Dilimize eşek arısı!

25 Eylül 1999


       Gazete dili, ulusal "söz" varlığımızı yansıtan en temel ölçü belki de... Dil bilimci Profesör Doğan Aksan'ın gazeteleri 60 yıl geriye doğru tarayarak saptadığına göre... Dil devrimi sonrası - 1930'larda gazetelerin "öz Türkçe" sözcük kullanım oranı yüzde 35 dolayında imiş... Yıllar içinde bu oran giderek yükseliyor: 1960'larda yüzde 60'lara, 80'li yıllarda ise yüzde 70'lere çıkıyor...
       Ya son durum?.. Onu da Prof. Ömer Demircan önceki gün "Türk Dilinin Zenginleştirilmesi Kurultayı"nda açıkladı:
      - Öğrencilerim son dönem gazetelerini taradılar. Öz Türkçe kullanım oranının şimdilerde "yüzde 52" dolayında olduğunu gördük...      10 yıl içinde "yüzde 20" geriye gidiş... Hiç garip değil... Osmanlıca ve "Amerikanca" uyduruk sözcük kalıplarıyla fiyaka yapmanın doğal sonucu tabii ki...
       ***
      Hakkı Devrim de Kurultay'a ilginç bir öneri getirdi:
      - Dünyanın hiçbir ülkesinde isteyen herkesin yazım

Yazının Devamı

Trafik filmi!..

24 Eylül 1999


       Bir meslektaşımız geçen pazar günü arabasıyla Ankara'dan Bursa'ya gidiyordu. Yolda, çok tehlikeli kural ihlalleri yapan bir otobüs şoförünü trafik polislerine şikayet ederken, onların da kimi şikayetlerini dinleme fırsatını buldu:
       - Vatandaş, aşırı süratten dolayı radarımıza yakalanmış. Durumu kendisine anlatıp cezasını kesmek istiyoruz, başlıyor itirazlara... Suçunu efendice kabul eden neredeyse yok... Altında son model Mersedes olan bile sıkılmadan "Yapmayın - etmeyin memur bey, bu araba o kadar sürat yapar mı!" diyebiliyor. Sonunda baktık olacak gibi değil, kendimizce bir yöntem geliştirdik. Sürücüye suçunun ne olduğunu söyler söylemez arkasından hemen şu hatırlatmayı yapıyoruz:
      "İtiraz hakkınız kutsaldır ve buna saygı duyarız. Ama bir şartla: Siz de bizim ispat hakkımıza saygı duyar ve bedelini ödemeyi göze alırsanız. Size suçunuzu radarın çektiği filmle ispat ederiz, fakat ceza ikiye katlanır. Evet diyorsanız, buyrun filmimizi (!) izlemeye..."
       Bu yöntem o kadar etkili oldu ki anlatamayız. İtirazımda

Yazının Devamı

Gölcük notları

23 Eylül 1999


       Deprem bölgesini gezen arkadaşımız Fahrettin Fidan'ın notlarını birlikte okuyalım...
       ...Gölcük'te, İzmit Körfezi'ni kuşbakışı gören Gözlementepe'de Gölcük'ün en büyük çadırkentlerinden biri kurulmuş...İSKİ'nin, Söke Belediyesi'nin, Siirt Belediyesi'nin, ÇYDD'nin eleman ve araçları 20 gün kadar önce kurulan çadırkentin hala bitmemiş eksiklerini gidermek için harıl harıl çalışıyorlar. Söke Belediyesi'nin birkaç gün önce hizmete açtığı seyyar tuvalet ve banyolar hemen devre dışı kalmış. Çünkü tuvaletlerde su yok, banyolarda ise elbise değiştirilecek yer...
       ***
       Gözlementepe'de Siirt Belediyesi, askerlerin kurduğu çadırlarda kalan depremzedelere yemek yardımı yapıyor. Mutfağın aşçısı, İzmit Mustafa Kemal Lisesi son sınıfında okuyan Cemil Yakut... Cemil deprem olduğunda depremzedelere nasıl yardımcı olabilirim, diye düşünmüş. İyi yemek yaptığını bildiğinden kriz merkezine başvurmuş ve aşçı olarak göreve başlamış. İdeali üniversiteye girmek. "Giremezsem" diyor, "burada deneyim de kazandım,

Yazının Devamı

Hayal görmeyelim...

22 Eylül 1999


Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, gibisinden hoş bir slogana sarıldık... Acaba?.. Herşeyin eskisi gibi olması mı büyük ihtimal, olmaması mı? Buyrun İnşaat Yüksek Mühendisi Ersin Acar'la sohbetimize... Önce "belde" konusunu ele alıyor:
- Güvenli binaların ve uydukentlerin inşa edilebileceği büyük ölçekli araziler artık sadece "mücavir alan" dediğimiz yerlerdedir. Buralarda belde belediyeleri ihdas ettiler. "Kasap", "manav", "emlakçı", "yapsatçı" vs. belediye başkanı, belediye meclisi üyesi, imar komisyonu başkanı oluyor. "Demokrasinin gereği bu!" diyeceksiniz. Bu mu demokrasi! Ortaya koyduğunuz projeleri anlayamayacak çapta insanlar, sırf birtakım siyasi hesaplar uğruna mühür sahibi olmuş. "Demokrasinin gereği" değil mi? İyi de, bunu "bilgi" unsuruyla birleştirmeyince insanlığın felaketine de sebep olabiliyorsunuz. Bu vesileyle somut önerim: Anayasa Mahkemesi süratle harekete geçerek belde belediyeleri lağvetsin. Başka çare yok. Yerine bilgili ve uzman şube müdürlükleri ihdas edilsin...
- Bu kadarı yeterli mi?..
- İstanbul'un yüzde 60'ı illegal yapılaşmış. Geriye kalan ruhsatlı kısmın da ancak yüzde 10'u evrensel normlara

Yazının Devamı

Vakıf haracı

21 Eylül 1999


Dostumuz İçel'de bir vakıfta yönetici... Vakıf, fakir çocukları okutmak, onlara yurt sağlamak gibi görevler edinmiş... Yardımseverlerden topladıkları üç beş kuruşla fakir çocukları sokaktan kurtarmaya çalışıyorlar.
Vakıflar Genel Müdürlüğü bir süre önce yeni bir uygulama başlatmış... Vakıfları yıl içinde denetleme karşılığında para alıyor...
Az buz bir miktar değil...
Vakfın geliri ile gideri arasındaki farkın yüzde 5'i...
Bu uygulama sonucu sözünü ettiğimiz vakıf 1999 yılı içinde 178 milyon lira para ödemiş Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne...
Devlet holdinglerin hesaplarını denetler... 1 kuruş denetleme masrafı almaz... Almaması da olağandır. Devlet hizmetinin masrafı toplanan vergilerden sağlanır. Peki holdinglerden bile harç almayan devlet, birer hayır kurumu olan vakıflardan neden denetleme haracı alır?

Yazının Devamı

Rüya tabiri

19 Eylül 1999


       Moskova'dan Münir:
       Rüyamda Boris Yeltsin'le votka içiyorum...
      Boris içkiye sabahın erken saatlerinde başlamış; dut gibi... Kadehleri tokuşturduktan sonra:
      - Eee, Türkiye'de ne var ne yok? Depremin yaralarını sarabiliyor musunuz Münir? diye soruyor...
      - Tam değil ama yakında sararız herhalde, diyorum... Şimdilik bu felaketten kimlerin nasıl yararlanacağını izlemekle yetiniyoruz...      Hıçkırıyor Yeltsin... Boşalan kadehleri doldurup başka konuyu geçiyor:
      - Yoldaş Bülent ne yapıyor? İşleri iyi götürebiliyor mu?.. Ben hergün sarhoş olduğumdan durumu tam izleyemiyorum...

Yazının Devamı

Turistik akıl

18 Eylül 1999


       Turizm Bakanlığı yabancı ülke gazetelerine "İnsanlar öldü ama insanlık ölmeyecek" sloganı taşıyan ilanlar vererek hem dış yardımlara teşekkür edecek, hem turizm reklamı yapacakmış...
       Haber dün gazetemizdeydi...
       Anlaşılan deprem Turizm Bakanlığı'nda kafaları sarstı...
       Böyle bir saçmalık ortaya çıktı...
       Turist ülkeye ne için gelir?
       Tarihi ve turistik yöreleri gezmek... Güneş ve denizden yararlanmak... Yıl içinde yaşadığı stresi üzerinden atmak... Ruhsal ve bedensel yönden dinlenmek için...

Yazının Devamı

Kızılhaç gözüyle

17 Eylül 1999


      Richard Grove - Hills, İngiliz Kızılhaç'ı yöneticilerinden.. 175 ülkenin Kızılhaç ve Kızılay'larını biraraya getiren konferederasyonun deprem sonrasında Türkiye'ye gönderdiği yardım ekiplerinin başkanlığını yürütüyor. Grove - Hills kendisiyle yaptığımız kısa sohbette bunca yıldır bir başka ülkede rastlamadığı bir görüntüyü naklediyor bize:
      - Afetten 6 gün sonra İstanbul'dan İzmit'e gidiyordum. Otobanda 60 yaşlarında motosikletli bir adam gördüm. Motosikletin arkasına iki tane torba yerleştirmiş: Sağdakinde su, soldakinde ekmek vardı. Tam ortasında da bir Türk bayrağı... Bu Türkiye'de beni en çok etkileyen hatıra olacaktır.
       Halkımız depremde kuşkusuz buna benzer göz yaşartıcı çok örnekler sergiledi. Nesi var nesi yoksa kapıp taa ülkenin öbür ucundan depremzedelere yardıma koştu. İyi güzel... Güzel de...
       Devlet vergilerini düzenli toplamış olsa... Bir felaket anında halkın yardımına zamanında koşsa... Fakir insanları böylesine üzüp yormasa... Felaketzede halkı "vergi vermez"lerin ianesine muhtaç bırakmasa...

Yazının Devamı