiş olan türban sorunu da gündemden düşecektir. Ama bunun için iktidarın "demokratik rejimi İslamileştirme" projesinden vazgeçtiğini açıkça belirtmesi gerekmektedir...Prof. Kongar yazıyı şu soruyla bitiriyor: "Öyle bir niyetleri var mı dersiniz?" Profesör Emre Kongar, Cumhuriyetteki yazısında, türban sorununun ancak demokrasi ortak paydası üzerinde çözülebileceğini anlatıyor... Diyor ki: Süreyya Ayhanın kocası ve antrenörü Yücel Kop, "Basın bizimle uğraşacağına banka soyanlarla uğraşsın" demiş. İyi de... Bizim memlekette Süreyyalar banka soyguncusu kadar kolay yetişmiyor ki... TÜBİTAKın Popüler Bilim Kitapları İşletme Müdürü Kemal Bostancıoğlunun işine geçen hafta son verildi... Popüler Bilim Kitapları, TÜBİTAKın en yararlı faaliyetlerinden biri... Binlerce kişi bu sayede ucuz fiyatlarla bilimsel konulara ulaşabiliyor. Kemal Bostancıoğlu Popüler Bilim Kitaplarının en üst düzey yetkilisiydi... Dört yıl önce yılda 400 bin olan kitap yayınını 900 bine kadar çıkarmıştı. TÜBİTAK Bilim Kitapları ucuzluğuna ve yüksek kalitesine rağmen kendi ayakları üzerinde
- Vay anasını şu Vranitskynin yaptığına bak, diye söylenir.Peşinden de:- Ulan sen yaparsın da ben yapamaz mıyım, diye düşünür. Ve kaşıklardan birini çaktırmadan cebine götürür... Aynı anda "çınn" diye bir ses duyulur. Kaşık kazayla kristal bardaklardan birine vurmuştur. Başlar Mocka döner. Tahminler Bakanın bir konuşma yapacağı yönündedir. O da renk vermeden ayağa kalkar, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptıktan sonra yerine oturur.Ancak kararlıdır. Bir kaşık götürecektir. Dikkatlerin uzaklaştığı bir anda önündeki altın kaşığı tekrar cebine doğru götürür. Aynı anda "çınnn" diye aynı ses duyulur. Mock altın kaşığı yine kristal bardağa çarpmıştır. Başlar yine ona döner. Biraz önce tüm söyleyeceğini söylemiştir. Acaba şimdi ne diyecektir. Mock ağır ağır konuşmaya başlar:- Sayın konuklar, bizim Avusturyalılar olarak başarımızın tek nedeni yalnız iyi bir yönetim değildir... Biz aynı zamanda çok iyi birer sihirbazızdır. Bakınız şu elimdeki kaşığı görüyor musunuz? Şimdi ben bunu gördüğünüz gibi cebime koyuyorum. Ve bakın şimdi aynı kaşığı Başbakanımızın cebinden çıkarıyorum... Uzun yıllar önce Viyananın ünlü Hofburg Sarayında bir davet... Davette Avusturya Dışişleri Bakanı
"... Bu yıl yazlığa gelince bir sürprizle karşılaştım. Yanı başımızdaki Club Pomelan yeşil sermayenin eline geçmiş, adı da Club Familia olarak değiştirilmiş. Kadın erkek plajları beyaz bölmelerle ayrılmış...Geçenlerde yüzerken akıntının da etkisiyle kadınlar plajının açıklarına sürüklendik. O anda otelden ıslıklar, düdük sesleri gelmeye başladı. Daha sonra uzaktan zorlukla seçebildiğimiz insanlar bize geri dönmemizi işaret etti, megafonlarla anons yapıldı. Hemen ardından kanoyla gelen bir görevli kadınların bizi gördüklerinde çığlık attığını söyledi ve buradan gitmemizi rica etti. Olayı büyütmemek için uzaklaştık. Birkaç gün sonra yine oldukça açıktan yan koya yüzerken otel hizasından geçişimiz sırasında yine benzer anonslar yapıldı.Başka bir gün bir balıkçı teknesinin aynı gerekçelerle uyarıldığına tanık olduk.Türban söz konusu olunca özgürlüğü savunan bu kesimin eline güç geçtiğinde diğer insanlarla birlikte yaşamaya ve onların özgürlüğüne ne kadar saygı göstereceğinin işaretidir sanırım bu olay... Yaz tatilini Çeşmede, ailesinin yanında geçiren üniversite öğretim üyesi Lale Altan Hanım yazıyor: Tavşancılda çarpışan iki trende de Otomatik Frenleme Sistemi (ATS) yokmuş. Olmaz
Güneydoğuda her gün birer ikişer şehit veriyoruz...Bunlar gazetelerin iç sayfalarında bir iki sütun haber ya oluyor, ya olmuyor...İktidardan ses yok...PKK Güneydoğu sınırlarımızın hemen ötesinde ABD himayesinde yaşıyor...ABD, PKKnın üzerine gitmediği gibi Türk askerinin sınırı aşmasına da izin vermiyor...AKP iktidarının ABD karşısında boynu kıldan ince...Üstüne üstlük... Afganistanda komutayı iki yıl aradan sonra 2005te tekrar Türkiye alıyor...Türkiyenin bu defa Afganistana ciddi miktarda asker göndereceği ve Kâbilin dışında da operasyonlara katılacağı söyleniyor...Yani Afganistanda Amerika adına çarpışacağız...Amerika ise, askerimizi şehit eden teröriste kol kanat gerecek.Ve AKP hükümeti ağzını açıp ABDye:- Önce beni tehdit eden teröristi ortadan kaldıralım Afganistanı sonra düşünürüz, diyemeyecek... Diyemiyor...Atatürkün "Tam bağımsız" Türkiyesi görün ne hallere düşürüldü... Hakkârinin Çukurca ilçesinde üç er PKK mayınıyla şehit oldu... AKP hükümeti gerçekten farklı işler yapıyor... Örneğin, en güvenilir ulaşım aracı olan treni en güvenilmez ulaşım aracı haline getirdi... Yıllardır gazetelerde okuruz... Ülkenin bir yanında küçük bir savaş tehlikesi olsa derhal Amerika, Japonya,
Balık yasağı mevsiminde boş duran balıkçı gemileri, turistler (hatta yerli vatandaşlar) için Karadenize vs. benzeri turlar düzenleyebilir... Okurumuz Seda Hanımın Hollandadan yazdığı notu turizm firmaları ve balıkçılara fikir vermek için buraya alalım... Açık denizde balık avlama meraklıları için Schveningende turlar düzenleniyormuş. Balıkçı teknelerine 50 - 60 kişi alınıyor, denize açılınıyor, kaptan radardan balık sürüsünü görünce gemiyi durduruyor, oltalar denize sarkıtılıyor, sürü geçince tekrar düdük çalıyor, oltalar toplanıyor, tekrar yola çıkılıyormuş... İnsan dünyaya bir defa gelir. Adam gibi yaşarsa bir defa gelmek yeterlidir. Süreyya Ayhanla ilgili Tufan Türenç diyor ki:"Süreyya Ayhan şark toplumunun bataklığında yetişmiş bir orkideydi. Bu orkideyi yaşatamayacağımız belliydi. Nitekim yaşatamadık."Süreyya ile ilgili kararı Dünya Atletizm Federasyonu ve dopingle ilgili kuruluşlar vermeden bizim medya verdi. Ve infazı yargısız gerçekleştirdi. Doping ve etik konusundaki hassasiyet alkışlanacak bir şey kuşkusuz... Peki sormaz mısınız? Neden aynı medya, Beşiktaş yöneticileriyle Alaattin Çakıcı ilişkisini veya geçen yılın sonundaki şike maçları aynı titizlikle sorgulamadı?