İran’dan not...

21 Haziran 2002


<#comment>Cumhurbaşkanı Sezer hafta başında, İran cumhurbaşkanı Hatemi’nin konuğu olarak İran’daydı. Resmi toplantılar başlarken Sezer’in sergilediği hoş bir tavrı geziyi izleyen Ankara Büromuzdan Utku Çakırözen şöyle anlattı:
"Bu tür toplantılarda heyet üyeleri başkanları tarafından karşı tarafa tek tek tanıtılır. Başkanlar masanın ortasında, birbirlerinin tam karşısında oturur, sağ ve sol taraflarında da kıdem sıralamasına göre heyet üyeleri yer alır. Başkan, tanıtıma sağ taraftan, hemen yanında oturan en rütbeli ve kıdemli olan üyeden başlar, en kıdemsize doğru gider. Orası bitince sol tarafa geçer, aynı sırayı izleyerek tanıtımı tamamlar. Bu şekil tanıtımın protokol kuralları açısından sakıncası, sağ tarafta oturan daha düşük rütbeli üyenin, sol taraftan oturan kendisinden daha yüksek rütbeli üyeden önce tanıtılmasıdır.
Ancak Tahran’daki toplantıda Sayın Cumhurbaşkanımız tanıtımı böyle yapmadı. Rütbe ve kıdeme haksızlık etmemek için üyelerimizi bir sağdan, bir soldan tanıttı. Bu durum İran Cumhurbaşkanı Hatemi’nin gözünden tabii ki kaçmadı ve düşüncesini şu sözlerle dile getirdi:
- Dostum Sezer! Çok dengeci ve eşitlikçi bir insan olduğunuzu duymuştum. Bugün

Yazının Devamı

FT’nin hakkı...

20 Haziran 2002


<#comment>Bir yazıda "Bizim futbolcuların en babayiğidi İtalyan liginde 15 dakika oynuyor, Brezilya’nın tümü yıldız" gibi bir cümle sarf etmiştik... Bir dostumuz dün:
- İtalyan liginde 90 dakika oynayanlardan kurulu İtalyan Milli Takımı elendi ama bizimkiler çeyrek finalde n’aaber, dedi...
Doğru... Futboldaki ruh faktörünü ıskaladık...
Şenol Güneş, kendisine küfür edenler dahil tüm spor yazarlarına genel af ilan edecekmiş. Herhalde bizi de unutmaz.
Unutmak deyince.. Acaba Milli Takımı alkışlayanlar bütün bu başarıların temelindeki mimarı anımsıyorlar mı? FT adı övgü yazılarında hiç geçmiyor da...

Yazının Devamı

Nâzım anıldı

19 Haziran 2002


<#comment>Pen Yazarlar Derneği, Büyük Şair Nâzım Hikmet’in doğumunun 100’üncü yılı nedeniyle bir etkinlik düzenledi. Programa göre Pen Yazarlar Derneği üyeleri, pazar günü topluca (Nâzım’ın Türkiye’den kaçarken gemiye bindiği noktaya en yakın yer olan) Rumelifeneri’nde Barınak Restaurant’ta buluşarak birlikte öğle yemeğini yiyecek, Nâzım’dan şiirler okuyacak, daha sonra Teoman Südor’un Nâzım’ın şiirinden esinlenerek yaptığı "Ağustos Böceği ile Karınca" tablosunu kırmızı karanfiller eşliğinde suya bırakacaklardı.
Pazar günü Rumelifeneri’ne Pen Yazarlar Derneği’nin 155 üyesinden sadece ikisi (Hıfzı Topuz, Yalvaç Ural) geldi. Yazarlar Derneği yönetiminden ise sadece Başkan Üstün Akmen oradaydı. Motorla denize açılındı. Nâzım’ın kendisini Romanya’ya götüren Plehanov gemisine bindiği noktada tablo suya bırakılacaktı. Motorda bulunanlardan biri tablonun denize bırakılmayıp satılmasını, bedelinin derneğe irat kaydedilmesini önerdi. Bu konu tartışılırken Teoman Südor’un motora tablonun aslını değil çerçevelenmiş bir kopyasını getirdiği görüldü. Ünlü ressam aslını suya bırakmaya kıyamamıştı. Kopya kırmızı karanfiller eşliğinde dalgalara bırakıldı. Nazım ölüm yıldönümünde anıldı...

Yazının Devamı

Fogg’un vedası

18 Haziran 2002


<#comment>Daily News Gazetesi İstanbul Temsilcisi Gül Demir, AB’nin Ankara Temsilcisi Karen Fogg’un Türkiye’den ayrılışı dolayısıyla evinde bir uğurlama partisi verdi. Samimi toplantıda bayan Fogg söz arasında Türkiye’nin AB üyesi olacağına inandığını söyledi. Ne zaman? diye sorulduğunda "Bu Türkiye’ye bağlı" dedi... Diplomat Osman Çetintaş, Türkiye’yi Japonya’da tanıtmak için çalışmalar yaptığını anlatırken Karen Fogg Türkiye’nin kendini önce Avrupa’da tanıtmasını öğütledi ve ekledi:
- Ancak bu işi sefaretlerinize bırakmayın... Tanıtma işini Avrupa’daki Türkler, sanatçılar ve kültür adamlarınızla yürütün.

Mizahın kaynağı neşe değil hüzündür. Cennette mizah yoktur.


Yazının Devamı

Mülakat sorusu

16 Haziran 2002


<#comment>Soğuk ve yağmurlu bir gecede özel otomobilinizle yol alıyorsunuz... Bir otobüs durağının yanından geçerken içerde üç kişinin beklediğini fark ediyorsunuz.. Biraz yavaşlayınca duraktaki üç kişinin yüzü seçiliyor...Bunlar:
1. Adeta ölmek üzereymiş gibi bakan bir yaşlı hanım
2. Bir zamanlar hayatınızı kurtarmış olan bir eski dost
3. Yıllardır birlikte olmayı hayal ettiğiniz ama olamadığınız güzellikte bir kadın (adam)...
Üçü de kendisini almanız için el sallıyor...
Ancak arabanız spor.. Ve sadece bir tek kişilik yer var...

Yazının Devamı

Barajistan...

15 Haziran 2002


<#comment>Türkiye Barajlar ve Kültürel Miras İzleme Kurulu’nun düzenlediği "Barajlar ve Çevre Sempozyumu" dün Taxim Hill Otel’de yapıldı. Toplantıda barajlar enine boyuna tartışılırken "minik" bir kültürel bilanço çıkarıldı:
Atatürk Barajı 580 arkeolojik yerleşmeyi yuttu. Bunlardan sadece 19’u belgelenebildi.
Birecik Barajı arkeoloji mezarlığı yarattı. Zeugma, Apameia, Horum, Tilbeş, Halfeti, Kalemeydanı, Rumkale gibi önemli yerleşimlerin bulunduğu 30 merkez sular altında kaldı.
Şimdi de dünyadaki dört antik sağlık merkezinden biri olan Bergama’daki Allianoi kenti, sulama amaçlı "Yortanlı Barajı" altında kalacak.
Peki ne yapılabilir?
Kültürel Mirası İzleme Kurulu diyor ki:

Yazının Devamı

Norveçli konuk

14 Haziran 2002


<#comment>İtalya’da yaşamakta olan Utku Oğuz geçenlerde Perugia’daki bir felsefe kulübünün daveti üzerine "1918-1939 arası Türkiye ve Atatürk Reformları" konulu bir konferans verdi. Fotoğraflarla süslenen sunuş kulüp üyelerince dakikalarca alkışlandı. Peşinden bazı konuklar söz aldı.
Yaşlı başlı bir Norveçli beyefendi dedi ki:
- Norveç dilinde "Mustafa Kemal gibi düşünmek" diye bir deyim vardır; herhangi bir problem karşısında çözümü imkansız görerek kestirmeden teslim olma eğiliminde olan ruh ve zihin tembeli kişilere söylenir bu söz... Bu tip insanlara "Hayır yanılıyorsun bu problemin mutlaka bir çözümü olmalı; Biraz da Mustafa Kemal gibi düşün" deriz...
Norveçli izleyici şöyle devam etti;
- Sizin bu geceki sunuşunuzdan sonra bu sözün arkasındaki anlamı çok daha derin bir şekilde kavramış durumdayım; bu güzel fotoğraflar eşliğinde yaptığınız sunuş, bana dilimizdeki eski bir deyimin arkasındaki gerçek ve derin anlamı öğretti... Size bunun için minnettarım...."
Okurumuz Utku Oğuz bize gönderdiği mektubu şöyle noktalıyor:

Yazının Devamı

Solak mısınız..?

13 Haziran 2002


<#comment>Solaklar için yepyeni bir dünya sloganıyla Ankara Karum’da açılan mağazanın adı "Sol Elim"... İngiltere’nin ünlü "Anythingleft - handed Ltd" şirketinin temsilcisi olan mağaza, solaklar için çeşitli ürünler pazarlıyor. Solaklar salaklardan farklı ne gibi ürünler kullanır? Mağaza sahibi İlker Hüner bazılarını sıralıyor:
1) Makaslar: Sol elini kullanan kişiler için üretilmiş, rahat kesim sağlayan ve değişik alanlarda kullanılabilen yaklaşık 15 değişik makas.
2) Mutfak malzemeleri: El ile çevirerek kullanılan ürünlerin (konserve, şarap açacağı vs) tamamı saatin ters yönünde çevrilerek kullanılıyor.
3) Kol saatleri ve duvar saatleri (sağdan sola doğru çalışıyorlar)...
4) Dökme yönleri sağ tarafta olan kepçe ve cezveler...
5) Solakların daha rahat kullanabileceği çatal, bıçak ve kaşıklar...

Yazının Devamı