İsveçli turistlerin izlenimlerini soruyoruz:- Balçova Termal Tesisleri her yönden mükemmel, diyor, sağlık terapileri, hizmet, yemekler, servis her şey dört dörtlük.Bir turistik tesis hakkında bu kadar olumlu sözler duymak bizi mutlu ediyor. Balçova'nın adını duymuşluğumuz var. Ama ne gittik, ne gördük bugüne dek. Telefon açıp bu memnuniyeti kendilerine bildiriyoruz... Bilgi alıyoruz...204 odalı oteli İzmir İl Özel İdaresi işletiyormuş. Sağlık üzerine örgütlenmişler. 10 doktor 24 fizyoterapist, 15 hemşire, 13 masör görev yapıyormuş otelde...Norveç Sağlık Bakanlığı, 12 yıldır her yaz 170 odayı satın alıyor, emeklileri yaz boyu sağlık kürüne gönderiyormuş.Konuklar, otele girişte doktora muayene oluyor, onun verdiği programa göre bir tedavi şekli seçiyorlar kendilerine. Kaplıca banyosu, masaj, spor, ne isterseniz var... 2 kişi yarım pansiyon 180 milyon lira... Türkiye'de işini sessiz sedasız ama ciddiyetle yapan insanlar da var. Onları kutluyoruz. Uzun yıllar sonra görüştüğümüz İsveçli dostumuz Margareta Saydam, hoşbeş arasında bir İsveç seyahat acentasının rehberliğini yaptığını anlatıyor. Hırvatistan, Bulgaristan ile birlikte Türkiye'ye de tur düzenliyorlarmış. Türkiye'ye daha çok tedavi amacıyla gelen bu turistler İzmir Balçova Termal tesislerinde ağırlanıyormuş. Tayyip Erdoğan, "İstanbul'a girişe vize uygulayacağız" demiş. İyi fikir... Yoksa bu gidişle İstanbul, Kırklareli'nin Vize ilçesiyle birleşecek... Son dönemde özelleştirmeler bedava ikram şekline dönüşünce "peşkeş" sözcüğü daha çok kullanılır oldu. Bu sözcük nereden geliyor?Profesör Ahmet Mumcu, bu konuda şu bilgiyi veriyor:- Peşkeş, Farsça "pişkeş" sözcüğünden geliyor... Ve "hediye" anlamı taşıyor... Peşkeş; Osmanlı kamu hukukunda üst düzeyde bir devlet memuruna verilen "yasal hediye"dir, "rüşvet" değildir... Sözgelimi bir büyük vezir, bir adamın işini hallettiğinde buna karşılık "pişkeş" alır.. Bu yasaldır ve belli hadleri vardır. Bunun üstü "rüşvet"e girer... - Peşkeş neden yasallaşmış?..- Osmanlı devletinde yeniçeriler dışında hiçbir memur, maaş almazdı... Devlet onlara bir "tımar", yani bir toprak parçası verirdi. Yaşadığı sürece onun gelirinden yararlanırdı. Ama toprağın ekilip biçilmesi, ürünün satılması süreci içinde sürekli bir para akışı sağlamıyordu. İşte bu sürekliliğin olmayışı nedeniyle pişkeş "yasallık" kazandı. Çek bir pişkeş İDO, 100 bin kişi arasında anket yapmış: - Nasıl bir gemi istiyorsunuz? İsteklerden biri: Gemi biner binmez hareket etsin... Yıl 1940. Yer, Ankara Erkek Lisesi; nam-ı diğer 'Taş Mektep'.Taş Mektep'li 2 arkadaş, öğrenim yılları boyunca üniversiteyi dışarda okumayı düşlemişlerdi. 1943 yılında liseyi bitirince, Milli Eğitim Bakanı'nı birlikte ziyaret ederek yurtdışına gönderilmeyi talep ettiler. Bakan, gençlerden birini dışarı çıkarttı ve içeride kalana şöyle dedi:- Sadece seni gönderebilirim. Arkadaşını gönderirsem dedikodu olur, 'bakan kendi oğlunu gönderdi' derler...Bu bakan Hasan Ali Yücel... Dedikodu olmasın diye yurtdışına göndermediği oğlu ise ünlü şair Can Yücel'di.Küçük Can'ın 'can arkadaşı' İsviçre'ye gitti, orada tıp eğitimi aldı, sonrasında dünya çapında bir hekim oldu...Türk olduğunu her fırsatta vurguladı, hatta kendi tasarladığı ameliyat aletlerine de Ayşe, Ceylan, Leyla, Eşek Semeri gibi Türkçe isimler verdi.Son olarak da TBMM tarafından, Ulusal Egemenliğin 85. Yılı dolayısıyla verilen 'Milli Egemenlik Onur Madalyası' ile ödüllendirildi. Ödülünü önceki gün törenle alan bu kişi; Hocaların Hocası Profesör Doktor Gazi Yaşargil'di.Gazi ve Can'ın yeniden buluşmaları 45 yıl sonra mümkün oldu. Şakalaştılar. Aralarında şu diyalog geçti:- Can'cığım, bu parmaklarla binlerce ameliyat yaptım, ama manen seninki gibi bir şiir, hatta bir dize yazmak isterdim.- Gazi'ciğim, doğrusu ben de senin gibi bir ameliyat yapmak isterdim.Can Yücel'in bir oğlu, 2 de kızı oldu. Oğluna babasının adı Hasan'ı, kızlarına Güzel ve Su isimlerini verdi. Gazi Hoca da oğluna Can ismini verdi. Can Yaşargil ressam oldu. Gazi Hoca, Can'ın oğlu Hasan'ın tıp okumasına yardımcı oldu.Hasan Yücel şimdilerde, Kanada'da Toronto Üniversitesi'nde beyin araştırmacısı bir profesör...Hayat, insanlardan öyküler dokuyarak akıp gidiyor... m.asik@milliyet.com.tr Eski dostlar