Eski bir denizci dostumuz korona hastalarına sahra hastaneleri kurulması için hazırlık yapıldığı haberlerini okumuş, telefonda dedi ki:
- Bizim halen işler vaziyette olan üç feribotumuz var. Her biri 400 yataklı. Bu feribotlar pekâlâ hastane-otel olarak kullanılabilir. Halen Ankara feribotu Piri Reis Üniversitesi tarafından okul gemisi olarak kullanılıyor. Samsun feribotu TÜDEV adlı vakfa kiralanmış. İskenderun feribotu ise bildiğim kadarıyla ordunun emrinde bulunuyor. Bu feribotlardan bir veya ikisi halen kullanımda olmayan Haydarpaşa Limanı’na çekilebilir. İçlerinde bir otelde bulunması gereken tüm malzeme hatta su arıtma cihazı bile vardır. Giriş katı vasıtalara ayrıldığı için giriş çıkış kolay olur. Kullanıma sahra hastanelerinden daha uygundur.
Virüs dolu gemi
Elefterios Venizelos feribotu Pire Limanı’na yanaşmış bekliyor.
Korona önlemleri en başta düşük ücretlerle çalışan, günü gününe yaşayan örgütsüz işçileri ve zayıf işletmeleri vurdu. Lokanta, kafe, AVM, mağaza başta olmak üzere güvencesiz çalışan yüz binlerce genç insan bir anda işsiz kaldı. Almanya, Fransa, İngiltere peş peşe açıklama yaptılar. Çalışanların evde geçirecekleri sürelerde gelirsiz bırakılmayacağını açıkladılar. Türkiye işçi çıkarma yasağı koymadı. Esas olan, kimseyi gelirsiz bırakmamak olmalı. İşsiz kalanlara yapılacak yardımlar için ek paket önerisinde bulunmuştuk. Öğretmen Ali Özdemir’in bu konuda dikkate değer bir önerisi var. Diyor ki:
“İçinde bulunduğumuz zor günlerde kamudan maaş alan herkesin gelirinden yüzde 5-10 oranında bir kesinti yapılarak oluşturulacak fonla, çalışamayan, işsiz kalan, iş yeri kapananlara maddi destek sunulabilir. Bu önerime milyonlarca kamu çalışanı insan tepkiyle yaklaşacaktır. Tabii kamu personeli de ucu ucuna geçinmektedir. Ancak biraz daha sıkıntıya girebilirler. Kaldı
Şöyle haberler okuyoruz:
“Sokağa çıkma yasağına şimdilik gerek yok, ancak salgın daha büyük rakamlara ulaşırsa yasak düşünülebilir...” veya “Salgının yayılması halinde sahra hastanesi kurulabilir.”
Ne var ki salgın hızını aldıktan sonra alınacak tedbirler işe yaramaz. Tedbiri bugünden almak lazım.
Türkiye’de salgın hangi düzeylere ulaşır? Hesabı kolay...
Ekranda Yeditepe Üniversitesinden Prof. Meral Sönmezoğlu ve Prof. Aynur Eren Topkaya ile Ankara Üniversitesinden Prof. Necmettin Ünal’ı dinliyoruz. 20 Mart tarihinde Habertürk’te Enine Boyuna programında konuşuyorlar. Her üç uzman şu görüşlerde birleşiyorlar...
- Hastaneye gelen kişide klasik belirtiler görünmüyorsa test yapılmıyor. Yüksek ateş, öksürük, halsizlik gibi klasik şikâyetler varsa o zaman test yapılıyor. Eğer test pozitif, hasta ayaktaysa, kendisine gerekli bilgilendirme yapılarak evine gönderiliyor. Evinde kendini karantinaya alması isteniyor...
- Peki ya bu hasta zaman zaman dışarıda dolaşırsa?
- Bu kişilere polis takibi yapılmıyor, diyor hocalar, tamamen onların vicdanına bırakılıyor. Bu durum bizi de sıkıntıya sokuyor.
Bu hastanın son günlerde kimlerle görüştüğü de saptanıp izlenmiyor.
O sırada yöneticiye bir mesaj geliyor. İl ve ilçe müdürlüklerinin testi pozitif çıkmış kişileri telefonla izledikleri bildiriliyor. Ancak virüs taşıyıcı olarak dışarıda dolaşmalarına bir engel yok.
Peki ya evdeki diğer aile
TÜİK 2019 yılına ilişkin “iş gücü istatistikleri”ni açıkladı. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı, 2019 yılında, bir önceki yıla göre 932 bin kişi artarak 4 milyon 469 bin kişi olmuş.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau halkı için üç gün önce paket açıkladı. Dedi ki:
“Parayı düşünmeyin. ‘İşimi kaybeder miyim?’ diye korkmayın!
Siz sağlığınızı düşünün, para bizim işimiz.
Nihayet bana da sıra geldi. Beni de N’abertürk TV’deki tartışmaya konuk olarak davet ettiler. Konunun ne olduğunu hiç sormadım. O stüdyonun bir tılsımı var. Her çıkan jeolojiden jinekolojiye, jeopolitikten jeostratejiye, morfolojiden farmakolojiye kadar bütün bilimler üzerinde uzmanlara taş çıkartacak konuşmalar yapıyor. Demek orası zihin açıyor. Ben de ne söylesem uyar, diye düşündüm.
Stüdyoya girdik, yerimizi aldık. Her gece ekranda gördüğümüz gazeteci arkadaşlar yine oradalar. Tartışacağımız konuyu orada öğrendim. Moleküler biyoloji açısından koronavirüsün özelliklerini tartışacakmışız. Diğer arkadaşlar bir şeyler anlattılar. Sıra bana gelince kaynağımdan aldığım (etraftan duyduğum) bilgilerle konuştum:
- Koronaya karşı en etkili savunma yöntemi kelle paçadır, dedim, ancak ayak paça ve dil paça da etkili olabilir. Damardan tuzlama, şirden, ince kıyım çorba da iyidir. Ancak sirke sarımsağı bol olmalı ve mümkünse duble istemeli. Üstüne de beyinli yarım baş tavsiye ederim...
Katılımcılardan
Şu sırada Türkiye’de Kovid-19 vaka ve ölüm sayısı pek çok ülkeye göre çok aşağılarda. Ama bu, hızla ve katlanarak çoğalmayacağı anlamına gelmiyor.
Koşullar acil önlem alınmasını gerektiriyor.
Çin’de ve birçok Avrupa ülkesinde alınan önlemleri görüyoruz
Eczaneler, marketler, benzin istasyonları ve bankalar dışındaki tüm işyerleri kapatılıyor.
Bizde camiler, kafeler, lokantalar ve kıraathaneler daha yeni kapandı.
Çinliler iki üç hafta evde oturmaya katlandılar, krizi atlattılar.
İtalya ve İran halkları ise ihmallerin kurbanı oldular.
Biz de gözümüzle görmedikçe tehlikelere inanmıyoruz.
Yok artık öyle, savaş çıkarsa ben başka ülkeye giderim. Atom savaşı çıkarsa özel sığınağa girerim. İklim krizi artarsa sulak ülkeye göçerim. Benim param var, ben zenginim. Benim ülkemin orduları güçlü o yüzden güvendeyim. Senin orduların zayıf. Sen güvende değilsin. Falan... Bunların hepsi fasa fiso oldu.
Korona Dayı, dünya tarihinde yeni bir sayfa açıyor.
Parayı ve kaba gücü yerle bir ediyor.
Herkese eşit ölüm korkusu gönderiyor.