Garantili müşteriler!

11 Ekim 1998

       Ankara büromuzun kıdemli foto muhabiri Mustafa İstemi arkadaşımız geçtiğimiz cuma günü bir iş için Garanti Bankası'nın Çankaya Şubesi'ne gitti. Kapının yanındaki sıra makinesinin düğmesine bastı, sıra numarasını gösteren fişini aldı. Boş koltuklardan birine oturdu, arada bir ışıklı ekrana bakarak sıranın kendi numarasına gelmesini beklemeye başladı. Bu arada, kapıdan her giren yeni müşteri aynı şeyi yapıyordu. Tam bu sırada, ilginç bir olay arkadaşımızın dikkatini çekti. Ekranda, sırayla gitmesi beklenen numaralar zaman zaman atlamaya, önceki numaraların yerini sonraki numaralar almaya başladı. Aynı olayın birkaç kez olduğunu, kendisinden sonra gelen bazı müşterilerin kendisinin önüne geçtiğini gören arkadaşımız sonunda dayanamadı, bankolardan birine giderek görevli memura sordu:
       -Numaralar niçin sırayla gitmiyor acaba? Bakın, benden sonra gelen kaç müşteri işini bitirip gitti, ben ise hala bekliyorum.
       Memurun arkadaşımıza verdiği yanıt inanılacak gibi değildi:
       -Onlar bizim özel müşterilerimizdir efendim. O yüzden

Yazının Devamı

Yine de umutla...

10 Ekim 1998

      Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın Ankara'daki yeni merkezi önceki gün törenle açıldı. Genel Müdür Ercüment Ulay yaptığı konuşmada, "Kamu yararına vakıf kararnamesi" ve "Bina edinme projesi"nde imzaları olan Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit'e teşekkür etti. Vakıf Başkanı Güldal Mumcu ise yaptığı konuşmada, aydınlık insanların duygularına tercüman olarak şunları söyledi:
       "Sevgili Konuklar,
       Hepinize merhaba, hoş geldiniz.
       Bu vakıf değerli bir insanın, öğrendiği gerçekleri ne pahasına olursa olsun sizlerle paylaşan bir gazetecinin öldürülmesinden sonra O'nun anısını yaşatmak için kuruldu.
       O'nun öldürülmesinin üzerinden 5.5 yılı aşkın zaman akıp geçti.
       O günden bugüne 6 kez siyasi iktidar değişti.
       Ama tek şey değişmedi.

Yazının Devamı

Mevzuata uymak!

9 Ekim 1998

       Şeker Fabrikalarına müşavir olarak atanan MİT eski Kontr-terör Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün Kanal D Haber Müdürü Tuncay Özkan'a yaptığı ilginç açıklamaları izledik Arena programında... Eymür, Alaattin Çakıcı'"ilk kullanan kişi" olduğunu söyleyince Özkan sordu:
       - Yasadışı işlere bulaşmış birinin kullanımına sizin veya teşkilatınızın itirazı olmadı mı?
      - Olmadı, dedi Eymür, olmaz da; bizim mevzuatımız buna uygun. Zaten ilişkimiz hep kanun dışı kişilerle...        Çakıcı'nın yakalanmasından sonra Çin'deki görevinden alınıp emekliye sevkedilen MİT mensubu Yavuz Ataç Arena'nın diğer konuğuydu... "Abi - kardeş münasebeti" diye tanımladığı Çakıcı ilişkisini "görev gereği" tesis ettiğini söyledi önce; "Bu ilişkiler amir makamın onayı veya emriyle olur" diye de ekledi.
       Anlaşılan... Devletin resmi görevlileri, takip etmekle görevli oldukları suç sanıklarıyla "mevzuat çerçevesinde" ilişki kuruyorlar.
       Peki sonuç?..
     

Yazının Devamı

Nusayri gafı...

8 Ekim 1998

       Ünlü bir düşünürün sözüdür:
      "Büyük adamlar küçük gaf yapmaz"
       Bu sözü FP Genel Başkanı Recai Kutan'ın Alevilerin bir kolu olan Nusayrileri "sapık bir anlayışın temsilcileri" olarak niteleyen sözleri üzerine hatırladık. Gerçi yapılan uyarılar üzerine Recai Kutan ülkemizdeki Alevilerle Nusayrileri bir tutmadığını söylemiş. Ama balta taşa vurulmuş bir kere...
       Yalnız Suriye'de değil, Türkiye'de de özellikle güney yörelerinde çok sayıda sayıda Nusayri yaşıyor. Ansiklopedileri taradık. Nusayri - Müslüman ayrılığı Osmanlı döneminde gündeme gelmiş. Ancak 2'inci Abdülhamit, Nusayrilerin kendilerini müslüman olarak savunmaları üzerine onlar için cami yaptırmış, aralarından imam seçtirmiş. Nusayriler Osmanlı Meclisi'nde yer almış.
       Bırakalım tarihi de bir yana...
       Kendi müslüman kimliğiyle övünen bir siyaset adamının bir başka dinin mensuplarını yargılaması ve aşağılaması dinsel özgürlükle, inanca saygı ve dinsel hoşgörüyle bağdaşır mı? Bir siyasi

Yazının Devamı

En son kaset...

7 Ekim 1998

       AB: Abi şeyi şey yaptın mı?..
       CD: O şeyi şey yaptım da, öbür şeyi henüz şey yapamadım...
       AB: Haa... Anlıyorum... Şeyin sağolsun abi... Ama sen yine de işin peşini bırakma... Bakarsın şey olur, onu da yaparsın...
       CD: Bakacaz... Peki sen ne yapıyorsun oralarda?.. Halin keyfin yerinde mi?..
       AB: Yerinde abi.. Yalnız şeyimiz şey olmadığı için kafamız karışıyor...
       CD: Tasalanma... Senin burada bir sürü şeyin var... Her meseleyi halletmek için canla başla çalışıyoruz...
       AB: Sağolun abi...

Yazının Devamı

Yumurta kavgası...

6 Ekim 1998

       İskoçyalı ile İngiliz komşu oturuyormuş. Araları da pek iyi değil. İskoçyalı bir sabah bakmış tavuğu İngiliz'in bahçesine yumurtluyor. Aynı anda İngiliz evden çıkmış yumurtayı alıp cebine atmış. İskoçyalı da evden fırlamış İngilizi bahçede yakalamış.
      - O yumurtayı benim tavuğum yumurtladı, demiş, lütfen verir misiniz?       İngiliz oralı değil:       - Evet ama, demiş, benim toprağıma yumurtladı.       Yumurta senindi, benimdi, derken İskoçyalı:       - Bu durumu İskoç usulü çözelim, demiş, ikimiz de birbirimizin hayalarına birer tekme atalım, kim yerden daha geç kalkarsa yumurta ötekinin olsun.       İngiliz kabul etmiş. İskoçyalı eve gidip en kalın postallarını giymiş. Gelmiş, İngilizin hayalarına var gücüyle bir tekme indirmiş. İngiliz yerden ancak 30 dakikada kalkabilmiş. Tekme sırası İngilize gelmiş. Tam vuracak, İskoçyalı:       - Bir yumurta için değmez, demiş, al o aptal yumurta

Yazının Devamı

Gez Baba gez!

4 Ekim 1998

       Leyleği sürekli havada gördüğünden olsa gerek, sürekli geziyor. Ne Türkiye'de ne dünyada gezmediği, görmediği yer kalmadı. (Günahını almayalım! bir - iki tane kalmıştır belki...) Son olarak dün Makedonya'daydı, bugün Türkiye'de... Ankara'da diyemiyoruz; çünkü Ankara'da durmayı da sevmiyor. Mutlaka bir gerekçe buluyor, kendisine gezi yaratıyor. Ya bir açılış oluyor gerekçe ya bir temel atma ya da bir düğün veya nikah... Gerekçe artık kendisinin keyfine kalmış. Hesap soran mı var?..
       Suriye'yle savaş tamtamlarının çalındığı şu kritik günlerde Ankara'yı terkedip Makedonya'ya gitmesi şart mıydı? Oysa çok değil, daha üç ay önce Mesut Yılmaz bu ülkede değil miydi?.. Ama onun gezisi, kendi gezisiyle çakışınca... Aynı anda hem Cumhurbaşkanının hem Başbakanın aynı ülkeyi ziyaretlerinin biraz fazla tuhaf kaçacağı düşünülünce Baba özveride bulunmuş (!) kendi seyahatini ertelemişti...
       Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bu kadar çok gezer mi?.. Dünyada Baba kadar çok gezen bir başka Cumhurbaşkanı daha var mı?..
       Bunları geçelim, yeniden

Yazının Devamı

Helal olsun..!

3 Ekim 1998

       Okurumuz 1983 yılında yazdığımız bir yazıyı arşivden çıkarıp yollamış... Yazının başlığı "Nereden Buldun Kanunu çıkıyor..." Bir de espri iliştirmişiz o habere... Şu:
       15'inci derecedeki memura sormuşlar:
       - Nereden buldun?..
      - Belamı mı? diye sormuş...
       Aslında "Nereden Buldun Yasası" 1970'lerde konuşulmaya başladı. Lafı kulağa hoş geldiği için gazetelerde bugüne dek yüzlerce kez manşet oldu. Ancak böyle bir yasa asla çıkmadı. Kimseye "Nereden buldun?.." diye sorulmadı. Mal beyanları alınıp raflara dizildi. Asla açılmadı. Ve sonunda çıka çıka ne çıktı biliyorsunuz:
      "Nereden Buldunsa Buldun!" Kanunu çıktı...
       Mali Milat diye bir dümenle bütün karanlık paralar aklandı. Haram para bir günde helal para oldu. Para zarflarının üzerindeki "Tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır", ya da "Halkın parasıdır" ibaresi silindi, yerine çalanın adı soyadı, yazıldı. "Helal olsun", ibaresi eklendi.

Yazının Devamı