Durmuş harekatı!

16 Eylül 1999


       Eğitim hastanelerinde uzmanlık eğitimi şef ve şef yardımcıları tarafından veriliyor. Şef ve yardımcıları göreve sınavla atanıyor... Daha doğrusu atanıyordu... Sağlık Bakanı Osman Durmuş "yangından mal kaçırır" gibi bir yönetmelik değişikliği ile Profesör ve Doçent ünvanı taşıyanlara sınav koşulunu kaldırdı. Bunları doğrudan atama yetkisi aldı. Ve atamaları yapmaya başladı...
       İzmir ve Ankara Tabip Odaları'nın protesto bildirileri var elimizde. Deniyor ki:
      - Bu uygulama sonucu uzmanlık eğitiminde telafi edilemeyecek zararlar oluşacaktır. Çünkü herhangi bir başarılı hekimin çalışarak ve sınavları geçerek bu kariyere varma olanağı kalmamıştır. Tek ölçüt siyasi yakınlık olacaktır.
       Bundan böyle uzmanlık eğitimini "Bilimsel sınavda başarısız ama iyi partizan" olanlar verecek.
       CHP Genel Başkanı Altan Öymen, bu bağlamda ilginç bilgiler veriyor:
       "Osman Durmuş'un yaptığı yönetmelik değişikliği, bundan iki - üç yıl önce bir başka Sağlık

Yazının Devamı

Efsane insan

15 Eylül 1999


       Futbolumuzun efsane ismi Metin Oktay'ı ölümünün 8'inci yılında bir kez daha andık. Anılarımızı tazeledik belleğimizde... Ölümünden birkaç yıl önce İzmir'den gelmişti. Telefonlaştık. Akşam bir - iki saat Çiçek Bar'da oturacak, sonra Ortaköy'de Ziya'ya gidecektik... Çiçek Bar'da biraz hoşbeş ettik. Saat 10:30 sularında tam kalkacağız.. Yalpalayarak sakallı uzun boylu bir delikanlı oturdu yanımıza... Bir süre Metin Oktay'a sevgilerini saydı döktü. Derken Metin'in göğsüne yaslandı, orada uyuyakaldı. Sohbet sürdü yine de... Saat 11 oldu, 12 oldu.. Sonradan Cumhuriyet'te çalışan Edip Sakarya olduğunu öğrendiğimiz delikanlı kafasını koyduğu yerde uyumaya devam ediyor. Metin Oktay da o uyanacak diye kıpırdamadan oturuyor, ara sıra içkisini yudumluyor. Bir ara sorduk Metin'e:
       - Baba ne olacak Ortaköy işi?
       Gülerek göğsünde uyuyan delikanlıyı gösterdi:
      - Baksana duruma...
       Delikanlı galiba saat 01'e doğru uyandı. Birlikte çıktık bardan. Metin delikanlıya nerede oturduğunu sordu. "Küçükyalı'da

Yazının Devamı

Böbrek masalı

14 Eylül 1999


       Haberi İngiltere'nin Mail On Sunday gazetesi vermiş. Sabah gazetesi oradan alıp "Sırtlanlar" diyerek aynen manşetine yerleştirmiş... Habere göre... Mafya deprem bölgelerinde ceset yarıp organ çalmış. Çınarcık mezbahasında istiflenen depremde can vermiş kişilerden 4 - 5 tanesinin karnının yarık olduğu görülmüş. İnsan böbreği sahibinden alındıktan 4 gün sonra bile yeni sahibine takılabilirmiş. Bu zaman dilimi de organ mafyasına çalışma fırsatı veriyormuş. Mafya organları çıkarmış, cesetleri mezbahadaki ölüler arasına bırakmış. Bütün bunları Sunday On Mail'in muhabiri Daniel Foggo saptayıp gazetede haberleştirmiş. Sabah da aynen okuruna nakletmiş.
       Böbrek hırsızlığı palavrasını daha önce Dr. Mahmut Tolon'un uyarısı üzerine yazmıştık. Bugün de Cerrahpaşa Hastanesi Nefroloji Bölümü Başkanı ve Türkiye Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Ekrem Erek'in ağzından aktaralım...
       Habere ne diyeceğini sorduğumuzda Prof. Erek'in söylediği şu:
       - Böbrek hasta ölmeden önce çıkarılır. Ya da öldükten en çok iki üç dakika önce

Yazının Devamı

Bilgi kırıntısı...

12 Eylül 1999


       Deprem Ansiklopedisi'nde en tehlikeli deprem kuşağı olarak Pasifik kuşağı gösteriliyor. Türkiye'nin üzerinde bulunduğu Alpide kuşağı ikinci tehlikeli olanı... Bu kuşakta en ağır deprem 1968 yılı Ağustosunda İran'da meydana gelmiş. 11 bin kişi ölmüş.
       - Depremin mevsimle ilgisi var mı?
       - Bilim adamları mevsimle deprem vaktinin hiç ilgisi olmadığını söylüyorlar.
       - En büyük deprem?
       - Şili'de 9.5 richter büyüklüğünde olanı...
       - Dünyamızda günde ortalama kaç deprem olur?

Yazının Devamı

Hesaba davet...

11 Eylül 1999


       Prof. Pertev Bilgen, internette açtığı "www.olaylar.com" adlı sitesinde "Veli Göçer" olayına değiniyor... Diğer hırsız müteahhitler ve cümle sorumluları kurtarmak için yargısı, yürütmesi, medyası, vatandaşı Veli Göçer adlı günah keçisinin üstüne yüklenirken... Prof. Bilgen asıl hesap sorulması gerekenleri sıralıyor:
       ...Bu bölgenin afete maruz bölge olarak ilan edilmesini teklif etmeyen İmar ve İskan Bakanlarının;
       Bu bölgeyi afete maruz bölge olarak ilan etmeyen Bakanlar Kurulu ve Başbakanların;
       Bu bölgede, yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerini tesbit etmeyen İmar ve İskan Bakanlarının;
       Kurallara aykırı olarak inşa edilen binaları içinde insan yokken yıkmayan, vali, kaymakam ve belediye encümeni üyelerinin ve bunları denetlemeyen İmar ve İskan Bakanlarının;
       Acil yardım teşkilatını kurmayan ve / veya işletmeyen ve acil yardım programlarını yapmayan İmar ve İskan Bakanları ile bunlar hiç yokmuş gibi davranan vali ve

Yazının Devamı

Castro dinliyor...

10 Eylül 1999


       Bilimsel tartışmaların deprem öncesinde kamuoyuna yansımamasından söz ederken... Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların bilimsel toplantıları açtıktan hemen sonra salonu terkettiklerini... Medyanın da onlarla birlikte salondan ayrıldığını... Bilim adamlarının anlattıklarını kendilerinden başka kimsenin dinlemediğini anımsatmıştık... ODTÜ öğretim üyelerinden Prof. Melih Ersoy bu bağlamda bir gözlemini aktardı. Dinliyoruz:
       - Biz ODTÜ'den üç öğretim üyesi, geçen Şubat ayında "Küreselleme ve Kalkınma Sorunları" konulu konferansa katılmak için Küba'ya gittik. Beş gün süren bir toplantıydı, dünyanın dört yanından 600'ün üzerinde bilimadamı katılıyordu. İlk gün sabah erken salona girdik, bekliyoruz; herhalde bir önemli konuşmacı gelir, açılış konuşmasını yapar, ondan sonra da toplantı başlar, diye. Fidel Castro geldi. Herkes ayağa kalktı, alkışladı. Bir açış konuşması yapsın diye bekliyoruz. Ama hayret, konuşma filan yapmadı. Yerine oturdu ve konferans başladı. Toplantılar sabah 9.00'da başlıyor ve gece 23.00'e kadar sürüyordu. Birinci gün etkinlikleri bitti, Castro hiç gitmedi. Herhalde ikinci gün

Yazının Devamı

Affın öteki yüzü...

9 Eylül 1999


       Cumhurbaşkanı'nın veto ettiği Af Kanunu için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Meclis yasada en küçük bir değişiklik yapmamalı, eskisinde israr etmeli" diyor... Af yasasının TBMM'de değiştirilmeden kabulü belli bir olasılık taşıyor. TBMM yasayı üzerinde hiçbir değişiklik yapmadan bir defa daha Çankaya'ya gönderirse ne olur? Ne olacağı belli... Cumhurbaşkanı yasayı mecburen yayımlar.. Peki sonra?       Muhtemel bir gelişmeye Bilkent Üniversitesi Devletler Hukuku hocası Prof. Yüksel İnan dikkati çekiyor. Bakınız ne diyor:       "Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf ülkelerden biridir. Bu sözleşmenin 2. ve 15. maddeleri mutlak maddelerdir. 2. madde, hiç kimsenin işkence ve kötü muameleye tabii tutulamayacağını öngörmektedir. Şimdi siz kalkar da, yasayı aynen kabul eder ve işkencecileri tekrar af kapsamına alırsanız, işte mutlak olan ve altında da imzanız bulunan bu 2. maddeyi ihlal etmiş olursunuz. Peki, ihlal ederseniz ne olur? İşkenceyle zaten başı dertte olan bir ülke olarak artık Avrupa ile bütünleşme umutlarınızı tümden yok etmiş olursunuz.

Yazının Devamı

Alkışa itiraz...

8 Eylül 1999


"Yargıtay Başkanı hukuk dersi verdi"
"Zorbalığa isyan!"
"Demokrasi ateşi"
"Milenyum deklarasyonu"
"Demokrasi dersi..."
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un yeni adli yılı açış konuşması soldan sağa, ortadan kenara, FP'den DSP'ye, Çiller'den Yılmaz'a, hukukçulardan köşe yazarlarına... Çok çeşitli çevrelerden (kimileri parantez açmakla birlikte) alkış aldı. Konuşmaya tek güçlü eleştiri ise İşçi Partisi'nden geldi. Bakınız İP bildirisinde neler söylendi:

Yazının Devamı