Sadede gelemedi...

2 Ekim 1998

       TBMM açılışında tam 80 sayfalık konuşma...
       İçinde tarih var, coğrafya var, çevre var, turizm var.
       Son bir yılda trafik kazalarında ne kadarlık maddi hasar meydana gelmiş...
       Yolcu ve yük taşımacılığının kaçta kaçı karayoluyla yapılıyormuş...
       Üniversitelerde öğretim elemanının sayısı kaçmış...
       Organize sanayi bölgelerinin sayısı kaçı bulmuş...
       Kaç tanesi halen inşa halindeymiş...

Yazının Devamı

Kalemli Meclisi...

1 Ekim 1998

       Meclis bugün açılıyor. Önümüzdeki haftadan itibaren de çalışmalarına kaldığı yerden devam edecek. İlk iki hafta Genel Kurulu yönetecek Başkan Vekili Uluç Gürkan'a soruyoruz:
      - Yeni dönemde gündeminizde neler var?
       - İlk gündem maddelerimizden biri, eski Başkan Mustafa Kalemli'nin dokunulmazlığının kaldırılması konusu... Kader işte!..
      - Yeni salonda oylamalar artık elektronik sistemle yapılacak herhalde?
       - Hayır! Sistem henüz çalışmıyor, dolayısıyla oylama bir süre daha eskisi gibi ad okunarak yapılacak. Ha, bu arada, salonu yapan firmanın Meclis'e attığı yeni bir kazık daha ortaya çıktı...
      - Nedir o?..
       - Bize, elektronik yoklamayla ilgili brifing verirlerken milletvekillerinin üç parmağının izini almak en iyisi demişler, biz de bunu kabul etmiştik. Ama daha sonra anlaşıldı ki, iki parmak izi bile yeterliymiş. Bir fazla parmak izi çok mu önemli demeyin, sadece bunun bize getirdiği ek külfet milyarları buluyor...

Yazının Devamı

Medya ve silah!

30 Eylül 1998

       Umut Vakfı'nın düzenlediği "Bireysel Silahsızlanmada Medyanın Rolü" başlıklı panelde genç bir medya mensubu; ATV'den Murat Atığ konuşuyor:
       - Hiç unutmam, bundan birkaç yıl önce... Galibiyetle noktalanan bir milli maçın ertesi günü... Büyük bir gazetemizin birinci sayfasında, otomobilin camından yarı beline kadar uzanmış ve sevinç çığlıkları atmakta olan bir adamın fotoğrafı görülüyor. Bir elinde bira şişesi, ötekinde de havaya doğrultulmuş bir silah var. Fotoğrafın altında "Türkiye galibiyet sevinciyle sabaha kadar eğlendi!" yazıyor. Ama Türkiye genelinde çok sayıda insanın bu "eğlenceler" sırasında kaza kurşunuyla vurulduğu öğreniliyor o gün... Ve ertesi gün.. yine aynı gazetemizin birinci sayfası... Ve yine o fotoğraf... Hani şu bir elinde bira şişesi, ötekinde de silah bulunan adamın fotoğrafı. Bu defa altında şöyle yazıyor:
      "Eğlence değil, vahşet!.."
       ***
       Panelin konuşmacılarından biri de New York'ta uzun yıllar cinayet soruşturmalarına

Yazının Devamı

Doğu'yu batırmak!..

29 Eylül 1998

       PKK'ya karşı görüşleriyle bilinen İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in bu örgüte yardım ettiği savıyla gözaltına alınmasındaki garipliği İP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın' a soruyoruz.
       - Aleyhimizde birtakım tezgahlar hazırlandığını biliyorduk. Ferit İlsever arkadaşımız, 3 Eylül günü düzenlediği basın toplantısında bu mektup tezgahını açıklamıştı. DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel' in elinde böyle bir mektup var, piyasaya sürülmek için uygun bir zaman bekleniyor, demiştik.
       - Dediniz de ne oldu?
       - Hemen peşinden Günlük Haber gazetesinden Yasemin Güneri, DGM Savcısı Nuh Mete Yüksele "Böyle bir mektup varsa, bir işlem yapacak mısınız", diye sordu. O da, evet, bende böyle bir mektup var ama şimdi tatile gidiyorum, daha sonra bakacağım yanıtını verdi.
       -Peki, savcı o zaman değil de şimdi niye harekete geçti?
       -Son genel seçimler sırasında Doğu, televizyonda liderlerle yaptığı seçim tartışmasında, izlediğiniz yanlış politikalar yüzünden

Yazının Devamı

Ali Özoğuz...

27 Eylül 1998

      Ali Özoğuz'u 60'lı, 70'li yıllar Ankarası'nda yaşamış sanatçılar ve sanat dostları iyi tanır. Hayattan erken ayrıldı Ali... Yaşasaydı o hayat felsefesi ve keskin zekasıyla ne çok deyim katacaktı hayatımıza. Bugün kimi insanları iki sözcükte tanımlayan "Ali" patentli deyimler hala dillerdedir... Örneğin Kifayetsiz muhteris... Müzmin muteriz... Mazlum mütefekkir... Müflis müteşebbis... gibi... Ali'nin esprilerini zaman zaman aramızda tekrarlar, onu tebessümle anarız. Birkaçını sizlere de aktaralım... Birlikte analım....
       Sene 70 gibi... Mülkiyeliler Birliği'nin bahçesi tıklım tıklım. Boş masa yok... Her masada siyaset konuşuluyor. Kenarda masa boşalmasını beklerken bir arkadaş Ali'ye soruyor:
       - Tek bir sözcükle bütün masaları dağıtabilir misin?
      - Evet.
       - Ne dersin mesela?
      - Geliyolaaaar!.. diye bağırırım...
       ***

Yazının Devamı

İkisi de gitmeli...

26 Eylül 1998

       Kabul edelim ki Mesut Yılmaz, Alaattin Çakıcı'yla hiç konuşmamıştır. Yine kabul edelim ki Mesut Yılmaz ve Eyüp Aşık, Alaattin Çakıcı'ya "Yerini değiştir!" diye mesaj göndermemiştir. Sadece Eyüp Aşık ve Mesut Yılmaz'ın söylediklerini doğru kabul edelim. Manzaraya öyle bakalım...
      Eyüp Aşık, Alaattin Çakıcı'yla abili - kardeşli telefon muhabbetleri yapıyor. Eyüp Aşık'a bakılırsa bu konuşmalar çetelerle ilgili bilgi edinmek için sürdürülüyor. Eyüp Aşık yaptığı bütün konuşmaları Mesut Yılmaz'a bildiriyor. Mesut Yılmaz bu teması onaylıyor; "Devam et!" diyor.
       Bir siyasi lider, çeteleri kovalamak için sağ kolu sayılabilecek bir milletvekilinin ünlü bir babayla konuşmasını destekler mi? Devletin resmi organları dururken bilgiyi Alaattin Çakıcı'dan mı alır? Böyle bir basiret bağlanması bir siyasi lidere uyar mı?.. DYP'yle mücadele için ciddi bir lider böyle bir sakıncalı temastan fayda ve medet umar mı?
       ***
       Türkiye son iki buçuk yılda, üç büyük sağ

Yazının Devamı

Demokrasiye bakışımız...

25 Eylül 1998

       Radikal gazetesinin dünkü manşeti diğer gazetelerden biraz farklıydı:
      "Burası Türkiye... Seçilmiş Belediye Başkanı'nın siyasi hayatı şiir okuduğu için sona erdirildi.."
       Aklımıza çocukluk yılları geldi. Ortaokul birinci sınıfta... Fizik hocası bizi sınıftan atmış... Koridorda garip garip dolaşıyoruz. Rahmetli Adnan Bey oradan geçerken durup sordu:
      - Hayrola ne oldu?
       - Fizik hocası sınıftan attı öğretmenim...
      - Ne yaptın ki?
       - Valla hiçbi şey yapmadım öğretim... Arkadaşımdan kalem istedim o anda attı.

Yazının Devamı

Dumanlı bankalar

24 Eylül 1998

       Yüksek Mühendis Vahit Ertur, belli ki vatandaşlık bilincine sahip, sorumluluk duygusu yüksek bir yurttaşımız...
       Geçenlerde para yatırmak için İş Bankası Karaköy Şubesine gidiyor Vahit Bey... Beklerken orada bazı müşterilerin sigara içtiğini, küllerini de sehpalardaki kül tablalarına döktüklerini görüyor. Şube Müdür Yardımcısına çıkarak 5 kişiden fazla eleman çalıştıran işyerlerinde sigara içmenin yasak olduğunu hatırlatıyor. Şube Müdür Yardımcısı:
      - Efendim o kural kamu kurumlarında geçerli. Biz özel bankayız, diye yanıt veriyor.
      Vahit Ertur konuyu bir şikayet mektubuyla İş Bankası Genel Müdürlüğü'ne yansıtıyor. Kendisine İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Erkut Işıl imzasıyla gelen yanıtta, "sigara yasağının `Kamu kurum ve kuruluşlarında' geçerli olduğu" bildiriliyor. Vahit Ertur yasayı inceleyince görüyor ki... Durum farklı... Yasaya göre sigara yasağı:
      "Kamu hizmeti yapan tüm kurum ve kuruluşları"
       kapsamaktadır. Sonuçta özel olsun,

Yazının Devamı