Kız mı desem, oğlan mı?

6 Ekim 1999


Bir dostumuzun gelini hamile... Karnı burnunda gün sayıyor... Geçenlerde eşiyle birlikte doktora gitmişler... Son kontroller... O vesileyle epeydir soralım mı - sormayalım mı diye kendi aralarında tartıştıkları bir konuyu da iki lafın arasına sıkıştırıvermişler:
- Doktor Bey, kız mı olacak, oğlan mı?.. Öğrensek fena mı olur!..
Doktor Bey, renk vermemeye çalışmış ama açıkçası bozulmuş... Bebeğin cinsiyetinin doğum öncesinde açıklanmasını prensip olarak doğru bulmadığını söylemekle yetinmiş kibarca.... Hikayeyi duyunca biz de meraklandık tabii... Merakımızı Jinekolog Dr. Erdinç Köksal giderdi:
- Evet, hekimler arasında bu konuda yaygın bir tartışma var. Ama hekimlerin yüzde 50'den fazlası bebeğin cinsiyetinin önceden söylenmemesinden yana...
- Ne sakıncası var?..
- Bakın, bebeğin cinsiyetini ultrasonla yüzde 100 saptamak olası değil. Buna rağmen yüzde 100 kesinmiş gibi bildirildiğinde, eğer tersi çıkarsa eşler için yıkım olabiliyor. Çünkü çoğu durumda eşler, tüm hazırlıkları söylenen cinsiyete göre yapıyorlar. Bebeğin adı konuyor, giysileri hazırlanıyor vs.. Ters bir durum olursa, ki bu da ihtimal

Yazının Devamı

Müsteşar enflasyonu!..

5 Ekim 1999


Meslektaşımız, geçen hafta Washington'da yapılan IMF - Dünya Bankası yıllık toplantısını izledi. "Çok ilginç, o ölçüde düşündürücüydü" dediği olayı kendisinden dinliyoruz:
- Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal'ın başkanlığındaki heyetimizde Hazine'yi, Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp temsil ediyordu. Banka sahibi pek çok holding de en seçkin elemanlarını bu toplantıyı izlemekle görevlendirmişti. Örneğin... Doğuş Grubu'nu Mahfi Eğilmez, Toprak Holding'i Yener Dinçmen, İktisat Bankası'nı da Cüneyt Sel temsil ediyordu. Bilindiği gibi bu isimlerin ilk ikisi eski Hazine Müsteşarıydılar, üçüncü isim Cüneyt Sel de bir süre bu müsteşarlığı vekaletle yürütmüştü.
Toplantılardan birinde çay - kahve molası için ara verilmişti ve ben toplantının yapıldığı Marriot Wardman otelinin lobisinde oturuyordum. Gözüm birara zaman zaman Türkiye'ye gelen üst düzey bir IMF bürokratına ilişti. Adam az ilerisinde Mahfi Eğilmez'i görünce önce başıyla selam verdi, sonra yanına giderek;
"Hoşgeldiniz sayın Müsteşar!" dedi.
Ancak bilemediği birşey vardı, Mahfi Bey artık Hazine Müsteşarı değildi. Mahfi Bey bunu söyleyince adam özür

Yazının Devamı

Rüya tabiri...

3 Ekim 1999


       Kısırdede köyünden Sabit:
       Rüyamda bizim köyün İhtiyarlar Meclis'i toplanıyor. Toplantının gündeminde tek madde var: Köyün içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı...
       İlk konuşmayı Meclis'in en kıdemli üyesi Sülo Ağa yapıyor:
      - Beyler, güzel köyümüzün son zamanlardaki en büyük derdi ekonomi oldu, diyor, geçenlerde yeğenler söyledi; köyün öküzleri ve inekleri iyi beslenmedikleri için tezek üretiminde düşüş başlamış. Bu kış yakıt sorunuyla karşılaşacağımızdan korkuyorlar...       Sülo Ağa'nın bu konuşması üzerine Eco Efendi söz alıyor:
      - İnekleri, öküzleri bırakın, köyün ahalisi bile doğru düzgün beslenemiyor. Hükümetin gübreye yaptığı aşırı zamlar nedeniyle fazla ürün kaldıramayan köylünün cebinde para kalmadı... Ben dün şahsen kasabaya inip Kaymakam'dan yardım istedim... Kaymakam'ın dediğine göre Vali Ankara'ya, Ankara da ABD'ye başvurmuş... Hep beraber sonucu beklemek zorundaymışız...
       Eco

Yazının Devamı

Ecevit'e mektup!...

2 Ekim 1999


       Başbakan Bülent Ecevit, dış politikamız açısından son derece önemli ABD gezisini tamamlayarak yurda döndü. Yarın Başbakanlık'taki makam odasına gelip koltuğuna oturduğunda masasında bir mektup bulacak. TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Kamran İnan'ın imzasını taşıyan mektupta şu satırlar okunacak:
       "...Ülkemiz ve dış politikamız açısından son derece önem taşıyan ABD seyahatinize, TBMM Dışişleri Komisyonu'ndan hiçbir üyenin davet edilmemiş olmasını üzüntüyle karşıladığımı ve içime sindiremediğimi belirtir, bilvesile selam ve saygılarımı sunarım..."
       Çok önem verilen bir gezi düşünün ki, davet edilenler arasında sıfatı sadece bağımsız milletvekili olan Ahmet Özal var ama geçmişteki sıfatları bir yana şu anki "TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı" sıfatı dahi yeterli olan Kamran İnan yok...
       Ne seçim, ne tercih...

Kan ve kansızlık
       Yeşil karta sahip ama hiçbir geliri olmayan Selahattin Başaran evinde mide kanaması geçiriyor. Mahallede eczane sahibi olan Benin Büyükservi ve

Yazının Devamı

Eşcinsel durum...

1 Ekim 1999


       Strasbourg'daki İnsan Hakları Mahkemesi'nde İngiltere aleyhine dava açan biri kadın 4 eşcinsel davayı kazanmış... Bu gençler eşcinsel oldukları için İngiliz ordusundan ihraç edilmişler. Açılan davada konuyu inceleyen İnsan Hakları Mahkemesi İngiliz ordusunun bu işlemini insan haklarına aykırı bulmuş. Şimdi İngiltere bu gençleri ya yeniden orduya alacak... Ya da kararı uygulamayıp yüklü bir tazminat ödeyecek.
       Bir parantez açalım... Askerliğimizi 1975 yılında Tuzla Piyade Okulu'nda yaparken komşu bölükte iki eşcinsel delikanlı vardı. Gizli eşcinsel değildiler. 500 metreden görünce salına salına hatta kırıta kırıta yürüyüşerinden eşcinsel oldukları şıp diye anlaşılıyordu. Bizimle birlikte yedeksubay çıktılar. Kurada birisi Kayseri Komando Taburu'nu diğeri Kıbrıs'ı çekti. Kıbrıs savaşına katıldı. Sonraki aylarda Kıbrıs'a gidip dönen bir yarbay, o eşcinsel gencin çatışmalarda büyük başarı gösterdiğini ve madalya aldığını söylemişti. Bu yönden İngiltere'den ilerde sayılırız.
       Gelelim sadede... Yani fıkramıza...
      

Yazının Devamı

Marş kavgası!..

30 Eylül 1999


       İlginç, ilginç olduğu kadar da düşündürücü olay, 11 Temmuz Pazar günü Samsun'un Elmaçukuru köyünde yaşandı... Köyün Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği, geleneksel "Kadırga Şenlikleri"ne Samsun CHP örgütünü de davet etmişti. CHP'liler oluşturdukları bir heyetle partinin otobüsüne atlayarak şenliğin yapılmakta olduğu köye geldiler. Gün boyu köylülerle birlikte eğlendiler... Akşam olup geri dönme vakti geldiğinde astsubay komutasındaki bir jandarma grubu, otobüsün önünü kesti. Sebep;
      - Hoparlörlerinizden yükselen ses halkı rahatsız ediyor, sesi derhal kesin!
       Halkı rahatsız ettiği söylenen ses, son yılların popüler ezgisi, 10'uncu Yıl Marşı'ydı.
       Keseceksin - kesmem tartışması büyüdü ve sonuçta ufak çapta bir itiş - kakış yaşandı. Ardından karşılıklı tutanaklar tutuldu ve her iki taraf birbirinden şikayetçi oldu.
       Olay şimdi Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı'nın önünde... Başsavcı dava açılmasına gerek duyarsa taraflar yargı önüne çıkacak, kozlarını paylaşacaklar... Duymazsa,

Yazının Devamı

Valiler sohbeti

29 Eylül 1999


İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'la "Valiler Kararnamesi" üzerine sohbet ediyoruz... Gazete haberlerini anımsatıyoruz kendisine... Gazeteler "Bakanlara boş kararnamelere imza attırıldı, atamalar üç parti arasında pazarlıkla belirlendi" diye yazmışlardı. Sadettin Tantan:- Böyle olmadı, diyor, tam tersine hiçbir liderin veya bakanın atamalara müdahalesi olmadı. Biz atamaları liyakat ve hizmet performansını gözönüne alarak yaptık...- Peki söylentiler nereden kaynaklandı?- O söylentiler sırtlarını partilere dayamış olup bizim müdahalesiz atama sistemimizden rahatsız olan kişilerce çıkarıldı...- Deprem sonrası çalışmaları bir ay süreyle yürüten ve deney kazanan Sakarya ve Kocaeli valilerinin görevden alınmasına neden gerek görüldü?- Bu valiler deprem geçirdiler. Yoruldular ve yıprandılar. O nedenle yenilenmelerine ihtiyaç duyuldu...- Erzincan Valisi neden görevden alındı? Çok konuştuğu için mi?- Hayır... Kendisinin görev yaptığı illerdeki para hareketlerine bakarsanız neden alındığını anlayacaksınız...- Bir yolsuzluğu varsa neden soruşturma açılmadı?-

Yazının Devamı

Yol notları!..

28 Eylül 1999


Tek başına 6 gazeteciye bedel yolsuz arkadaşımız Fahrettin Fidan Başbakan Bülent Ecevit'in ABD yolculuğunu Washington'dan bildiriyor:
* Başbakanın tasarruf merakı daha Esenboğa Havalimanı'nda minik çapta bir krizin yaşanmasına neden oldu. Ecevit'in kaptan pilota "Yolculuğu ayakta yaparsam indirim yapar mısınız?" şeklinde soru sorması heyet mensupları arasında soğuk duş, bende ılık duş etkisi yarattı.
* Uçak Türkiye semalarını terkederken üç işadamı para cüzdanlarının çalındığından şikayet ederek Ecevit'e başvurdular. Olayın duyulması üzerine uçakta bulunan Ahmet Özal'ın birden ayağa kalkarak, "Ben çalmadım arkadaşlar, çaldıysam iki gözüm önüme aksın" diyerek kendisini savunma ihtiyacı hissetmesine kimse bir anlam veremedi, ben verdim.
* Başbakan, Belçika semalarından geçilirken Moritanya Devlet Başkanı'na iyiniyet mesajı göndermeye kalktı. Dışişleri Bakanlığı Protokol Dairesi Başkanı Moritanya'nın Afrika'da olduğunu hatırlatınca Başbakan, "Afrika çok uzakta mı?" diye sordu.
* Kaptan pilota yolu tarif etmek üzere (!) kokpite giderken Başbakan'la gözgöze geldim, gözpınarlarında iki damla gözyaşı gördüm. "Sebebi, yine

Yazının Devamı