Gölge kabine şart

11 Ağustos 1999


Türkiye Büyük Millet Meclisi kaptırmış gidiyor bahtının (IMF'nin) rüzgarına. Demokratik Sol Parti iflas eden sağ partilerin yerini doldurma çabasında. İktidar sağda... Muhalefet sağda... Ulusal çıkarları, demokrat değerleri, çalışanların haklarını savunacak bir siyasi kurum kalmadı TBMM'de...
O yüzden CHP'ye bugün dünden daha önemli görevler düşüyor.
CHP'ye oy veren 2 milyon 700 bin seçmen kendi adına ses vermesini bekliyor partisinden. TBMM'nin halka karşı tek kale maç yaptığı ortamda CHP'nin gündeme hakim olması, kritik konularda eleştiri ve muhalefet bayrağını yükseltmesi bekleniyor. Ne var ki CHP henüz seçim yenilgisinin moralsizliğini üzerinden atamadı. Genel Başkan Altan Öymen'in iyi niyetli ve olumlu çabalarına rağmen beklenen gür sesi veremiyor. Siyaseti yakından izleyerek kritik noktalarda halkın savunmasını yapamıyor.
Nedir çözüm? CHP eski Milletvekili Ercan Karakaş diyor ki:
- İlk akla gelen.. Bir gölge kabine oluşturmak... Her bakanlık için bir veya iki gölge bakan tayin etmek... Bunlara 4 - 5 yardımcı vermek. Onların eliyle her bakanlığı ayrı ayrı izlemek, denetlemek. Gözden kaçırılan veya açıkça

Yazının Devamı

Görmeyen gözlemci

10 Ağustos 1999


       Komedinin son perdesi önceki akşam ATV ekranında izleniyor. Ekrana Fener - G.Saray maçının olayları geliyor. 22 futbolcu birbirine girmiş. Kaleci Rüştü ile GS'lı Bülent yumruklaşıyor. Gözlemci Özcan Oal bütün bunları bırakmış, raporuna sadece G.S'lı Fatih'in tekme attığını yazmış. Fatih'e çok kritik Rapid maçı öncesi 2 maç ceza veriliyor bu yüzden. G.Saray'ın bu yüzden doğan müdafaa zaafı nedeniyle G.Antep maçını kaybetmesi önemli değil. Daha önemli olan takımın Rapid maçı öncesi bozulması. Gözlemci Özcan Oal diğer olayları nasıl olup görmemiş de Fatih'in tekme attığını görmüş? Verdiği yanıt tam bir komedi:
      - Onu da görmedim. Hakeme sordum, onun söylediklerini yazdım.
       Gözlemci'nin görevi, hakemin görmediklerini görmek. Hakemin hatası varsa onu da ortaya çıkartmak. Hiçbir şey görmemiş Özcan Bey. Hakeme sorup rapor yazmış. Federasyon da bunu bile bile cezayı bastırmış.
       Stüdyoda bulunan değerli spor yazarı arkadaşımız Kazım Kanat isyan ediyor:
      - Görmedinizse neden

Yazının Devamı

Tembel fıkra...

8 Ağustos 1999


       Bir arkadaşımız yaz tatilini Saraybosna'da geçirmiş... Saraybosnalı Boşnak akrabasının komşu ülke Karadağlılara ilişkin anlattığı fıkrayı nakletti.
       Karadağlılar, eski Yugoslavya sınırları içinde yaşayan halkların en tembeli olarak ün yapmışlar. Ne kadar mı tembelmişler?
       Efendim, Yugoslavya'daki iç savaş sırasında Karadağ dört bir yandan ateş çemberiyle çevrilmiş. Dışarıdan hiçbir yardım gelemeyen ülkede bir süre sonra açlık başlamış. Halk bakmış ki, bu gidişin sonu zaten açlıktan ölüm, bari topluca intihar edelim de daha fazla acı çekmeyelim demişler. Çoluk - çocuk onbinlerce Karadağlı, uzun bir yürüyüşten sonra ülkenin en büyük uçurumunun yer aldığı dağın tepesine gelmişler. Hep birlikte kendilerini tam aşağıya atacaklar ki, arka taraftan bir ses duymuşlar.
      - Duruuunnn, intihar etmeyiiinn! Amerika'dan aylardır beklediğimiz patates yardımı az önce geldiii... Patatesler şu anda gemiden boşaltılıyooorrr.
       Uçurumdan aşağı atlamak üzere olan Karadağlılar hep birlikte

Yazının Devamı

Köpek balığı...

7 Ağustos 1999


Diş Hekimi Cem Dündar yazıyor:
"Yaklaşık 6 ay önce Babakale'ye dalışa giderken U.D.O.'nun hızlı feribotunu kullanmıştık... Geminin her yanında bulunan televizyon ekranlarında sualtı belgeselleri gösteriliyordu... "Ohh, ne keyifli" derken, bir de ne görelim? Ekrana köpek balığı saldırıları gelmez mi? Hemen aklımıza Z.A.Z. ekibinin muhteşem filmi "Airplane" geldi... Hatırlayacaksınız, uçakta yolculara gösterilen filmde bir uçak düşüyordu. Çok güldük... Ama çevremizdeki kadın ve çocuklar dehşet içinde kalmıştı. Aradan 6 ay geçti... Bu kez feribotla Çesme'ye giderken ne görelim. Aynı film gösterilmiyor mu? Üstelik genel müzik yayınında da TİTANİK filminin melodileri yankılanıyordu..."

Tantan'dan şikayet!
Gazetede haber:
"ANAP Başkanlık Divanı toplantısında genel başkan yardımcıları İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ı partililerden gelen talepleri karşılamamakla suçladılar..."Demek ki... Sadettin Tantan doğru yolda...

Yazının Devamı

Tahkim sohbeti...

5 Ağustos 1999


       Tahkim konusunu uluslararası hukukta uzman bir isimle; geçmişte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye'yi temsil etmiş değerli hukukçu Prof. Bakır Çağlar ile konuşuyoruz:
      - Devletin kamu işletmelerini devrettiği yabancı şirketlerle arasında çıkan anlaşmazlıklarda Tahkim'e gidildiğini düşünelim. Bu prosedürü en az yabancı şirketler kadar iyi bilen, davada hakkımızı sonuna dek savunacak birikime sahip hukukçumuz var mı?
       - Maalesef hayır. Türkiye bir finans cihazı olarak kullanılan bu "satıcılar hukuku" konusunda deneyimli hukukçulara sahip değil. Orada "hukuk satıcıları" karşısına "hukuk talepçilerini" çıkarmak gerekiyor. Ancak "hukuk talepçileri" de şu anda Türkiye'de üretilmiş bir nesil değil maalesef. Orada "satıcılar" karşısında son derece korunmasız olacağız. O yüzden şu aşamada Tahkim, "hukuk boşluğu"nun ötesinde ayrıca bir de "hukukçu boşluğu" doğuracak. Beni en fazla tedirgin eden de bu.
      - Ve bu yüzden gol yemeye mahkumuz?
       - Bakın, bu tür uzlaşmazlıklar

Yazının Devamı

Yanık bir öykü...

4 Ağustos 1999


       Hükümetin af çıkarma teşebbüsüne karşı okurlarımızdan dramatik mektuplar geliyor. Yüreği yanan insanlar ülkede güvenli bir ortam oluşturmayı beceremeyen hükümetin bir de af çıkarma girişiminde bulunmasını kınıyor. Aşağıda bu mektuplardan birini okuyacaksınız. Başından geçen küçük bir olayı içten bir dille anlatmış okurumuz... Bakınız ne demiş:
       "...Benim Adana'da pamuk tarlam vardı. 4 çocuğumun ve karımın geçimini bu tarladan topladığım mahsülle sağlıyordum. Ama aldığım ürünün kalitesi gün geçtikçe düşüyordu. Artık iyi satamıyordum. Birgün çiftçi olduğunu söyleyen bir adamla karşılaştım. Bana kendi tarlasında çok iyi pamuk ürünü aldığını, çünkü iyi bir tohum bulduğunu söyledi. Hatta pamuğu gösterdi. Gerçekten pamuk çok iyiydi. Bana şehirden çok iyi güvenilir tohumlar getirebileceğini söyledi. Ben de ona inandım. Çünkü başka şansım yoktu. Ona para verdim. Bana iki gün içerisinde döneceğini söyledi. Ama bir hafta oldu gelmedi. O zaman beni kandırdığını anladım. Polise başvurdum. İsmini ve eşkalini verdim. Polis onu tanıdı. Meğer bir dolandırıcı imiş. Bir çok kere hapse girip çıkmış. Birkaç

Yazının Devamı

Sahtenin böylesi...

3 Ağustos 1999


       Önce kısa bir haber...
      "Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Şube'ye bağlı polisler, düzenledikleri bir operasyonla 3 bin adet sahte Karayolları Fenni Muayene Pulu ele geçirdiler. Polisin Adliye'ye sevkettiği şahıslar ilk sorgularından sonra tutuklanarak cezaevine konuldu."
       Haberi okuyan ve trafikle ilgili konuları yakından izleyen bir dostumuz Ankara Emniyet Müdürlüğü'nü arıyor... Ve soruyor:
       - Karayolları Fenni Muayene Pulu basıldı mı efendim? Ben hiç görmedim...
      - Hayır henüz basılmadı...
       - Peki henüz gerçeği basılmadan sahtesi nasıl basıldı?

Yazının Devamı

Meclis çalışıyo..!

1 Ağustos 1999


Böyle çalışkan Meclis hiç görülmedi. Gece gündüz çalışıyor maşallah. Durmadan yasa çıkarıyor. Çıkarıyor da... Ne çıkarıyor? Havadan para kazanma erbabını rahatlatan... Fakir fukarayı biraz daha cendereye sokan tasalar, pardon yasalar. Bu arada bir de “Çetelerle Mücadeleö Yasası çıkarıldı ki... Evlere şenlik... Devlet kuşkulu gördüğü herkesi dinleyecek. Bilgisayarlardaki özel mektuplaşmaları izleyecek. Çetelerle ilgili haberler yüzünden gazetecilere 4 yıla kadar hapis cezası verebilecek. Her türlü örgütlenmeyi izlemek imkanı veren bu yasa iki küçük (!) unsuru kapsam dışı bırakmış... 1) Çek - senet tahsilatı... 2) Devlet içinde Susurluk tipi örgütlenme... İyi mi? Acaba Meclis biraz daha yavaş çalışsa daha iyi olmaz mı? Çünkü bu karambolde yasadan çok yarına dönük sorun üretiliyor gibi geliyor bize...

Uyuşturucu belası
Amerika’da iki delikanlı uyuşturucudan yakalanmış, birkaç gün içerde yattıktan sonra yargıç karşısına çıkarılmışlar. Yargıç bakmış delikanlılar iyi aile çocukları, halim selim insanlar:
- Size ceza vermeyeceğim, demiş, ama bir görev vereceğim... Buradan çıktıktan sonra var gücünüzle diğer gençleri uyuşturucudan vazgeçirmek

Yazının Devamı