Birkaç gündür sergilenen manzara dikkatinizi çekiyor mu?.. Merve Kavakçı,
Meclis'e kayıt yaptırmaya geliyor, etrafı etten duvar (!) Yanındaki FP'liler ne bir laf
etmesine izin veriyor, ne de kendi başına birşey yapmasına...
Hanımefendi Meclis'e yemin törenine geliyor, manzara yine aynı... "Şu saatte gel, şurada bekle, buradan geç, buraya otur, şuradan kaç!.." Diyelim, kazara bir gazeteci yanına yaklaşmayı başarıp bir soru yöneltti. Yanıt o saat bir başkasından geliyor:
- Merve hanım konuşmayacak!
Dün, Meclis'te basın toplantısı düzenleyeceği bildiriliyor. Onlarca gazeteci, "Hah, nihayet kendisine soru yöneltebileceğiz!" umuduyla salondaki yerlerini alıyor. Abdüllatif Şener'in açış konuşmasından sonra Merve Kavakçı eline verilen kağıtta yazılı olan şeyleri okumaya başlıyor. Belli ki metni de bir başkası yazmış.
Meclis'in bugünkü ilk oturumunu en yaşlı üye sıfatıyla DYP Elazığ milletvekili Ali Rıza Septioğlu yönetecek... Sayın Septioğlu, 1980 öncesinde Ecevit'in hükümeti kurmasını sağlayan meşhur 11'ler hareketinin içindeydi ve kurulan kabinede Meteorolojiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapmıştı. Öykü, o günlerden kalma...
Septioğlu, Bakanlık koltuğuna oturmuş, kendisini tebrik için gelen ziyaretçilerini, tabii en başta da Elazığlı hemşehrilerini sırayla kabul etmekte... Bir gün ziyaretçilerden biri kendisine sorar:
- Sayın Şıhım, kusura kalmayın da, siz ne bahanısınız allasen?
Septioğlu, ıkınarak - sıkınarak soruyu yanıtlamaya çabalar:
- Metolo... Mitojo... Mereto...
Ancak bakar ki"meteoroloji" sözcüğünü bir türlü söyleyemiyor, soruyu soran hemşehrisine döner:
FP İstanbul milletvekili Merve Kavakçı'nın başörtüsüyle yemin edebileceğini savunan Fazilet Partililerin gerekçeleri biliniyor:
"TBMM İçtüzüğü, bayan milletvekillerinin tayyör giymesini zorunlu kılıyor, başlarıyla ilgili hiçbir düzenleme getirmiyor..." vb...
Arkadaşımız Fahrettin Fidan, Fazilet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül'e bu mantıkla ilgili bir - iki soru yöneltti dün:
- Sizin savunduğunuz mantığa göre, bir bayan milletvekili peçe ile yemin edebilir, değil mi?
- Olmaz. Hayır, edemez!
- Niçin? Hani İçtüzük'te başla ilgili bir düzenleme olmadığı için milletvekili başını örtebilirdi?
Haşim Albayrak yazıyor...
"...Dostum Alaaddin Bey'in çok yaramaz bir oğlu vardı: Ahmet... O kadar yaramazdı ki, babası sonunda onu psikiyatriste götürmek zorunda kaldı... Doktor çocuğu incelemiş, çocuğun bunalımda olduğunu saptayıp bir süre onun her dediğini yapmalarını öğütlemiş. Cin gibi akıllı fakat çok yaramaz olan Ahmet mesajı alır almaz aynı gün:
- Solucan isterim, diye tutturmuş...
Ahmet Bey ne yapsın? Doktorun talimatı var. Gitmiş, nemli bir köşeden bir solucan bulup kağıt parçasına sararak getirmiş. Ahmet bu defa annesine dönmüş:
- Anneee, bunu pişir...
Kadıncağız iğrene tiksine solucanı haşlamış. Bir tabağa koyarak Ahmet'in önüne getirmiş... Ahmet babasına dönmüş:
Gün geçmiyor ki, bilgisayar sistemlerini altüst eden yeni bir virüs türemesin... "Melissa" virüsünden sonra önceki gün de "Çernobil" paniği yaşadı bilgisayar kullanıcıları... Çoğu firmada kilitlenen sistemleri normale döndürmek saatler aldı.
Bilgisayar programcısı bir dostumuz, "virüs"lerin çoğunlukla "anti - virüs" programlar üreten firmalarca yayıldığını.. Bu uyanıkların kendi yaydıkları virüsün etkisini ortadan kaldıran "anti - virüs" programları satarak büyük voliler vurduğunu söylüyordu dün telefonda...
***
Yeri gelmişken... Şu günlerde internet'te dolaşan uyarıcı bir mesajı da not düşelim:
..."İt takes guts to say Jesus" başlıklı bir mail (mektup) alırsanız lütfen açmayın... Bu mail, hard diskinizdeki herşeyi silmektedir. Bu birçok kimsenin bilmediği yeni ve tehlikeli bir virüs... Bunun yanında "Returned or unable to deliver" başlıklı mail'leri de lütfen açmayın. Bu virüs kendini bilgisayara kopyalamakta olup bu virüs için şu anda bir koruma bulunmamaktadır.
Yaşadığımız toplumda kimileri yaptıkları üç kuruşluk yardımı gazetelerin birinci sayfalarına taşımaya çalışırken, kimileri de neredeyse bütün varlıklarını yardım ve bağışa harcıyor. Hem de ne reklam, ne teşekkür beklemeden...
Örnek mi?.. İşte İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Gülsün Sağlamer... Hürriyet’in dün yayımlanan eğitim ekinden öğreniyoruz ki Prof. Gülsün Sağlamer, (milletvekilleri çalışmadıkları üç ayın peşin maaşını ceplerine atmış bulunurken) her ay 1 milyar 412 milyon liralık maaşının üçte ikisini üniversiteye bağışlamaktadır. Gerisini Hüriyet’in eğitim ekinden okuyoruz:
“...Gülsün Sağlamer’in İTÜ mezunlarını harekete geçirmesi, okula üç yılda 30 milyon dolarlık bir kaynak yaratmış. Bunun 25 milyon doları harcanmış. Bağışlar dışında üniversite - sanayi işbirliği sonucu üretilen projeler döner sermaye gelirlerinde büyük artışa neden olmuş. Gelir her yıl katlanarak artmış. Bu yıl sonunda 10 milyon dolara ulaşması bekleniyor. Sağlamer’in İTÜ’ye katkısı yalnızca rektörlük görevi nedeniyle yaptıklarıyla sınırlı değil. Mimar olan Sağlamer, öğretim üyeliği döneminde yaptığı bir otel projesi sonunda alması gereken 500 bin
Siyaset Meydanı'nda önceki gece sade seçmenler, gençler ve parti üyeleri konuştu. Sade ama anlamlı mesajlar verdiler. Slogan olarak Türkçülüğün ve milliyetçiliğin çok vurgulanmasından etkilenen İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman birşeyler söylemek gereği duydu. Ve dedi ki:
- Yargıyı bağımsızlaştırıp Türk savcı ve yargıcına özgürlük vermezseniz nasıl Avrupalı hukuk adamının üzerine çıkartacaksınız. YÖK'ü kaldırıp üniversiteyi bağımsızlaştırmazsanız nasıl Türk bilim adamı Batılı bilim adamıyla yarışır...
Yücel Sayman, gerçek bir milliyetçiliğin ve ulusal yücelmenin, demokratik yolları açarak Batı'yla yarışan hukuk adamları, bilim adamları, uzmanlar vs. yetiştirmekten geçtiğini anımsattı.
Yücel Sayman, MHP'li konuşmacıların Abdullah Çatlı'nın 1980 yılı öncesi faaliyetlerine sahip çıkması karşısında da dedi ki:
- Unutmayalım ki Abdullah Çatlı 1980 öncesinde de Bahçelievler katliamı, İpekçi cinayeti, Üniversite katliamı olaylarına karışmıştı...
***
İran'dan bir haber... Petrol fiyatlarındaki düşüş yüzünden bütçesi büyük açıklar veren İran yönetimi, devlet memurlarının elindeki 18 bin cep telefonunu satışa çıkarma kararı aldı. Çoğunluğu müdür seviyesindeki memurların elinde bulunan cep telefonlarının kapatılmasının ayda 480 bin dolar (yaklaşık 180 milyar lira) tasarruf sağlayacağı hesaplanıyor. Telefonlar halka satılacak. Tanrı bizim memurları cep telefonsuz kalmaktan korusun...