<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Beşiktaş'ta, Barbaros vapur iskelesine sapan yolun sağında gösterişsiz bir tahta kapı dikkatimizi çekti. Kafamızı içeri uzatıp baktık. Geniş karanlık bir salonda hafif ışıklandırılmış camekânlar... İçlerinde rengârenk vazolar, şekerlikler, kâseler, çay - kahve takımları, avizeler, aplikler, küllükler, aşure takımı, boza takımı, biblolar... Osmanlı motifleriyle süslü enfes cam ve porselenler... Görevli bayana sorduk:
- Hanımefendi nedir burası, müze falan mı?
- Yıldız Çini ve Porselen Fabrikası'nın sergi ve satış salonu efendim...
- Peki hanımefendi kapının dışında neden küçük bir tabela bile yok...
- Bir camekânın içinde tabela vardı kaldırıldı, yakında asılacak sanırım...
"...kadın, erkekten daha çok ayrıntılara inebilir. Kadın daha yumuşak kalplidir. Kadının genlerinde annelik bilgisi vardır ve erkekten daha çok affedicidir. Oysa kadın gazeteci kuşağımız, genellikle erkeklerden daha acımasız, iğneleyici ve siyaset tutkunu çıktı". Akşam yazarı Zeynep Atikkan, Mehmet Beye şöyle bir cevap verdi:"...Kadın gazeteci erkek gazeteci tartışması nedense kimilerine inanılmaz bir lezzet veriyor. Bence son derece demode bir tartışma bu. Türkiyede asıl tartışılması gereken gazeteciliğin bir meslek olarak nerede olduğu, nereye doğru yöneldiği... Son yıllarda Türk gazeteciliğine patron tetikçiliği ve hükümet yalakalığı gibi yeni işlevler verilmiştir. Bunu anlamak için kimin ne kadar maaş aldığına bakmakta yarar var. Gazetecilikteki yeni iş bölümünde tetikçilik büyük çapta bazı erkeklere ihale edildi. Düğmeye basılınca onlar silahlarını çekiyorlar. Ve o zaman sivri dillerini çıkartıyorlar. Tetikçilik yapmadıkları zaman da yumuşak başlı yalakalar oluyorlar. Beyler tetikçilik yaparken siyasi, sosyal, ekonomik konularla uğraşmak da kadınlara kalıyor..."Buyrun beyler, burdan yakın... Mehmet Barlas Sabahtaki yazısında kadın gazetecileri irde- lerken şöyle dedi:
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Mehmet Barlas Sabah'taki yazısında kadın gazetecileri irde- lerken şöyle dedi:
"...kadın, erkekten daha çok ayrıntılara inebilir. Kadın daha yumuşak kalplidir. Kadının genlerinde annelik bilgisi vardır ve erkekten daha çok affedicidir. Oysa kadın gazeteci kuşağımız, genellikle erkeklerden daha acımasız, iğneleyici ve siyaset tutkunu çıktı".
Akşam yazarı Zeynep Atikkan, Mehmet Bey'e şöyle bir cevap verdi:
"...Kadın gazeteci erkek gazeteci tartışması nedense kimilerine inanılmaz bir lezzet veriyor. Bence son derece demode bir tartışma bu. Türkiye'de asıl tartışılması gereken gazeteciliğin bir meslek olarak nerede olduğu, nereye doğru yöneldiği... Son yıllarda Türk gazeteciliğine 'patron tetikçiliği' ve 'hükümet yalakalığı' gibi yeni işlevler verilmiştir. Bunu anlamak için kimin ne kadar maaş aldığına bakmakta yarar var. Gazetecilikteki yeni iş bölümünde 'tetikçilik' büyük çapta bazı 'erkeklere' ihale edildi. Düğmeye basılınca onlar silahlarını çekiyorlar. Ve o zaman sivri dillerini çıkartıyorlar. Tetikçilik yapmadıkları zaman da yumuşak başlı yalakalar oluyorlar. Beyler tetikçilik yaparken siyasi, sosyal, ekonomik konularla uğraşmak da kadınlara
- Acaba benim şimdi çocuğum olabilir mi?Doktor gülmüş:- Evin müsait, üniversiteli bir pansiyoner al, faydası olur.Bir müddet sonra amcamız, doktora gayet memnun gelmiş, eşinin hamile olduğunu sevinçle müjdelemiş. Doktor sormuş:- Eve pansiyoner aldın mı?- Evet aldım...- Peki ondan ne haber?- Sorma doktor, bu yaştan sonra başıma dert açtım, o da hamile...***İki ihtiyar konuşuyor. Biri diğerine, "Hüsamettinciğim" demiş. "Hatırlıyor musun, asker ocağında bizim yemeklere şap katarlardı." "Yaa, hatırlamaz olur muyum" diye cevap vermiş Hüsamettin, "Etkisini şimdi görmeye başladım." 85 yaşındaki amcamız, kendisinden 55 yaş küçük bir genç hanımla evlenmiş. Kendisini tebrik eden aile doktoruna sormuş: "Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır" Seçim anketine yanıt veren bir yaşlı adam anket bitince düşüncesini söylemeden edememiş:- Yalnızca evet veya hayır diyerek insan önemli bir konuda düşüncelerini nasıl tam ifade edebilir...Anketçi hınzır:- Evlilik kararını da bu iki sözcükten biriyle vermiyor musunuz? Einstein İkimizdik, sen ve ben, bir çiçekleonun tomurcuğu arasında bir yerde;öylece durur muyduk, ikimiz gibi?dâima birlikte olurduk
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
85 yaşındaki amcamız, kendisinden 55 yaş küçük bir genç hanımla evlenmiş. Kendisini tebrik eden aile doktoruna sormuş:
- Acaba benim şimdi çocuğum olabilir mi?
Doktor gülmüş:
- Evin müsait, üniversiteli bir pansiyoner al, faydası olur.
Bir müddet sonra amcamız, doktora gayet memnun gelmiş, eşinin hamile olduğunu sevinçle müjdelemiş. Doktor sormuş:
Ahmet Güler dedi ki:- Halkın bakışı siyasetçiyi de etkileyecektir. O yüzden Türkiye, ABye girebilmek için Avrupa halkının gönlünü ve güvenini kazanmak zorunda. Almanları en çok korkutan şey dinci gericilik... Türkiyede eğitim ve diğer alanlarda dinciliğin giderek yayıldığı haberleri geliyor. Eğer böyle giderse Avrupa kamuoyu biraz daha aleyhimize dönecektir... Avrupa Türk İşadamları Birliği Başkanı Ahmet Güler ile Başbakan Tayyip Erdoğanın Almanya gezisini konuştuk. Güler, Erdoğanın "Laik Avrupaya girmek istiyoruz" sözlerinin Almanyada olumlu yankı yaptığını söyledi. Ancak yine de AKPyle ilgili kuşkular sürüyormuş. Tabii Alman halkının olumsuz bakışı da... Almanlar malum; yüzde 80 oranında Türkiyenin ABye alınmasını istemiyor. Mutluluk, varacağımız bir istasyon değil, bir yolculuk şeklidir. Başbakan"Laik Avrupa istiyoruz" demiş!Biz de "Laik Türkiye" istiyoruz Montesquieu Iraktaki yeni hükümetin Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, "Türkiyeyi Irakta istemiyoruz" demiş.Biz de istemiyoruz ama arkadan itiyorlar... Arif Ayhan Haldun Ertem Kalamış Divan Lokantasının listesinde ilginç ve yeni bir tat:"Balık kokoreç"Kokoreç dediğiniz bağırsaktan yapılır. Balığın kokoreci nasıl
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Avrupa Türk İşadamları Birliği Başkanı Ahmet Güler ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Almanya gezisini konuştuk. Güler, Erdoğan'ın "Laik Avrupa'ya girmek istiyoruz" sözlerinin Almanya'da olumlu yankı yaptığını söyledi. Ancak yine de AKP'yle ilgili kuşkular sürüyormuş. Tabii Alman halkının olumsuz bakışı da... Almanlar malum; yüzde 80 oranında Türkiye'nin AB'ye alınmasını istemiyor.
Ahmet Güler dedi ki:
- Halkın bakışı siyasetçiyi de etkileyecektir. O yüzden Türkiye, AB'ye girebilmek için Avrupa halkının gönlünü ve güvenini kazanmak zorunda. Almanları en çok korkutan şey dinci gericilik... Türkiye'de eğitim ve diğer alanlarda dinciliğin giderek yayıldığı haberleri geliyor. Eğer böyle giderse Avrupa kamuoyu biraz daha aleyhimize dönecektir...
Mutluluk, varacağımız bir istasyon değil, bir yolculuk şeklidir.
"İttihatçılar gerçi Almanyayla gizli bir anlaşma imzalamışlardı ama savaşa ne zaman gireceklerine kendileri karar vermek niyetindeydiler. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Hazinede para yoktu; Almanlar da vermeyi kabul ettikleri borcu İstanbul savaşa girdikten sonra göndereceklerini söylüyorlardı. Ayrıca o günlerdeki genel kanı, savaşın kısa süreceği, 1914 sonlarında, en geç 1915 baharında biteceği yolundaydı. O sıralarda İstanbulda bulunan Alman Askeri Yardım Heyeti de, İttifakın savaşı kazanması durumunda Osmanlı İmparatorluğunun da toprak kazanacağına ilişkin güvence vermişti; ne var ki, barış görüşmelerine katılabilmek için Babıâlinin savaşa da katılması gerekiyordu. Bu yaklaşım, İttihatçıların Enver Paşa önderliğindeki askeri kanadının hoşuna gitmişti. Bu grup Alman zırhlıları Goeben ve Breslauı Karadenizde Ruslara saldırmak için kullanarak ülkeyi savaşa sokmayı başardı. Ancak, müttefiklerinin savaşta Osmanlı Devletine eşit gözle bakmayacağı ve askeri stratejiyle diplomasi konularında kararların Berlinde alınacağı açıktı.""Dünya Savaşı Osmanlılar için felaketle sona erdi; ..." Cumhuriyet Ansiklopedisinde Feroz Ahmad imzalı "Cumhuriyete Doğru" başlıklı yazının bir paragrafını