Bir muhalefet lideri neden eleştirilir?Tabii ki yeterince muhalefet yapmadığı ve yapamadığı için...Peki basın üzerine düşen muhalefet görevini yapıyor mu?Yok canım... Basın bırakın muhalefeti yer yer gazetecilik görevini de bıraktı.Tümüyle değilse bile geneliyle...AKPnin yanında AKP lehine politika yapıyor...Bu bağlamda Deniz Baykaldan istenen ne olabilir?Herhalde daha çok muhalefet yapması değil, daha az muhalefet yapması...Deniz Baykala soldan baktığınızda eleştirilecek yığınla davranışı vardır. Emekçi kitlelerle bağını koparmış, çözüm önerilerine dayalı bir muhalefet programı hazırlamamış, iktidarı bir gölge kabine ile izlemek zahmetine girmemiş, fakir fukarayı AKPnin insafına terk etmiştir...Ne var ki Baykaldan rahatsızlık bu noktalarda değil...Rahatsızlık Irak ve Kıbrıs politikalarındaki "ulusalcı" davranışı ve Amerikancı çizgiye teslim olmayışından kaynaklanıyor...Baykalın devrilmesi için Amerika düğmeye bastı... Hazırlıklar yapılıyor. Derviş denemesi tutmadı... Yeni lider aranıyor... CHP cephesinde ilginç gelişmeler izleyeceğiz... Medya Deniz Baykalla ilgili eleştirilerini yoğunlaştırdı... O kadar ki Baykal, iktidardaki Tayyip Erdoğandan bile daha yoğun eleştiriliyor...
Bu "şok iddia"nın sahibi öyle sıradan bir kişi değil; Türkiye Cumhuriyetinin Enerji Bakanı Hilmi Güler... Sayın Bakanı bu asil ve dürüst davranışından ötürü candan kutluyoruz...Ve hemen madalyonun öteki yüzüne, Hilmi Gülerden şimdi beklenenlere geliyoruz...Sayın Güler...Bu rüşveti size kim ya da kimler, nerede ve nasıl teklif etti? Teklifi duyunca tepkiniz sadece reddetmek mi oldu? Durumu ilgili savcılığa bildirdiniz, teklifi yapanların ve yaptıranların hakkında soruşturma açılmasını istediniz mi? İstediyseniz bunları da açıklar mısınız? İstemediyseniz bunun sebebi nedir? İstememek, dolaylı da olsa rüşvetçileri korumak anlamına gelmez mi? Haydi Sayın Güler! Bir yiğitlik daha yapın, koskoca bir bakana dahi rüşvet teklif etme küstahlığını gösterenlerin isimlerini açıklayın. Yoksa kafalarda rüşvetçilerden korktuğunuz... Bu nedenle onları koruduğunuz... Ya da aslı astarı olmayan bir iddia ortaya atarak kendi kendinizi "çok dürüst" gibi gösterme türünden basit hesaplara tevessül ettiğiniz şeklinde kuşkular oluşur ki... Bunu herhalde siz de istemezsiniz. Mavi Akım projesiyle ilgili bana hayal dahi edilemeyecek rüşvetler önerdiler. Miktarını duysanız şok olursunuz, dudağınız uçuklar."
***Aptal insan her zaman sıkılır. Başkalarından topladığı ve sürekli tekrar ettiği cevaplar yüzünden sıkılır. Sıkılır, çünkü gözleri bilgiyle o kadar dolmuştur ki, neler olduğunu göremez. Hiçbir şey bilmeden çok şey bilmiş olur. O, bilge değil, sadece bilgilidir. Bir güle baktığı zaman, o güle bakmaz. Okuduğu bütün güller, şairlerin sözünü ettiği bütün güller, ressamların çizdiği bütün güller, filozofların tartıştığı bütün güller, gözünün önünde oluşur. Büyük bir anı ve bilgi kuyruğu oluşur. Karşısındaki gül ise, o kuyruk, o kalabalık içinde kaybolur. Onu göremez. Sadece tekrar eder. Ne kadar güzel bir gül. Bu kelimeler de kendisinin değildir. İçten, özgün ve gerçek değildir. Bir başkasının sesidir. O sadece bir kaset çalar.Aptallık, tekrardır. Başkalarını tekrar etmektir. Ucuzdur. Çünkü öğrenmene gerek yoktur. Öğrenmek zordur. Öğrenmek için cesur olmak gerekir. Öğrenmek, eskiyi bırakıp yeniyi kabul etmeye hazır olmak demektir. (Sezgi adlı kitaptan - Owo yayını) Zekâ nedir? Zekâ görme ve kavrama kapasitesidir... Kendi hayatını doğana uygun yaşamaktır. Zeka hazırlıksız bir şekilde gerçekle yüzleşmektir. Hayatın karşısına hazırlıksız çıkmanın güzelliği inanılmazdır. O zaman hayatın
- 40 yıl önce Sultanahmete genç bir turist rehberi olarak ayak bastığım gün hangi sorunlar varsa bugün aynı sorunlar devam ediyor, dedi...Turistleri kolundan çekiştiren esnaf... Denetimsizlik... Terbiyesizlik... Tuvalet sorunu... Fiyat karmaşası.. Kazıkçılık... Kapkaççılık...Hele taksiler... Bu taksi düzeniyle Türkiyeye daha fazla turist gelmesi, gelen turistin lanet okumadan yurduna dönmesi olası mı?Her gün taksiye biniyoruz... Taksici arkadaşların en az yüzde 60ı kenti tanımıyor. Bazısı İstanbulda birkaç gün kalan turist kadar İstanbulu bilmiyor. Aldığı müşteriyi şehir içinde dolaştırıyor da dolaştırıyor. Üç kuruş için memleketi rezil ediyor...Bu kentin valisi vardır, belediye başkanı vardır, emniyet müdürü vardır... Ama bu konularla ilgilenen yoktur. Müşteri kılığında dolaşacak görevlilerin yazacağı cezalarla taksicileri üç günde yola getirmek mümkündür. Ne var ki kimse oralı değil... Kent sahipsiz... Sonra herkes oturup turist bekliyor, döviz bekliyor... Çook bekleriz daha... NET Holding Başkanı Besim Tibukla turizmden konuşuyorduk... DİEnin yaptığı araştırmaya göre Türk halkı yoksul ama hayatından memnunmuş! Gidişata bakılırsa memnuniyetimiz epey sürecek... Arif Ayhan Ünlü
Bir başka dava haberi ulaştı elimize...Başbakan Erdoğanın 1985 yılında yaptığı meşhur Ümraniye konuşması 2001 yılında Kanal Dde yayınlanmıştı. Bu konuşmada Erdoğan eski Maliye Bakanı Vural Arıkanla ilgili olarak:- O da zil zurna serhoş, ayakta duramıyor... Sözlerini sarf ediyordu... Merhum Vural Arıkanın kardeşi Türkan Arıkan vekili Avukat Turgut Kazan tarafından açılan dava 2004 yılı ocak ayında tamamlandı. Mahkemenin 2 milyar tazminat talebini Yargıtay onayladı.Başbakan Erdoğan masraflarıyla birlikte 5 milyar 800 milyon lira ödeyecek.Türkan Arıkan bu paranın yarısını Türk Eğitim Vakfına, yarısını Mehmetçik Vakfına verecek...Avukat Turgut Kazan dün paranın alınmasıyla ilgili icra takibi başlattıklarını söyledi...Başbakan Erdoğan "serhoş", lafını hakaret amacıyla sık kullanıyor. Hatırlarsanız, geçen yılbaşı gecesi Safranboluda ziyaret ettiği huzurevi sakinlerinin rahatsız olduğunu söyleyen gazeteciye de "Sen serhoşsun serhoş kafayla soruyorsun" diye hitap etmişti...Sonuç: Vakıflara anlamlı bir yardım geliyor. Başbakan Erdoğanın "Bu arkadaş dört dörtlük cahil" sözü yüzünden Mehmet Bölüke 700 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm olduğunu dün yazmıştık... Evetçi Kıbrıslı Türkler "Yes
Mehmet Bölük 22 Temmuz 2002 tarihinde yayımlanan Teke Tek programına e-mail çekerek katılmış ve canlı yayında Tayyip Erdoğana hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla ilgili sorular sormuştu...Tayyip Erdoğanın Mehmet Bölüke yanıtı şu olmuştu:- Bu arkadaş hesap kitap bilmiyor. Bu arkadaş dört dörtlük bir cahil... Bu çirkin ifadeyi kullanan kişiyi de kendime muhatap almam...Bölük, bu sözler üzerine Erdoğan aleyhine 2 milyar liralık tazminat davası açtı. Şişli Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada yargıç 2 milyar liralık tazminatı indirerek Tayyip Erdoğanı 700 milyon lira ödemeye mahkûm etti...Eee, elbette Türkiyede de yargıçlar var... Başbakan Erdoğan CHP İstanbul eski İl Başkanı Mehmet Bölüke 700 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm oldu... Neden mi? Kıbrısta değişen bir şey yok. Eskiden Türk ve Rum diye ikiye ayrılırdı, şimdi evetçi - hayırcı diye... CHPli iki milletvekili kuliste Kemal Dervişin genel başkan yardımcılığından istifasını konuşuyorlardı. Biri:- Kardeşim, Kemal Bey bu kadar güçlü biriyse kursun bir parti de görelim boyunu, deyince öteki müdahale etti:- Yahu, adamın uzmanlık alanı parti kurmak değil ki, parti eritmek... Dervişin ihtisası!.. Türkiyenin sorunlarına ABD
Lyon Başpiskoposu Kardinal Philippe Barbarin, 800 yıl öncesi haçlı seferinden hristiyanların büyük üzüntü duyduğunu bildirmiş...Kardinal eğer samimi ise... 800 yıl önce haçlıların İstanbuldan söküp götürdükleri (şu anda Venedikte olan at heykelleri dahil) tarihi eserlerin iadesi için bir kampanya başlatsın... Eserlerin ait olduğu mekanlara dönüşünü sağlasın. En azından o eserlerin çalıntı olduğunu Avrupaya ilan etsin... Samimiyet somut belirti ister... Katolikler, haçlı seferleri sırasında İstanbulda düzenledikleri yağmadan dolayı Fener Rum Patriği Bartholomeostan özür dilemişler... Sakıp Sabancı ile ilgili yayınlarda aile kabristanındaki ibareden de söz edildi. Sanırız babası tarafından söylenmiş:"Hilekârlık ahmaklık, gurur eşekliktir"Profesör Kamuran Ayhan gönderdiği notta diyor ki:- Gurur sözcüğü ile "kibir" denilmek istendi herhalde. Gururlu ve onurlu olmak iyi bir şeydir... Kibir kötüdür... Gurur ve kibir Büyük Ortadoğu Planı tutarsa "ulus" devletler yıkılıp "uslu" devletler kurulacak. Başbakan Erdoğanla KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş arasında gerginlik tırmanıyor. 30 yıl önce Kıbrıs Türklerini Rumlara Akif Kökçe harekâtını yapmıştık. Bu gidişle bir harekât da Kıbrıs
"Irakta işgal koalisyonu çatırdıyor"Doğru... ABD ve müttefikleri Irakta ölüm çemberine girdi... AKP iktidarı Iraka iki kez asker göndermeye teşebbüs etmişti.Girişimi bir defasında TBMM engelledi, 6 ay önceki ikinci girişimi de Kürtler... Hayli çok sayıda köşe yazarı Iraka asker göndermemiz için çırpındı.Eğer istekleri yerine gelseydi bugün Mehmetçik Fellucede umutsuz bir savaşın içinde çırpınıyor, yurda peş peşe tabutlar geliyor olacaktı..O köşe yazarları 6 ay sonrasını göremediler.Bugün en azından bir kuru özür dilemeleri gerekir. Ne var ki hiç oralı değiller. Ayrıca çok meşguller de! Engin vizyonlarıyla Kıbrıs ve AB gibi konularda Türkiyeye yol gösteriyorlar... Üstelik de sınıfta çakmış öğrenci gibi değil, büyük uzman havasında her biri... İtibarlarında leke yok. Güvenliler... Çünkü yanılıp yanılmamaları önemli değil... Kritik sürelerde kamuoyunu yanıltma görevinde başarılı olup olmamaları önemli... O konuda problem yok! Pazar günkü Hürriyetin baş sayfasında haber: Dünyayı sarmalayan ince tabaka üzerinde hastalık vardır. Bu hastalığın adı "insan"dır. Nietzsche Yurtdışındaki gençlerimiz terörist olup papayı vurunca değil ama porno filmde oynayınca utanıp kahroluyoruz...