Adam sözümona profesör... Gündüz ders veriyor, gazete yazısı yazıyor, geceleri geç saatlere kadar televizyonlarda değerli fikirlerini halkın beyin damarlarına akıtıyor...
Bilim adamı ama bilimle ilgisi yok...
Ne duyarsa inanıyor? Daha doğrusu inanmak istediklerine inanıyor... İrticayla Mücadele Belgesi’nin fotokopisine inanmış, ağır yazılar döşenmişti... Islak imzaya da hemen inandı... Bu arada meçhul subayın ihbar mektuplarına da satırı satırına inanıyor, kesinliğinden katiyen kuşku duymadan TSK’ya atıp tutuyor...
Adli Tıp kararı üzerine mahkeme Albay Dursun Çiçek’i tutuklayınca “Adalet yerini buldu” diye yazmıştı... İkinci gün mahkeme Çiçek’i serbest bırakınca bu defa mahkemeye ateş püskürdü. TSK’ya yürütülen psikolojik savaşın emireri aynı zamanda.
Şimdi onun hiç ilgilenmeyeceği bir konuya gelelim...
Adli Tıp’ın “Albay Çiçek’e aittir” dediği “ıslak imza” gerçekten Albay’a mı ait?
Bu konuda kuşkular var...
Askeri Savcılık “ıslak imza”yı yeniden incelemek için Ergekenon savcılığından istiyor.
Ergenekon savcılığı üst üste 4 kez istenmesine rağmen ıslak imzalı belgeyi göndermiyor.
Göndermesi zorunlu mu?
Profesör Ali Ulusoy Akşam gazetesinde konuyu değerlendiriyor:
- Aslında zorunlu. Çünkü Askeri Ceza Kanunu, askerlerin askeri mahalde işledikleri her türlü suça askeri yargının bakmasını öngörüyor...
Ne var ki bu ufak tefek ayrıntılar! sayın profesörü pek ilgilendirmiyor. Gerçeğin bir başka türlü olması ihtimali onu çok sıkıyor...
Soru: Şu sıralar Türk siyasetinde yaşanan olaylar zinciri insana neyi hatırlatıyor?
Yanıt: CIA ajanlarının tezgâhlarını sergileyen Görevimiz Tehlike dizisini...
Haldun Ertem
İşsizler ordusu son bir yılda 927 bin kişi artmış.
Bu “ordu” darbe yaparsa işte o zaman yandınız!
Fahrettin Fidan
Açılımla beraber yerleşim birimlerine eski isimleri verilebilecekmiş. İşte Erdoğan’ın açılım sonrası kullanacağı yeni özgeçmişi:
“Ailesi Eriza’nın Potomya ilçesinden olup, 1954 yılında Ayalonka’da doğmuştur. 1994 yerel seçimlerinde Constantinople Belediye Başkanı olunca Ayalonka’dan Scutari’ye taşınmıştır.
2003 yılında yenilenen Sairt seçimlerinde milletvekili olarak Ancyra’ya taşınmış ve Kiçiviran’a yerleşmiştir.
Gülhan Elmas
Doğrusu nedir?
Başbakan Erdoğan açılım görüşmeleri sırasında şöyle bir söz sarf etti:
“Atatürk muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmaktan bahsetti, peki ya sayın Baykal, sen bu işin neresindesin bakalım? Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmanın gayretinde misin?”
Bu hatayı çoğu kişi çok sık yapar; Atatürk’ün “ülkeyi” muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaktan söz ettiğini zanneder. Öyle değildir. Konuyu son olarak Yeniçağ’da Arslan Bulut yazdı. Atatürk 10. yıl nutkunda:
‘Türk kültürünü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacağız’ demiştir...
Yükseltilecek olan “Türk kültürü”dür...
Alevi ittifakı!
Bizim dincilerin Alevilere sempatiyle bakmadığını söylemeye gerek var mıdır? Alevilerin “Din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılsın, cemevleri camiler gibi ibadethane sayılsın, Diyanet’te Alevilere de yer verilsin” gibisinden en haklı isteklerine yıllardır kulak tıkarlar... Aleviliği inkâr ederler.
O yüzden Aleviler daha iki hafta önce Kadıköy’de muazzam bir miting düzenlediler. İsteklerini bir kez daha haykırdılar. O isteklere bir kez daha kulak tıkandı...
Derken tuhaf bir şey oldu... Onur Öymen’in Meclis’te konuşurken Dersim’i ağzına almasıyla bizim dinciler Öymen’e karşı Alevilerden önce saldırıya geçtiler. Onur Öymen’e Alevilerle birlikte ateş etmeye başladılar.
İttifaka ikinci cumhuriyetçiler, Sorosçular, cemaatçiler de dahil oldu... Öymen’in şahsında hem ona hem CHP’ye hem Atatürk’e salvolar birbirini izliyor... Aleviler de bu ittifaktan mutlu görünüyor!
* * *
Sağduyulu bir Alevi araştırmacı ve yazar... Rıza Zelyut, Güneş’teki yazısında bakınız özetle neler söylüyor:
“Dersim’de hedef Aleviler değildi... Dönemin hükümeti; Dersim Harekâtını oradaki Alevileri katletmek için düzenlemedi.
Öyle olsa; diğer aşiretlerden siviller de katledilirdi. Öyleyse isyan neden çıktı? Bölge o sıralarda aşiret reislerinin tahakkümü altındaydı. Oranın sıradan insanlarının bu feodallerin yanında ot kadar bile değeri yoktu. Aşiret reisleri eski düzenlerini sürdürmek istiyorlardı. İsyan lideri Seyit Rıza da bir derebeyi idi... Hükümet, isyan eden aşiret reislerini yola getirmek için araya elçiler koydu ama bu derebeyleri barışı reddettiler. Ortada; yola, okula ve her türlü yeniliğe direnen bir Seyit Rıza gerçeği var. Bugün bazı Dersimliler; oradaki derebeylerinin cumhuriyet rejimine karşı ayaklandıklarını yok saymak peşindeler. Bu doğru değildir. Sivas’ta bilinçli ve planlı biçimde insan yakanların bugün Alevileri koruyormuş gibi görüntü vermesine Aleviler elbette aldanmayacaklardır...”
Milli Eğitim Bakanı, kasım ayında 10 bin kadrolu öğretmen alımının mümkün olmadığı görülüyor demiş.
Normaldir... Zira yakın gelecekte; devletimizin polislikten başka işgücüne ihtiyacı olmayacaktır...
Özgen Gümüşer