"Özel isimden sonra gelen çoğul ekleri ve ondan sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz..."Netice: Türkün derken kesme işareti var, Türklerin derken yok... Sabah gazetesinde gözümüze ilişen "Türkleri" ve "Türklerde" sözcüklerindeki kesme işaretlerinin yersiz olduğunu yazmıştık. Kimi okurlarımız ise sözü geçen eklerin çoğul eki veya yapım eki değil çekim eki olduğunu, o yüzden kesme işaretine gerek bulunduğunu bildirdiler gönderdikleri notlarda. Türk Dil Kurumundan yeniden soruşturduk durumu... Dediler ki: İlk ve ortaöğretimde dersbaşı yapan öğrenci sayısı 14 milyon. "Hadi kızlar okula" kampanyası ile beraber "Hadi anneler doğum kontrolüne" kampanyası da başlamalı!.. Çocukça dergisinin promosyon olarak verdiği çizgi filmlerden cihat mesajı çıktığını Milliyette Şükran Pakkanın kaleminden okudunuz. Bu VCDlerde, okul çıkışlarında çocukları eğiten sakallı militan karakterler, "İslam şehitlerinin bir eline silah, diğer eline kitap aldığını" söylüyordu. Kültür Bakanı Erkan Mumcu ertesi gün kasetlerle ilgili inceleme başlattığını bildirdi. İnceleme sürüyor... Tabii VCDlerin satışı da sürüyor.Bakalım VCD seti tükenmeden inceleme bitecek mi? Çok merak ediyoruz... Cihat mesajı Türk
"Ankaranın unutulmaz akşamlarından birinde, Golf Kulübündeyiz... Başbakanın çağırması üzerine Maliye Bakanı Cihat Bilgehan ve İbrahim Tekinle birlikte makamlarına gittik. S:Demirel; "İbrahim, seyahatimizde bizlere hediye edilen televizyonların gümrüksüz geçmesine müsaade etmemişler. Bunlar hediye... Gümrük vergisi ödenmesi doğru mu; yoksa bir olay mı yaratılmak isteniyor?" deyince İ. Tekin; "Gümrük istenmesi doğrudur. Yasada hediye eşyanın gümrüğe tabi olmayacağına dair bir madde yok. Ama sizler ödemeyecekseniz ben öderim. Her ne kadar o kadar param şu anda yoksa da Adanadan ağabeyimden isterim" şeklinde yanıt verince S. Demirel "Anlaşıldı. Ben yasanın gereğince işlem yapılmasını isterim" diyerek konuşmasını noktaladı."Evet.. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı da yapacak olan Adalet Partisi lideri ve Başbakan Demirel, bakanlarını akşam vakti huzura çağırıyor. Konu çok önemli ve kritik:Başbakana armağan edilen televizyondan gümrük istemişler... Başbakana vatandaş muamelesi yapmışlar. Olur şey mi? Acaba bir olay mı yaratılmak isteniyor? Neyse ki Bakan İbrahim Tekin yumuşatmış durumu... "Paranız yoksa vereyim" demiş açıkça...O kafayla idare edilen ülkenin bugünkü duruma gelmesi şaşılacak
YÖK üyesi Profesör Ülkü Azrak, Rektör Alemdaroğlu hakkındaki şikâyetler üzerine YÖK Denetleme Kurulunun soruşturma başlattığını... Rektör Alemdaroğlunun yargı kararlarını uygulamadığı ve YÖKü yanılttığı sonucuna vardığını, kendisinin bu konudaki savunmasını aldığını, o yüzden başka savunmaya gerek görülmediğini anlattı...YÖK Alemdaroğlunu görevden alma kararına mı varmıştı? Prof. Azrak dedi ki:- Biz Alemdaroğlunu görevden alıp almamayı oylamadık. Biz sadece Denetleme Kurulu Raporunun Cumhurbaşkanına sevkini oyladık ve 6ya karşı 12 oyla kabul ettik. Prof. Alemdaroğlu ise biri hariç tüm yargı kararlarını zamanında ya da biraz gecikerek mutlaka uyguladığını söylüyor...Son karar Cumhurbaşkanının...Bu arada dikkat buyrun... İki ayda iki laik kurumda ciddi bölünme başgösteriyor. Önce Yargıtay sonra YÖK... Tartışmalarda hedefe dinci kesimin diş bilediği isimler oturtuluyor... İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile ilgili tartışmalarda YÖK cephesinin görüşlerini dün Prof. Ülkü Azraktan dinledik... Meclis Başkanı Bülent Arınç, İzmirin kurtuluşunu kutlama mesajında Atatürkten söz etmiş. Lütfetti, İzmire girerken Atatürkü yanına aldı demek... Almanya Freiburgda hukuk çalışmaları
- Birlikte çalıştığımız bazı Alman hukukçular, Türkiyeye de gelmiş ve bizim Meclisteki Türk Ceza Kanunu Tasarısı üzerinde çalışmışlar. Özellikle onlar, hayretle, zinanın cezalandırılması girişimini soruyorlar. Zinanın hangi gerekçe ve hangi zihniyetle cezalandırılacağı sorularına doğrusu yanıt vermekte güçlük çekiyoruz. Profesör Mumcu bu tür soruları:- Halktan böyle istek geliyor, diyerek savuşturmaya çalışmış...- O zaman AByi neden istiyorsunuz, demiş Alman hukukçular...***Profesör Mumcu çarpıcı ve sıkıcı bir gelişmeyi de aktarıyor... Mumcu hocamız taviz vermez bir cumhuriyetçi, Atatürkçü ve laik kişiliğe sahiptir. Diyor ki:- Birkaç gün önce Freiburgun ana caddesinde yürürken arkamda iki kişi belirdi. Biz Hizbullahçıyız, dediler. Yaptığım konuşmaların kendilerini rahatsız ettiğini söyledikten sonra Türkiyede ayağımı denk almamı istediler... Ertesi gün aynı yerde başka iki kişi yaklaşıp aynı tehdidi yineledi...Profesör Mumcu bu tür tehditlere papuç bırakacak biri değil... Ama olay da öyle çok hafife alınacak gibi görünmüyor. Değerli hukuk adamımız Prof. Ahmet Mumcu bir süredir Almanyanın Freiburg kentinde Alman hukukçularla birlikte ortak bir çalışma yürütüyor... Konu "Tarih
bu eylül böyledir iştebirdenbire bir yağmurbirdenbire yaprakların sonuduryaz geçti, sonbahar da geçerbir fesleğen kokusu bile kalmaz geriyeağaçların sarışınlığı biledokunsan dokunuşlar eskirsürekli bir yalnızlıktır eylülsedef bir deniz kabuğudurdalgınlıkla masada unutulmuş nicebakışlar arasındayaprak yaprak düşer sonbaharüşümüş bir serçe, keder kuşlarıdalgın bakışlardan uçarBen eylülün sürekli dalgınıyımgizini yitiren bu kentteçiçeklerim üşürçünkü sonbahardır üstüme çökenve göç başlamıştır kalbe doğruçiçekli çiçeksiz dağlardankeder gettolarınakalbim gürültüyle açılırsolmaya başlayan aşklara Ne söylenebilir hayatın akışına "Umumi şerefsizliğin enkazı altında, şunun bunun şerefi de parça parça olur." Manken Tuba Altıntop, Sabahın ekinde Savaş Aya anlatıyor:- Çok eşlilik marifet değil ki, hayvanların bile tek eşi vardır. Bir aslanın muhtemelen bir tek kaplan eşi vardır. O avlanır, kadın kaplan da çocuklarıyla meşgul olur...Tuba Altıntop şiire de meraklıymış... "Kim var sevdiğin şair" sorusuna şu yanıtı veriyor:- Fahir Atakoğlu... Yok yok o değil. Hah Ataoğlu, bir şey Ataoğlu.- Ataol Behramoğlu mu?- O işte... Aslanın karısı Yedigöllerden Boluya giden okurumuz Hülya Güzelin gözü orman
Osetyadaki son eylemin zamanlaması da ilginç... Terörist eylem tam da Rusya Devlet Başkanı Putin ülkemizi ziyaret edecekken yapıldı. Çok şeyler beklediğimiz ziyaret bu yüzden ertelendi, Türk - Rus ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatacak adım atılamadı.Şimdi gelin de meraklanıp şu soruları sormayın bakalım kendi kendinize; bütün bu zamanlamalar tesadüf müdür? Yoksa arkasında bizim bilmediğimiz bilinçli bir hesap mı var? Varsa o hesabın arkasında asıl kim ya da kimler var? Çeçenlerin davası da kavgası da Rusyayla... Ama Rusyadan sonra en fazla eylemi bizim ülkemizde yaptılar... Üstelik de onlara en hoşgörüyle, sempatiyle yaklaşan ülke Türkiye olmasına rağmen... Gemi kaçırmalar... Otel basıp insanları rehin almalar vs... Bu eylemler genellikle turizm mevsimine rastladı. Turizmimiz zarar gördü... Başbakan Erdoğan, zinanın suç sayılmasına karşı çıkanların kulaktan dolma bilgilerle konuştuğunu söylemiş. Demek çağdaş ülkeler kulaktan dolma bilgilerle hareket ediyor. Irakta üç Türk şoför öldürüldü... Bu şoförlerin kayıp olduğunu bile bilmiyorduk. Hâlen kaç yurttaşımız kayıp bilmiyoruz. Sadece öldürüldüklerinde öğreniyoruz...Fransa iki gazetecisi kaçırılınca bütün gündemini değiştirdi.
- Evli bir erkeğin geneleve gitmesi zina suçu olur mu? - Hayır, olmaz. Ama erkek genelevde tanıştığı kadına dışarıda bir ev tutar, orada sürekli birlikte yaşarsa o zaman zina olur.- Evli erkek, bir başka erkekle sürekli cinsel birliktelik yaşarsa? - Bu da zina olmaz, ahlak dışı yaşam olur. Çünkü erkek doğurgan olmadığı için aileye hile karıştırmak mümkün değildir.- Homoseksüel biriyle yaşarsa? - Yine zina olmaz. Çünkü zinanın tanımında "karşı cins" sözü var. ***AKP, 1999 yılından beri suç sayılmayan zinayı yeniden Türk Ceza Yasasına sokmak için manevralar yapıyor... Oysa yakında TBMMde görüşülecek Türk Ceza Yasası tasarısında çok daha ciddi sorunlar ve eksikler var. Yeni TCK tasarısında namus cinayetlerinin failleri korunuyor, bekaret testleri yasaklanmıyor, eşcinsellere ayrımcılık sürüyor, rızalarıyla cinsel ilişkiye giren gençlere hapis cezası öngörülüyor, müstehcenlik maddesiyle ifade hürriyeti kısıtlanıyor... AKP bu konulardaki eşitlik taleplerini görmezden geliyor... Zina tartışmasıyla gündemi saptırıyor. Bu arada ilginçtir... Kadın erkek eşitliğinin kanayan yarası "imam nikâhlı kadınlar"ın durumuyla ilgili hiçbir yeni düzenlemeye gidilmiyor, kimse bu sorunu ağzına almıyor...
Hedefe Irakta iş yapan yabancı şirketlerin çalışanları, o şirketlere mal taşıyan TIR şoförleri, son olarak da bu ülkede görev yapan gazeteciler eklendi...Zaman içindeki bu hedef kaymasının sonucunda...Direnişçilere olan sempati giderek antipatiye dönüşüyor. Fransız gazetecilere yönelik eylemde olduğu gibi... Müslümanlar Iraklı din kardeşlerine diş bilemeye başlıyor... Desteğini çekiyor.Dünya kamuoyu, işgalci ABDye duyduğu öfkeyi yavaş yavaş unutuyor, direnişçileri terörist yerine koyarak ABDnin yanına geçiyor...George Bush yönetimi rahatlıyor...Iraklı direnişçiler bu kadar aptal mı? İnsan, sonucun aleyhine olduğunu göre göre bu tür eylemler yapar mı? Soruları uzatmadan kafalarda oluşmaya başlayan bir soru işaretini buraya iliştirelim:"Acaba bunları yapanlar gerçekten direnişçiler midir? Yoksa direnişçi görüntüsü adı altında işgalcilerin örgütlediği ve yönlendirdiği birtakım taşaron örgütler mi? Ne dersiniz?" Iraklı direnişçilerin ilk başlardaki hedefi doğrudan işgalci Amerikan askerleriydi. Her gün birer ikişer Amerikan askeri vuruluyor, ABD dünyanın gözünde zaafa uğruyor, Bush yönetimi kendi kamuoyunda güç duruma düşüyordu. Zaman içinde hedefte değişiklik gözlendi...