Neler olacak?..

1 Ocak 2000


Yeni bir yılla birlikte yeni bir milenyuma da girdik. Peki, yeni yılda neler olacağını, sizleri nelerin beklediğini biliyor musunuz? "Milenyum gazetecisi" Fahrettin Fidan tabii ki biliyor... Binaenaleyh, oturduğu yerden bildiriyor:
* Mayıs ayına yaklaşıldığında Baba'nın görev süresini uzatma konusunda büyük bir pazarlık başlayacak, üç milenyum daha isteyen Baba neticede 1.5 milenyumada fit olacak, benim işçim, benim köylüm, benim memurum, benim emekli memurum, dul ve yetimim, "aile" tarafından yine kaz gibi yolunacak.
* Alaattin Çakıcı cezaevinden tahliye olacak, siyasete atılacak kendini özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanlığı koltuğunda bulacak. Önce cezaevlerini, bilahare devlet adamlarını özelleştirecek, memleketi daha bir güzelleştirecek!
* Yahya Demirel nostaljik takılmaya başlayacak, hayali ihracat işlerine yeniden el atacak, memleketi toptan ihraç etmeye kalkınca ortalığı birbirine katacak.
* ANAP milletvekili Yılmaz Karakoyunlu, "Salkım Hanım'ın Taneleri"nin gördüğü ilgi üzerine ölçüyü kaçıracak, kendi elleriyle kendi kuyusunu kazacak, "Mesut Bey'in Naneleri" isimli bir kitap yazacak.
* Paradan üç sıfır

Yazının Devamı

Önceki bin yıl

31 Aralık 1999


       Dünya yeni "bin yıl" a giriyor...
       Peki bundan önceki bin yıla girerken, yani 999 yılının sonlarında, Dünya'nın hali neydi? İnsanoğlu ne durumdaydı?
       Herald Tribune gazetesi ilk "bin yıl"ın genel bir tablosunu çizmiş...
       Ne İtalya, ne Fransa, ne İngiltere ne diğer Avrupa ülkeleri vardı meydanda... Avrupa kıtasında, İskandinavya'dan Yunanistan'a kadar inen geniş alanda topu topu 70 milyon insan yaşıyordu. Bunların yüzde 90'ı köylüydü. En büyük kentler 10 bin bilemediniz 20 bin nüfusluydu... Yol yoktu... Harita pek kullanılmazdı. O yüzden bir yerden bir yere giderken insanlar sık sık yollarını kaybederdi.
       Pek çok insan ömrünü doğduğu yerde tamamlardı. Avrupa'nın bugün bilinen ülkeleri meydanda yoktu. İki büyük kültür merkezi Bizans ve Çin'di...
       Hayat kısaydı... Doğan her 10 çocuktan 4'ü ölüyordu. Ortalama hayat süresi 30 yıldı. Eğer delikanlılık çağını atlatırsa, erkekler 47, kadınlar 44 yıl yaşardı.

Yazının Devamı

10 puanlık gasp!

30 Aralık 1999


       Hükümet, 2000 yılının ilk 6 ayı için memur ve emeklilerin maaşlarına topu topu yüzde 15 zam yapıyor... Zammın bahşişe dönüşmesinin sebebi malum: Parasızlık...
       Öte yandan CHP ve FP'nin açıklamalarına göre... Batan 5 bankanın halka çıkardığı fatura 2,5 katrilyon liradır...
       Bu para ister Mevduat Sigortası'ndan ödensin.. İster Dünya Bankası kredisinden.. Sonunda ödemeyi yapacak olan Türk vatandaşıdır...
       Eğer bu parayı 5 bankacının cebine koymayıp memur ve emekliye aktarabilseydiniz sonuç ne olurdu?
       Maliye bürokratı dostumuz basit bir hesap yapıyor:
      "Memur maaşlarına yapılacak 1 puanlık ilave zammın bütçeye getireceği ek yük 274 trilyon lira... 10 puanlık bir zamda 2.7 katrilyon liralık bir ek yük söz konusu... Eğer hükümet bankaları iyi denetlese, içlerinin boşaltılmasına zamanında müdahale etseydi bugün memura yüzde 10 daha fazla zam verebilirdi."

Yazının Devamı

Aramızdaki Castro!..

29 Aralık 1999


Onun da adı Castro... Ama Fidel Castro değil, Jorge Castro... Küba'nın Ankara Büyükelçisi..."Hiç merak etmeyin, Fidel ölürse Küba'da sosyalizm yıkılmaz, belki daha da güçlenir! " diye şaka yapabilecek ve bunun yazılmasından çekinmeyecek kadar esprili, rahat..."Biraz da ikinci katibimizle konuşun, belki beni tekzip edecek birşeyler anlatacaktır size..." diyebilecek kadar kendinden emin...Arkadaşımız Fahrettin Fidan bu ilginç büyükelçiyle konuştu.
-Dünya basınında Küba'yla ilgili yer alan haberler genellikle olumsuzdur...Durumunuzu bir de sizin ağzınızdan dinlesek...
-Küba, devrimden bu yana ABD'nin inanılmaz sıkı ambargosu altında...Buna, on yıl önce Sovyetler'in yıkılması da eklenince sıkıntılarımız tarif edilmez boyutlara ulaştı. 9 milyon ton olan yıllık petrol ithalatımız bir gecede 3 milyon tona düştü...Elektrik kesintileri günde 20 saate kadar vardı...Biz de bunun üzerine, savaş koşullarında uygulanmak üzere hazırladığımız planı barış koşullarında uygulamak zorunda kaldık. İlk başlarda halkımız gerçekten çok sıkıntı çekti. Ama hemen belirteyim ki, bu dönemde gerek sağlık gerekse eğitim hizmetlerimizde hiçbir aksama olmadı. Çünkü bu iki

Yazının Devamı

Sorunlu bankalar!

28 Aralık 1999


Milliyet'in dün konuğu olan Gazi Erçel, hem Merkez Bankası Başkanı hem de Sigorta Fonu'na devredilmiş olan 8 bankanın patronu... Binaenaleyh soruyoruz:
- Sayın Başkan, son olarak batan 5 bankanın devlete 5 milyar dolar yük bindirdiği söyleniyor. Türkiye'nin önümüzdeki yıl yapacağı toplam yatırım da 5 milyar dolar. Batan bankalar ekonomiyi nasıl etkileyecek sizce?
Gazi Erçel, "Batık banka" deyimini şık bulmuyor... Bunlara "Sorunlu banka" deyimini yakıştırıyor... Ve ekliyor:
- Bu bankaların doğurduğu yükü mümkün olduğunca vergi mükellefine yansıtmamaya çalışıyoruz... Bu bankalara Sigorta Fonu'ndan 1.1 milyar dolar aktaracağız. Dünya Bankası'ndan 3 milyar dolar kredi gelecek. Ayrıca Sigorta Fonu ileri doğru borçlanabilir. Böyle bir kaynaktan yararlanabiliriz. Ayrıca bu bankaları satarak zararı bir miktar daha kapatırız...
Sayın Erçel anlatıyor. Biz anlamıyoruz...
İçi boşaltılmış 5 bankaya 5 milyar dolar koyacaksınız. Ve bu para vatandaşın cebinden çıkmayacak. Peki kimin cebinden çıkacak?..

Yazının Devamı

Cesur operasyon

26 Aralık 1999


       Sevgili Oktay Ekşi Ağabeyimiz dünkü yazısına iç çekerek başlamış:
      - IMF ve Dünya Bankası'ndan üç yılda gelecek olan 7 milyar doları sadece batık 5 bankanın deliğini tıkamaya kullansanız yetmiyor... Yani 5 kişi tüm Türkiye'nin ekonomik olarak belini bükecek kadar büyük parayı hepimizin sırtına yüklüyor...
       Doğru... Ama bu cümleden bir noktada yanlış bir anlam çıkarılmamalı... Sakın 5 banka sahibi 7 milyar doların üzerine yatmış gibi bir anlama varmamalı. O mümkün değil. Batık bankaların hesapları incelendiğinde görülecektir ki, geri dönmeyen kredilerin önemli bir bölümü etkili ve yetkili kişilerin iş hayatındaki akrabalarının ve yakınlarının üzerindedir. Götürücü işadamı büyük şavullemek için cömert dağıtmak zorundadır. Ancak bu takdirde kanunların azgın pençesinden kendini kurtarabilir.
       Peki belli kişileri ve çevreleri yemlemezse ne olur?
      Gülay Atığ'a ne olduysa o olur?
      Gülay Atığ'ın tek suçu paraları tek başına götürmeye

Yazının Devamı

Danimarka örneği...

25 Aralık 1999


       Akkuyu'da fay hattının 20 - 25 km. ötesinde kurulması planlanan nükleer santralı protesto etkinlikleri sürüyor. Sultanahmet Meydanı'nda dün bu çerçevede sendika, mühendis odası ve çevreci kuruluş temsilcilerinin katılımıyla bir basın toplantısı düzenlendi... Ortak bildiriden bir paragraf:
      "Su, kömür, jeotermal enerji kaynaklarının ancak yüzde 30'unu kullanılabiliyoruz. Şebekede enerji kayıpları yüzde 25'ler düzeyinde. Oturup bu tablo üzerine düşünmemiz gerekirken, tüm dünyanın terkettiği nükleer santrallardan birini kurmayı planlıyoruz. Akkuyu nükleer santralı, 2007 yılında hizmete girdiğinde, kurulu gücümüz içindeki yüzde 2'lik payıyla hangi enerji ihtiyacımızı karşılayacak?.."
       Greenpeace Türkiye temsilcisi de, 1985'te parlamentonun ezici çoğunluğunun kararıyla nükleer enerji defterini "ebediyen" kapayan Danimarka'daki son durumu anlattı:
      - Danimarka bugün elektriğinin yüzde 8'ini rüzgardan üretiyor. 2030'da bu oran yüzde 50'ye çıkacak. Danimarka rüzgar endüstrisi, dünya rüzgar enerjisi pazarının yüzde

Yazının Devamı

Baba'nın evladı!..

24 Aralık 1999


Önce bu sütunda 27 Mart 1999 tarihinde yayımlanmış bir yazıyı aynen aktaralım:
"Emlakbank Genel Müdürü Erdin Arı'nın görevden alınmasına ve yerine SPK Eski Başkanı Ali İhsan Karacan'ın atanmasına ilişkin kararname Cumhurbaşkanı imzalamadığı için Köşk'ten geri çekildi.
TBMM KİT Komisyonu, `bankacılıktaki görev süresinin yetersizliği' nedeniyle Arı'nın genel müdürlük yapamayacağını belirterek bu görevden alınmasını istemişti. DSP azınlık hükümeti de söz konusu kararnameyi bu isteğe uygun olarak hazırladı.
Peki Cumhurbaşkanı Demirel kararnameyi neden imzalamadı?
Bilinmiyor... Ancak akla kimi sorular geliyor... Biri şu:
- Erdin Arı döneminde Emlakbank, Süleyman Demirel'in kardeşi Ali Demirel ile yeğeni Murat Demirel'in şirketleri olan Ege Factoring, Ege Finansal Kiralama, Era Leasing, Era Factoring, DEMPA, DEMYÖN'e aleyhte müfettiş raporlarına rağmen kredi vermiş midir? Ne kadar vermiştir?..Eğer Sayın Erdin Arı bu soruya bir cevap lütfederse aydınlanacağız..."

Yazının Devamı