<#comment>#comment> Şu günlerde YÖK’e kızgın cumhuriyetçi ve laik hocalar AKP iktidarıyla ahenkli şekilde YÖK’ü topa tutuyorlar. Aklımıza İran’ın son günleri geliyor. Humeyniciler ile demokratlar Şah’ı devirmek için işbirliği yapmıştı; Şah devrilince Humeyni’nin ilk işi demokratları temizlemek oldu...
YÖK’e hepimiz kızgınız. Ama insan birlikte yola çıktığı kişilerin neyin peşinde olduğunu da bir sorgulamaz mı? Bu iktidar bilimsel ve çağdaş bir üniversite peşinde mi? Tersi niyetler içinde mi? YÖK mü daha tehlikeli, AKP’nin eğitimi geriye döndürmeye yönelik niyet ve projeleri mi?
İnsanın hangi amaca omuz verdiğini görmesi bu kadar zor mudur laik hocam?
***
Haftanın olayı malum... Genelkurmay’ın Basın Kokteyli.. Ve komutanların siyasete uyarıları... Evet askerin demokrasiye müdahalesi doğru değildir.
İyi ama Türkiye’de işleyen bir demokrasi var mı?
<#comment>#comment> Diyarbakır kazasıyla ilgili olarak havacılığı iyi bilen dostlardan mesajlar aldık... Elektronik mühendisi Hüseyin Savcı, Etimesgut Havaalanı’na Thales firması adına ILS cihazı yerleştirmekte olduklarını ve fiyatının 1 milyon dolar değil sadece 327 bin dolar olduğunu bildirdi.
Sivil havacılıkta uzman iki isim... Korhan Abay ve Doç. Sümer Yamaner birbirine çok benzer iki not gönderdiler. Özetlersek:
"Medya kaza sebebi olarak ILS cihazı yokluğunu diline doladı... Oysa kule ve kokpit konuşmalarıyla, uçuş bilgilerini içeren veriler deşifre edilip değerlendirilmeden, tüm iddialar birer varsayımdan öte değer ifade etmez. Uzmanlarımızın(!) kazanın nedeni olarak ilan ettikleri ILS cihazı, oldukça pahalı bir sistem olup Avrupa’nın birçok sivil havaalanlarında bile yoktur. Mesela yaz aylarında milyonlarca turistin indiği Mikonos, Santorini, Midilli gibi havaalanlarında yoktur. Günlük iniş kalkış sayısı 8 olan Diyarbakır için büyük lükstür. Kurallara tam uyulduğu takdirde VOR yaklaşması da NDB yaklaşması ILS kadar güvenlidir... Kesin tespit için soruşturma sonucu beklenmelidir.
Güç süreklidir ama gücün kazandığı zaferlerin ömrü çok kısa olur.
Abraham
<#comment>#comment> CHP Hatay Milletvekili, emekli büyükelçi İnal Batu geçen gün kuliste arkadaşlarına dert yanıyordu;
- Sıradan, sade kişileri bir yana bırakın...Uzman geçinen birtakım insanlar bile AB, Kıbrıs gibi konularda konuşurken zaman zaman gerçeklerle hiç ilgisi - alakası olmayan öyle laflar ediyorlar ki çıldırmamak elde değil. Örneğin geçen gün televizyonda, benim de yakından tanıdığım emekli bir büyükelçi aynen şöyle dedi; AB, kendi bünyesine dışarıdan sorun ithal etmek istemiyor, bunun için tabii ki Türkiye’ye de önce Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimiyle arasında olan sorunları çöz, üye olmaya ondan sonra kalk diyecek...
Hayretle gördüm ki, programın konuklarından hiçbiri bu arkadaşa, peki o zaman Yunanistan’la Kıbrıs Rum kesimi AB’ye nasıl üye oldu? Bizim onlarla olan sorunumuz AB üyeliğimize engel de, onların bizimle olan sorunları niye engel değil diye sormadı.
Anıtları taşlar değil, yapılan işler meydana getirir.
MotleyaSellerin sürüklediği insanları, aynı sulara kapılmış insanlar değil, selin dışında kalabilmiş insanlar kurtarabilir.
<#comment>#comment> SSK’da 1992 yılından bu yana tıbbi malzeme alımında yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle Ankara DGM tarafından "Neşter Operasyonu" başlatıldı.
Aslında SSK sorunu Neşter Operasyonu’nun ötesinde derin bir sorun... Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer’in SSK’daki müzmin hastalıklara değinen raporundan birkaç satır verelim:
"... SSK hızla çökertilmektedir. Reel olarak 1988’de 100 olan toplam yatırımları 1998’de 76.8’e düşmüştür. Oysa ki bu dönemde SSK gelirleri reel olarak iki kat artmıştır. Aynı dönemde kapsadığı nüfus iki katına çıkarak 32.7 milyona ulaşmıştır. Toplumun yarısını kapsayan SSK’da ülkemizdeki hekim ve hemşirelerin yalnızca yüzde 10’u istihdam edilmektedir. (2000 yılı itibariyle toplam 88.465 hekimin yalnızca 8.112’si, 71.344 hemşirenin ise 8.489’u SSK’da çalışmaktadır)... Tüm olumsuz koşullara rağmen SSK’nın böylesine düşük maliyetlerle hizmet sunmaya devam edebilmesi çarpıcıdır. Zaman zaman tasfiye konuşulmaktadır. SSK’nın tasfiyesinin yol açacağı en önemli sorun, alımlarda toplu pazarlık gücünün yitirilmesi ve kurum içinde hizmet üretiminin sona ermesi nedeniyle sağlık maliyetinin 3 - 4 kat artacak olmasıdır. Bu durum ulus ötesi şirketlerin
<#comment>#comment> Seçim öncesi televizyon programlarında ekonomiyi nasıl düzlüğe çıkartacakları sorulduğunda Recep Tayyip Erdoğan:
- Öncelikle güven ortamı sağlayarak, diye yanıt veriyordu...
Güven ortamı nasıl sağlanırdı? Elbet mazisi temiz, şaibesiz, sabıkasız, güven veren isimlerin hükümet koltuklarına oturtulmasıyla...
Ne var ki tersi oldu...
Hükümete çoğunlukla kimliği ve kişiliği tartışılır isimler atandı.
Enerji, Ulaştırma gibi yatırımcı bakanlıkların başındaki isimlerin belirgin özelliği Belediye döneminden Tayyip Erdoğan’ın mutemet adamı olmaları.
<#comment>#comment>Ne silah denetçilerinin raporu... Ne dünya insanlarının protestosu.. Ne BM ilkeleri.. Ne Papa’nın barış çağrısı.. ABD hiçbirini umursamıyor. Irak’a saldıracak... Saddam’ı devirip Irak’ta üslenecek. Dünya petrolüne hâkim olacak... Avrupa, Rusya, Çin ve Japonya mızıklanırlarsa olay dünya savaşına kadar uzanacak. Strateji uzmanları böyle diyor.
Peki Türkiye ne yapacak? En büyük zorluk şu ki... Silah denetçileri raporlarını 26 Ocak’ta verecekse de BM’nin karar alması şubat sonunu bulacak. ABD’nin ise acelesi var. BM’nin kararını beklemeksizin bizi savaşa sürüklemeye çalışacak... Önümüzde çok zor günler var...
Bir düşmandan kurtulmanın en iyi yolu, onu kendine dost etmektir.
4. Henry Hürriyet’in manşetinde iştah açan Musul - Kerkük haberini görünce yine o öyküyü anımsadık... Time dergisinde yıllar önce Afrika’dan Amerika’ya köle olarak getirilmiş adam anlatıyordu...
- Cape Town’da limanda bir arkadaşımla oynuyorduk. Amerikalı denizciler bizi gemiye davet ettiler. Orada bize börek ikram ettiler. Beğendiğimizi görünce bunların Amerika’da ağaçta yetiştiğini söylediler. Arkadaşımla Amerika’ya gidip gitmemeyi tartıştık. Güverteye çıktığımızda
<#comment>#comment>Erzurumludan aşk çeşitlemeleri...
Dur ben Kerem olim sen Aslı
Sonumuz ele bitsin yaslı
Nostaljik aşk neyse oni yaşıyah
Ele sevah ki gara sevda olah
Araplara benziyah gapkara olah
<#comment>#comment>Okurumuz bir reklamdan esinlenmiş, olası bir savaştan sonra yazacaklarını savaştan önce yazmış. Okuyalım:
Üç kuruşa tamah edip, savaşa girdiniz.
Din kardeşlerinizi arkadan vurarak,
Petrol hırsızlarının işini kolaylaştırdınız.
Komşunuzun, evinin barkının yerlebir
edilmesine çanak tuttunuz, ne ki, nafile savaşın ateşinden kendiniz de kurtulamadınız: