Aramızdaki Castro!..

29 Aralık 1999


Onun da adı Castro... Ama Fidel Castro değil, Jorge Castro... Küba'nın Ankara Büyükelçisi..."Hiç merak etmeyin, Fidel ölürse Küba'da sosyalizm yıkılmaz, belki daha da güçlenir! " diye şaka yapabilecek ve bunun yazılmasından çekinmeyecek kadar esprili, rahat..."Biraz da ikinci katibimizle konuşun, belki beni tekzip edecek birşeyler anlatacaktır size..." diyebilecek kadar kendinden emin...Arkadaşımız Fahrettin Fidan bu ilginç büyükelçiyle konuştu.
-Dünya basınında Küba'yla ilgili yer alan haberler genellikle olumsuzdur...Durumunuzu bir de sizin ağzınızdan dinlesek...
-Küba, devrimden bu yana ABD'nin inanılmaz sıkı ambargosu altında...Buna, on yıl önce Sovyetler'in yıkılması da eklenince sıkıntılarımız tarif edilmez boyutlara ulaştı. 9 milyon ton olan yıllık petrol ithalatımız bir gecede 3 milyon tona düştü...Elektrik kesintileri günde 20 saate kadar vardı...Biz de bunun üzerine, savaş koşullarında uygulanmak üzere hazırladığımız planı barış koşullarında uygulamak zorunda kaldık. İlk başlarda halkımız gerçekten çok sıkıntı çekti. Ama hemen belirteyim ki, bu dönemde gerek sağlık gerekse eğitim hizmetlerimizde hiçbir aksama olmadı. Çünkü bu iki

Yazının Devamı

Sorunlu bankalar!

28 Aralık 1999


Milliyet'in dün konuğu olan Gazi Erçel, hem Merkez Bankası Başkanı hem de Sigorta Fonu'na devredilmiş olan 8 bankanın patronu... Binaenaleyh soruyoruz:
- Sayın Başkan, son olarak batan 5 bankanın devlete 5 milyar dolar yük bindirdiği söyleniyor. Türkiye'nin önümüzdeki yıl yapacağı toplam yatırım da 5 milyar dolar. Batan bankalar ekonomiyi nasıl etkileyecek sizce?
Gazi Erçel, "Batık banka" deyimini şık bulmuyor... Bunlara "Sorunlu banka" deyimini yakıştırıyor... Ve ekliyor:
- Bu bankaların doğurduğu yükü mümkün olduğunca vergi mükellefine yansıtmamaya çalışıyoruz... Bu bankalara Sigorta Fonu'ndan 1.1 milyar dolar aktaracağız. Dünya Bankası'ndan 3 milyar dolar kredi gelecek. Ayrıca Sigorta Fonu ileri doğru borçlanabilir. Böyle bir kaynaktan yararlanabiliriz. Ayrıca bu bankaları satarak zararı bir miktar daha kapatırız...
Sayın Erçel anlatıyor. Biz anlamıyoruz...
İçi boşaltılmış 5 bankaya 5 milyar dolar koyacaksınız. Ve bu para vatandaşın cebinden çıkmayacak. Peki kimin cebinden çıkacak?..

Yazının Devamı

Cesur operasyon

26 Aralık 1999


       Sevgili Oktay Ekşi Ağabeyimiz dünkü yazısına iç çekerek başlamış:
      - IMF ve Dünya Bankası'ndan üç yılda gelecek olan 7 milyar doları sadece batık 5 bankanın deliğini tıkamaya kullansanız yetmiyor... Yani 5 kişi tüm Türkiye'nin ekonomik olarak belini bükecek kadar büyük parayı hepimizin sırtına yüklüyor...
       Doğru... Ama bu cümleden bir noktada yanlış bir anlam çıkarılmamalı... Sakın 5 banka sahibi 7 milyar doların üzerine yatmış gibi bir anlama varmamalı. O mümkün değil. Batık bankaların hesapları incelendiğinde görülecektir ki, geri dönmeyen kredilerin önemli bir bölümü etkili ve yetkili kişilerin iş hayatındaki akrabalarının ve yakınlarının üzerindedir. Götürücü işadamı büyük şavullemek için cömert dağıtmak zorundadır. Ancak bu takdirde kanunların azgın pençesinden kendini kurtarabilir.
       Peki belli kişileri ve çevreleri yemlemezse ne olur?
      Gülay Atığ'a ne olduysa o olur?
      Gülay Atığ'ın tek suçu paraları tek başına götürmeye

Yazının Devamı

Danimarka örneği...

25 Aralık 1999


       Akkuyu'da fay hattının 20 - 25 km. ötesinde kurulması planlanan nükleer santralı protesto etkinlikleri sürüyor. Sultanahmet Meydanı'nda dün bu çerçevede sendika, mühendis odası ve çevreci kuruluş temsilcilerinin katılımıyla bir basın toplantısı düzenlendi... Ortak bildiriden bir paragraf:
      "Su, kömür, jeotermal enerji kaynaklarının ancak yüzde 30'unu kullanılabiliyoruz. Şebekede enerji kayıpları yüzde 25'ler düzeyinde. Oturup bu tablo üzerine düşünmemiz gerekirken, tüm dünyanın terkettiği nükleer santrallardan birini kurmayı planlıyoruz. Akkuyu nükleer santralı, 2007 yılında hizmete girdiğinde, kurulu gücümüz içindeki yüzde 2'lik payıyla hangi enerji ihtiyacımızı karşılayacak?.."
       Greenpeace Türkiye temsilcisi de, 1985'te parlamentonun ezici çoğunluğunun kararıyla nükleer enerji defterini "ebediyen" kapayan Danimarka'daki son durumu anlattı:
      - Danimarka bugün elektriğinin yüzde 8'ini rüzgardan üretiyor. 2030'da bu oran yüzde 50'ye çıkacak. Danimarka rüzgar endüstrisi, dünya rüzgar enerjisi pazarının yüzde

Yazının Devamı

Baba'nın evladı!..

24 Aralık 1999


Önce bu sütunda 27 Mart 1999 tarihinde yayımlanmış bir yazıyı aynen aktaralım:
"Emlakbank Genel Müdürü Erdin Arı'nın görevden alınmasına ve yerine SPK Eski Başkanı Ali İhsan Karacan'ın atanmasına ilişkin kararname Cumhurbaşkanı imzalamadığı için Köşk'ten geri çekildi.
TBMM KİT Komisyonu, `bankacılıktaki görev süresinin yetersizliği' nedeniyle Arı'nın genel müdürlük yapamayacağını belirterek bu görevden alınmasını istemişti. DSP azınlık hükümeti de söz konusu kararnameyi bu isteğe uygun olarak hazırladı.
Peki Cumhurbaşkanı Demirel kararnameyi neden imzalamadı?
Bilinmiyor... Ancak akla kimi sorular geliyor... Biri şu:
- Erdin Arı döneminde Emlakbank, Süleyman Demirel'in kardeşi Ali Demirel ile yeğeni Murat Demirel'in şirketleri olan Ege Factoring, Ege Finansal Kiralama, Era Leasing, Era Factoring, DEMPA, DEMYÖN'e aleyhte müfettiş raporlarına rağmen kredi vermiş midir? Ne kadar vermiştir?..Eğer Sayın Erdin Arı bu soruya bir cevap lütfederse aydınlanacağız..."

Yazının Devamı

Sükut altındır!

23 Aralık 1999


       Adalet ve İçişleri bakanları "Çakıcı'nın sorgulanması" konusunda birbirlerini boşuna suçluyorlar. Boşuna çene yoruyorlar. Millet mesajı çoktan aldı. Bu meselenin iki bakanı da aştığını... Çakıcı'nın konuşmasının değil konuşmamasının arzulandığını... Pek çok şeyin önceden kurgulandığını... Olayın neredeyse bir devlet ve hükümet politikası halini aldığını.. En saf yurttaşlar dahi anladı...
       Hem Çakıcı sorgulansa ne olacak? En şaşırtıcı açıklamaları yapsa, en gizli sırları verse ne olacak?
       Susurluk Komisyonu'na her biri manşetlere çıkan onlarca "şok açıklama" yapıldı da ne oldu?
       Geçen yıl ekranlara salkım salkım Çakıcı bantları döküldü de ne değişti?
       Devletin artık (çoluk çocuk hariç) sanığı yargılayacak, hukuku uygulayacak hali mi kaldı?
       O yüzden iki Sayın Bakan birbirlerini boşuna üzüyorlar...

Yazının Devamı

`Fazladan yatıyor!'

22 Aralık 1999


Çakıcı yakalandı, çok adamın başı yanacak!.." türünden manşetler... "İade edilsin" diye yapılan girişimler, evrakların Fransızca'ya tercümesi, iletilmesi, Fransa'nın kararının heyecanla beklenmesi, şartlı iade kararının çıkması... Sanığın apar topar getirilmesi...
Ve dağın fare doğurması... Avukat Ergin Cinmen'le gelişmeler üzerine sohbet ediyoruz. Yorumu ilginç:
- Çakıcı, "zamanaşımı"ndan düşen Hıncal Uluç davası dışında bir de, şu ünlü ve komik 313'üncü maddeden yargılanıyor. Yani "Suç için cemiyet teşkili"nden.. Alacağı cezanın üst sınırı "3 yıl..." Bakın, açık söyleyeyim: Çakıcı şu anda "fazladan" yatmaya başladı. Bir yılı aşkın süre Fransa'da yattı çünkü.. Ve o süre mahsub edilecek. Yani sonuçta, burada daha fazla yatarsa "mağdur" olacak! "Ölüm cezası var" diye asıl vahim suçlardan yargılanamıyor Çakıcı. Artık şurası kesin: Bu ülkede bu koşullarda ölüm cezasını yasalarımızda tutmakta kim ısrar ederse, o mafya koruyucusudur.
- Hıncal Uluç davasının "zamanaşımı"na uğramaması için mahkemenin yazdığı yazıyı Adalet Bakanlığı sümenaltı etmese "zamanaşımı" söz konusu olmayacak. Garip bir durum değil mi?..-

Yazının Devamı

MHP Baba'ya kızgın...

21 Aralık 1999


...Her aday için Anayasa değiştirilmeye kalkılırsa, bu ısmarlama Anayasa olur. Türk milleti ısmarlama Anayasa'ya layık değildir...Kimse kendini oturduğu makamın kurallarından daha önemli görmemelidir. Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı tartışma konusu olmuştur... "
Bu konuşmayı dün, Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülürken MHP adına kürsüye çıkan Kayseri milletvekili Sadık Yakut yaptı ve sıralardaki MHP'li arkadaşlarından büyük alkış aldı.
Demirel'in Kemal Gürüz'ü yeniden YÖK Başkanlığı'na ataması olayına gösterdiği sert tepkilerden sonra dünkü bu konuşmadan da anlaşılıyor ki, MHP'lilerle Baba'nın arası iyi değil... MHP'liler Baba'ya fena halde kızıyorlar... Acaba neden? Soruyu bu partinin önde gelen milletvekillerinden birine soruyor, şu yanıtı alıyoruz:
- Baba, MHP'lilere sürekli ikinci sınıf insan muamelesi yapıyor. Araştırın bakın... DSP'li, ANAP'lı bakanların bütün atama kararnamelerini anında onaylayan Baba, sıra MHP'li bakanlara gelince birden duruyor... Bir kısım kararnameyi aylarca bekletirken bir diğer kısmını imzalamayıp geri gönderiyor. Neden? Çünkü bizim bakanların atamak istedikleri bürokratlar, onun aradığı türden

Yazının Devamı