Bilimi hatırladık!..

28 Ağustos 1999


       Son depremden önce hangi televizyon kanalını açsak, karşımıza üç aşağı - beş yukarı hep aynı malum kişiler çıkardı: Hülya Avşar, Sibel Can, Ciguli, Küçük İbo, Büyük İbo vs.
       Programlardan seviyesizlik, pespayelik dizboyu akardı...
       Ya depremden sonra kimleri görüyoruz aynı ekranlarda? Bol bol bilim adamlarını, üniversite hocalarını... Konularının uzmanlarını... Kimi depremler üzerinde aydınlatıyor bizleri, kimi inşaatların kalitesi üzerinde, kimi deprem görmüş küçük çocukları nasıl rehabilite edeceğimiz konusunda...
       Her birini dinledikçe yeni yeni şeyler öğreniyoruz... Her birine kulak verdikçe en temel, en basit bilgilerden bile ne kadar mahrum olduğumuzu...
       Depremin belki de tek iyi tarafı, bizleri bilimle, bilim adamlarıyla tanıştırması oldu.
       Peki bu bilim adamları bugüne kadar neredeydi?

Yazının Devamı

Halkın Sesi...

27 Ağustos 1999


* Bazı bankaların deprem için toplanan paraları vadesiz mevduatta tuttukları, repo gelirini kendi kasalarına attıkları yolunda ihbarler var. İlgililerin (varsa) dikkatine...(Göktan Gürcü)
* "Eğer gelecek depremlere karşı önlem aranıyorsa işe nüfus artışını kontrolla başlanmalı... Çünkü konut talebini körükleyen etkenlerin başında nüfus artışı geliyor." (Dr. Erdin Uzunoğlu)
* "Milletvekilleri birer maaşlarını depreme bağışlamayı düşünmüyor mu? Hükümet kendi elindeki lüks mersedesleri satarak işe başlasa ya..." (Fazlı Berber)* "Depreme 1,5 milyar dolar bağışlıyorum. 1,5 milyar dolar paramızı alıp Cavit Çağlar'ın cebine koydular. Alıp o parayı kullansınlar" (Koray Seçkin)*"Deprem olağanüstü bir telefon trafiği yarattı. Türkcell ve Telsim'in 17 - 24 Ağustos arası yapılan konuşma ücretlerinin yarısını depreme bağışlamasını öneriyorum" (Zeynep Savcı)* Halkın depreme yardım için cebindeki son kuruşunu çıkardığını gördüler. O paraya gözlerini diktiler. Deprem vergisi vermek istemiyorum (Yüzlerce okur) * "Haramzadelerin cebindeki kara parayı deprem bölgesinde aklasınlar" (Bir grup okur)

Yazının Devamı

Gerçek Ecevit

26 Ağustos 1999


       Hangi Ecevit gerçek?.. Dünkü mü, bugünkü mü?.. "Herhalde bugünkü" diyor CHP'li dostumuz ve anlatıyor:
      - Ecevit'in dünkü "Halkçı" maskesi yapaydı... CHP 1960'larda hızla büyüyen TİP'in önünü kesmek, oyları sola kaptırmamak için Ortanın Solu sloganını ortaya attı. Daha sonra parti içinde sürekli var olan sol kanat, Ecevit'in solcu görünmesini gerektirdi. Son yıllarda CHP'nin varlığı Ecevit'in sol maskesini indirmesine engeldi. Nihayet CHP, TBMM dışı kaldı. Ecevit içinde sol bulunmayan bir partinin lideri oldu. Parti içinde ve dışında "sol" kalmayınca bütün maskelerini indirip sağcı kimliğini ortaya koydu. Rahatladı. Artık IMF ve sermaye çevrelerinin buyruklarını mutlulukla yerine getiren, halkı sinek gibi gören bir Ecevit var sahnede. Gerçek Ecevit budur.

       Kadıköy Şifa Hastanesi, Gölcük’te kurduğu Sahra Hastanesi için gönüllü ortopedi, kadın doğum, çocuk, dahiliye, psikiatri uzmanları ile hemşire, laborant, sağlık memuru ve teknisyen arıyor. Sabah - akşam servis mevcut. İlgilenenlerin 0216 449 22 22 no’lu telefonda Esin Paröz’e müracaatı... HHH

Yazının Devamı

Enkazı bırakın..!

25 Ağustos 1999


Enkaz bölgelerindeki insanlar şu sırada canlarıyla uğraşıyor. Mehkemelere başvuracak halde değiller. Haklarını aramaları için baroların ve devletin kendilerine yardımcı olması gerekiyor....
Bu insanların acilen yapması gereken, mahkemelere başvurarak yıkılan binalarla ilgili delil tespiti istemek... Yargıç ve bilirkişi enkaz mahalline giderek bir torbaya demir ve harç örneği alarak mühürleyecek. Bu delil gelecekteki tazminat davalarının temelini oluşturacak.
Ne var ki bu işlem için harç ve bilirkişi ücreti 70 milyona kadar yükseliyor.
Hükümetin acilen bu harcı (bir defaya mahsus) kaldırması gerekiyor.
Hükümetin alması gereken ikinci önemli karar, enkazın kaldırılmasıyla ilgili... Ekranlarda görüyoruz. Yıkılan binaların enkazı kocaman kamyonlara yüklenip deniz kıyılarına boşaltılıyor. Durdurulması lazım bu işlemin.
Yargıtay Ceza Dairesi Tetkik Hakimi Kubilay Çetinkal (Dün Sayın Çetinkal'dan sehven Yargıtay üyesi diye söz ettik. Özür dileriz) diyor ki:

Yazının Devamı

İstifa daveti...

24 Ağustos 1999


Acımız yetmiyormuş gibi bir de dünyaya rezil oluyoruz... Misali... Önce ANAP Milletvekil Kamran İnan'ın dünkü grup konuşmasını dinleyelim:
- Ülkemizdeki deprem felaketine ilişkin haberleri bir Fransız televizyon kanalından izliyorum. Deprem bölgesinde görev yapan Fransız kurtarma ekibinden bir görevli, "Türk yetkilileri bize gelerek, artık burada işiniz bitti, ülkenize geri dönünüz, dediler" diye şikayette bulunuyor. Bir Amerikan kanalında, Amerikalı bir kurtarma görevlisi aynı sözlerin kendisine de söylendiğini anlatıyor. Bu görevliler, kurtarma faaliyetlerinin henüz sona ermediğini bildirerek kendilerine "Ülkelerinize dönün" denmesini anlayamadıklarını söylüyorlar...Kim gönderiyor kurtarma ekiplerini geri?.. Tam bilemiyoruz. Ancak Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un bizi cümle aleme rezil eden demeçlerini hep birlikte izliyoruz... Deprem bölgelerinden yoğun ilaç ve doktor talebi gelirken "Doktor ve ilaç sıkıntısı yoktur" diye demeç veren... İşi gücü bırakıp AKUT'la uğraşan... Yunan ve Amerikan sağlık yardımlarını geri döndürmeye çalışan... Yardıma çalışan ülkelere teşekkür etmek yerine onları aşağılayan bir Bakan... Dün Bakan'ı protesto eden

Yazının Devamı

Savcılar göreve

23 Ağustos 1999


       Avukat Noyan Özkan "Cinayetlerin hesabını kim verecek?" sorusuyla başladığı "e mail" notunda önemli uyarılar yapıyor. Okuyalım:
       "... Zemin etüdü yapmadan imar izni veren belediye meclisleri, imar ruhsatı veren belediye yetkilileri ve malzemeden çalan müteahhitler, birden fazla kişinin ölümüne neden olanlar, 4 ile 10 yıl arası hapis cezası ile yargılanırlar. Yargıçlar olayın korkunç boyutlarını dikkate alarak cezanın üst sınırı olan 10 yılı tatbik edebilir...
       Adalet Bakanu suskundur. Oysa Cumhuriyet Savcılarını harekete geçirmesi, yetkilendirme yolu ile savcı ve adli personel takviyesi yapması ve bir an önce yıkılan inşaatlardan delil (beton, demir, kolon, kiriş) örneği aldırmaları gerekir. Yurttaşların avukat tutup delil tespiti yapmaya güçleri yoktur. Bu tespitlerin kamu adına Cumhuriyet savcıları tarafından yapılması gerekir. Deprem sonrasu hukuki gelişmeler üzerinde tartışma zamanı gelmiştir. Çünkü enkazların toplanması ve bulundukları yerlerden alınıp başka yerlere dökülmeleri ile deliller yok olmaktadır..."
      

Yazının Devamı

Siyasi meddah...

22 Ağustos 1999


       Teşhis: "Takdir - ilahi..." (Depremin bilimsel izahı yok sanki...) Önlem: "Allah tekrarından korusun..." (Bizim alacağımız önlem yoktur...) Teselli: "Devlet vatandaşın yanındadır..." (Sanki karşısında olacaktı...) Tedavi: "Devlet yaraları saracaktır... (Eğer Cavit 'in yaralarını sarmaktan vakit bulursa...) Ve inciler:
      - Kimden davacı olunacaktır? Depremden... Çünkü yıkan depremdir. Deprem bir kenara bırakılıp devletten davacı olmanın hiçbir yararı yoktur. Kimseyi suçlamanın yararı yoktur... Binaenaleyh...
       Türkiye'yi 35 yıldır bu siyasi meddah zihniyeti idare ediyor. Her felaketi lafla geçiştirip yeni felaketlere zemin hazırlıyor. Ne bilimin sesine kulak vermek var lügatında, ne hırsız müteahhitten veya rüşvetçi belediyeden hesap sormak... Ne de insanları yeni bir felaketten koruyacak önlemi almak...
       O yüzden ABD veya Japonya'da artık sıradanlaşmış bir doğa olayı Türkiye'de doğal afete dönüşebiliyor...
      Bekir Coşkun dün bu zatı muhteremin 1964'de müteahhit olarak

Yazının Devamı

Habere dikkat!

21 Ağustos 1999


       Dünyanın en yaygın izlenen haber kanalı CNN önceki gün 14:00 haberlerinde deprem bölgelerine gönderilen yardım malzemelerine "çetelerce el konulduğunu" bildiriyor. Yerli kanallarda insanı isyan ettirici benzer haberler izliyoruz. Bir kanal yıkıma uğramış boş evlere giren hırsızların mücevherleri çaldığını bildiriyor. Bir başka kanal su ve ekmek karaborsasından söz ediyor.
       Bu olayları kim, nasıl saptamış? Yer adı yok, fail adı yok... Bunlar gerçek haber mi? Yoksa kulaktan kulağa dolaşan asılsız dedikoduların habere dönüşmüş şekli mi?
       Medya açısından ilginç belki... Ancak eğer aslı yoksa çok tehlikeli ve zararlı haberler bunlar. Neden mi? Çünkü bu haberler deprem bölgelerine yardım niyetindeki dış ve iç kaynakları olumsuz yönde etkiliyor. Yardımsever insanlarda ve yardım kuruluşlarında caydırıcı etki yapıyor. Göndereceği yardım depremzedenin eline geçmeyecekse neden kendini yorsun insanlar? Böyle düşünecekler elbet... İlginç haber düzeceğiz diye deprem bölgelerine akacak yardımların önünü kesebilir medyadaki arkadaşlar. Aman dikkat. Birkaç asparagas

Yazının Devamı