Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Uğur Mumcu 18 Mayıs 1978 günlü Cumhuriyet'te yazısına şöyle başlamış:
"MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan hakkında "din sömürüsü yapıyor" diye dava açan Yargıtay Başsavcısı Kazım Akdoğan'ın kulakları çınlasın. AP Genel aşkanı Demirel, Samsun'daki konuşmasına tekbir sesleriyle ve kendisine armağan edilen Kur'an'ı Kerim'i öperek başladı!"
***
Din sömürüsü siyaset kürsüsüne çıkalı neredeyse 50 yıl oluyor... Sağ politikacılar 50 yıldır bu yarışın içindeler. Menderes'ten Demirel'e, Erbakan'dan Özal'a hiçbiri bu yarıştan geri durmadılar. Bayan Çiller tohumları geçmişte atılmış bir Cumhuriyet ihanetinin ve vicdan ticaretinin acemi taklitçisi sadece... Baba'sı tepede oturmakta... Halk laik cumhuriyetin kendisine neler kazandırdığını kavramadıkça ve dinine kendi sahip çıkmadıkça bu bezirganlar din ticaretini sürdürecek. Garipsemeyelim...

Aferin Yasin...

Beşiktaşlı Yasin gençler arasından sivrilerek bu yıl takıma girmiş çok genç bir futbolcu. Ligde ilk sezonu. Gençlerbirliği maçında bir ara ceza alanı içine girerken arkasından hafif bir müdahale oldu. Yasin yere düştü. Hakem penaltı çaldı. Beşiktaş ilk golünü böyle attı. Maçtan sonra televizyon muhabiri Yasin'e o pozisyonun penaltı olup olmadığını sordu:
- Penaltı değildi, dedi Yasin...
Sahalarımızda benzeri az görülür bir dürüstlük. Kutluyoruz bu genç adamı... Erman Toroğlu maç gecesi: "Gidip hakeme de penaltı olmadığını söylemeliydi" dedi... İyi olurdu... Yasin belki bunu da düşünmüş ama işgüzar ve enayi yerine konulmaktan korkmuş olabilir. Malum, dürüstlüğün fazlası enayilik sayılır oldu günümüzde...

Uçan mobilya....

Dünyanın en şeytani buluşları sıralamasında geçen hafta zirveye yerleşen ilginç bir buluş... Uçan mobilyalar... Focus dergisinin haberine göre; bir İngiliz'in keşfiymiş bu mobilyalar... İçine havadan daha hafif bir gaz basılıyor... Kullanılmadığı zaman tavana yükselip orada duruyor. Kullanılacağı zaman iple aşağı çekilip yerdeki ağırlıklara bağlanarak üzerine oturuluyor. Bu şekilde odaların kullanılabilir alanları arttırılıyormuş... Fena buluş değil... Ne dersiniz?..

Tatlı stick

Aşağıdaki notu Hürriyet'ten Mine Kılıç geçti:
...Bir arkadaşımız haber yazarken sordu: "Sakız mı ciklet mi yazayım?.." Çekmecemde bir paket "First duo" vardı. Pakete hangisini yazmışlar diye baktım; aynen şöyleydi: "Nane aromalı tatlandırıcı stick..."

Çiller Milliyet'e saldırıyor.
Zamanında Atatürk'ün Cumhuriyetine saldıranlarla ortaklık edenden ne beklerdiniz ki?..
Kenan Tunç

İnsanlığın bedeli

Hakkında ölüm fetvası bulunan Hint asıllı İngiliz yazar Salman Rüşdi biliyorsunuz yıllardır polis koruması altında yaşıyor... Bu arada kitapları eskisinden çok satıyor... O kadar ki... Ünlü yazar bu yıl ilk kez "İngiltere'deki en zengin Asyalılar" listesine girdi. Yayınlanan tablonun üst sıralarında yer aldı.
Bu tablodan etkilenen bir İngiliz yurttaşı Daily Telegraph gazetesine mektup göndermiş. Diyor ki:
- İngiliz polisi yıllardır Salman Rüşdi için çok sıkı ve çok masraflı bir koruma uyguladı. Bu masraf bizim vergilerimizden karşılandı. Bu masrafların şimdi Salman Rüşdi'den tahsil edilmesi gerekmez mi? Mister Salman bu kadar servete sahipken özel koruma masraflarının bizim gibi sınırlı gelir sahibi vatandaşlara yüklenmesi haksızlık değil mi?..
David B. adlı İngiliz bunları yazarken kafamızı kurcalayan bir konuyu dile getirmemize de vesile oldu...
Konuyu Bay David'e bir mektupla bildirmeye karar verdik. Yazdık...
- Sevgili David,
Yugoslavya'nın parçalanma süreci başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinin kışkırtmaları sonucu başladı. Önce Slovenya ardından Hırvatistan, Bosna derken şimdi de Kosova... Yugoslavya'nın parçalanma sürecinde Türkiye'nin hiçbir rolü ve günahı olmadı. Derken Kosova'ya NATO müdahalesi gündeme geldi. NATO'nun bir adım ötesini planlamadan başlattığı bombardıman yüzbinlerce Kosovalı'nın evini barkını terkedip göçmen kamplarına dökülmesine ve gelecekle ilgili belirsizliğe yol açtı. Bu başarısızlıkta da Türkiye'nin hiçbir günahı yoktu. Ne var ki, sıra göçmenleri kurtarmaya gelince Türkiye en öne geçti. Bunu bir insanlık görevi saydı. İngiltere başta olmak üzere pek çok NATO üyesi tek göçmen almaya yanaşmazken, fakir Türkiye yurt içinde 20 bin, yurt dışında 30 bin göçmenin bakımını üstlendi.
Sizin hatalarınızın bedelini Türk vatandaşları vergileriyle ödeyecek. Ne var ki ne sizin ülkenizden ne diğer NATO ülkelerinden göçmen kabul etme ve masraflara katılma yolunda kayda değer bir istek görünmüyor. Kendi vatandaşınız Rüşdi'yle ilgili devlet görevinin masrafını kendisinden tahsil etmeyi düşünürken, Türkiye'nin sizin hatalarınız yüzünden katlandığı masraf ve zorlukları mübah görüyor musunuz?.. Yoksa bize enayi diye mi bakıyorsunuz?..




Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr